Uyuşmuş parmaklarıyla sırt çantasının iplerinden tutmuş yorgun bir şekilde iskelede yürüyordu. Uzun saçları haftalardır yıkanmayışından tamamen sönmüş kendisine yük oluyordu. Zaten soğuk olan hava iyice kendini göstermeye başlamıştı. Gece yarısını geçeli çok olduğu için etraf sessizdi. O da bunu bekliyordu zaten,sessizlik onun gösterisiydi. Ayaklarının altında ezilen tahtanın gıcırtısı bu dünyada dinlediği son müzik olacağı için sesten rahatsız olmadı. Ağır ağır en uç noktaya geldiğinde çantasını sırtından indirip fermuarı açtı. Halata bağlı taşı çıkarıp gülümsedi. Bu taş onun yolculuğundaki tek arkadaşıydı. Halatın diğer ucunu da özenle ayak bileğine bağladı. Gözünden neden düştüğünü bile anlamadığı göz yaşını elinin tersiyle sildikten sonra yavaşça ayağa kalktı. Karşısındaki siyah karartıya birazdan kendini bırakacak ve sonunda istediği olacaktı. Aylardır beklediği bu büyük kavuşma gerçekleşecekti. Belki de yarın adını bile bilmediği birkaç gazetenin 3. sayfa haberinde trajik bir intihar yazacaklardı ama o gerçeği biliyordu. Belki de çok uzun süre sonra ilk defa gülümsedi. Bu dünyadan gidiyor olmasına hiç bu kadar sevinebileceğini düşünmüyordu. Yerde duran taşı kucaklayıp pozisyonunu aldı. Son kez içindekileri haykırmak için kahkahalarla "Siz kazandınız,geliyorum işte" diye bağırdı. Ve kendini her zaman aşık olduğu denizin kollarına bıraktı.
"Sikerim böyle işi ama"
Artık kaç kere aradığını bile hatırlamadığımdan boş boş telefona küfür etmeye başlamıştı genç adam. Arabayı hızlıca kırıp sahil yoluna saptı. En kötü burada olması gerekiyordu. Üzüldüğünde buraya kaçardı çünkü. Ve şu an oldukça üzgün olmalıydı.Hızlıca neredeyse boş olan park alanında bir yere park ettikten sonra arabadan indi. Yürüyüş yolundan gitmek daha mantıklıydı. Zaten olsa olsa kumsalda falan ağlıyor olurdu. Koşar adımlarla etrafı koloçan etmeye başladıkça içmeye gelenler dışında kimseyi görmüyordu. Yaklaşık yarım saatin ardından neredeyse pes etmiş bir şekilde geldiği yolu geri dönüyordu genç adam. "Burada da değil" diye geçirdi içinden. Neredeydi o zaman?
İskelenin yanından geçerken duyduğu sesle irkilerek oraya baktı. Arkası dönük kız olduğunu tahmin ettiği biri kahkahalarla "geliyorum" diye bağırıyordu. "Çok içti herhalde" diye düşünüp yola devam etti. Fakat 10 saniye sonra duyduğu su sesiyle hızlıca arkasını döndü.
İskeledeki kız yok olmuştu. Denizin üzerindeki kabarıklıktan çoktan atladığını anlamıştı. Ocak ayında hava zehir gibi soğukken aklı olan hiçbir insan denize parmağını bile sokmazdı. Genç adam kendisi bile ne yaptığının farkında olmadan iskeleye koşmaya başladı. Mantığıyla düşünmüyordu. Denizdeki kabarıklık geçmişti fakat yüzeye çıkan bir şey yoktu. En uca geldiğinde birden duraksadı. Üzerinde montu yoktu. Arkasını döndüğünde koşarken çıkardığını farketti fakat ne ara yaptığını bile hatırlamıyordu. Ortalıkta hala kimse olmayınca daha fazla düşünecek bir şey yok diye düşündü ve bu gece görkemli karartıya ikinci kişi de kendini bıraktı.
Soğuk bütün vücudunda şok etkisi yaratırken vücuduna on binlerce diken girmiş gibi hissetti. Etrafa bakmaya çalışsa da koca bir karanlıktan fazlası yoktu. Korkuyordu genç adam, yüzmeyi sevse de karanlığı sevmezdi şu an neden burada hiç bilmediği bir insan için uğraştığını bile anlayamıyordu. Eliyle etrafı yoklamaya çalıştı. Gördüğü karartıya göre atlamıştı kızın erafta bir yerlerde olması gerekiyordu. Biraz daha derine kulaç attığında parmak uçlarına hafif bir şey değdi. Fakat saç mı yosun mu anlayamadığı için tekrar eliyle daha derine bir kulaç attı. Bu sefer bir yüze dokunduğuna emin olunca tüm gücüyle yukarıya çekmeye çalıştı. Fakat bu beden gelmiyordu. Pratik zekalı biri olduğu için intihar etmeye çalışan kişinin ne yapmış olabileceğini hızlıca düşünüp yüzünü bırakıp ayak kısmına geçti. Hissettiği halatı bulunca ayaklarına iyice yaklaştı. Nefesi tükenmek üzereydi, onun bile tükenmek üzereyse kendisinden yaklaşık bir buçuk dakika önce atlayan bu kız için işler hiç iyiye gitmiyordu.