Akşamdan örtmeyi unuttuğu güneş ışıkları gözlerini rahatsız edince homurdanarak uyandı genç adam. Önce eli komidinin üzerinde duran telefona gitti. Fakat neden çalışmadığını hatırlayınca panikle oturup karşısında ki duvara baktı.
14:23
"Siktir" genç kız çoktan uyanıp evden gitmiş olabilirdi. Dün gece yatmadan erkenden uyanacağına kendine söz vermişti. Fakat alarm kurma şansı olmadığı için ve gecenin yorgunluğunu da varsayarak tamamen bu planı suya düşmüştü. Koşar adımlarla odasından çıkıp salona baktı. Gördüğü manzara karşısında derin bir nefes aldı.
Kendisinden de yorgun olan küçük hiçbir yere ayrılmadan uyumaya devam ediyordu. Uyurken yüzündeki ölü ya da korku dolu ifade yoktu. Sanki dün ayağına taş bağlayıp kendini sulara bırakmamış gibi masumca yatıyordu işte.
Rahatlayarak yatak odasına dönüp çekmecelerinden bir önceki kullandığı telefonu çıkardı. Şarja taktığında hala çalışır durumda olduğunu görünce derin bir nefes aldı. Sık sık hat değiştirmeye alışık biri olduğu için çekmecesinde duran yeni hatlardan birini takıp önemli kişiler için yaptığı telefon listesinden Seçil'i buldu. Fakat hala açmıyordu. Merak etse de nerede olduğunu az çok tahmin ettiği için çok üzerinde durmadan Özgür'ün numarasını çevirdi.
"Özgür, Can ben Seçil'den haber alabildin mi?"
"Ağzına sıçayım senin Can nerdesin oğlum dün geceden beri."
"Anlatacağım her şeyi bir dur Seçil'den haber aldın mı sen onu söyle."
"Bu sabah uğradı yanıma, peşimden bile gelmedi diye bir saat ağladı ya da başka bir şey için ağlıyordu bilmiyorum pek dinlemedim."
Can duydukları karşısında sırıttı. Özgür en yakın arkadaşıydı ve Seçil'den gerçekten hoşlanmıyordu. Normalde olsa şu an çoktan yolda Seçil için güzel jestler ayarlayarak kendisine yalvarıyor olurdu fakat dün geceden sonra bu mesele onun için o kadar basit geliyordu ki Özgür'ü asıl arama amacı bu bile değildi.
"Sen 1 saate bana gelebilir misin"
"Çalışıyorum abi nasıl geleyim şimdi noldu?"
"Kulağa çok normal gelmeyecek farkındayım ama birinin ayağı kırık mı diye bakman lazım."
Birkaç saniye sessizlikten sonra "Can ben veterinerim amına koyayım" cevabını aldı.
"Abi tamam ayak işte ha köpek ha insan sonuçta aynı sinir aynı kemik yapısı gel bir bak hastaneye götüremiyorum."
Yine karşı tarafın söylediklerini sindirmesi birkaç saniyesini almıştı "Öncelikle lisedeki biyoloji hocanı sikeyim senin"
"Oğlum o teyzendi"
"Lan! doğru dur neyse kafamı karıştırma oğlum sen nasıl bir belaya bulaştın ya da dün gece o sinirle ne içip bu hale geldin?"
Özgür bir şeylerden emin olmadan asla bir adım atmazdı. Fakat arkadaşını da kıracak biri değildi.
"Abi özetle evimde bir kız var ayağının üzerine basamıyor yanına hangi malzemeyi getireceksen getir bak şuna gelince ben her şeyi ayrıntılı açıklayacağım en geç 2 saate burada ol." diyip yüzüne kapattı. İtiraz etmeye fırsat bulamadığı için gelmek zorundaydı. İki tarafta bunu yıllardır birbirine yapıyordu. Ve daha da yapmaya devam edeceklerdi muhtemelen.
Yatak odasından mutfağa geçtiğinde kahvaltılık bir şeyler hazırlamaya başladı. Önce güzel bir kahvaltı edeceklerdi. Sonra Özgür kızın ayağına bakacaktı. Sonra da oturup konuşacaklardı. Kendisi için oldukça mantıklı olan bu plan umarım karşı tarafta için de öyle olur diye düşündü.