Medya: Deniz
(Şarkıyı bölüm başı-ortası için dinleyin. Sona pek uygun kaçmıyor. Keyifli okumalar :p )Genç adam yatağında uzanmış burnuna gelen yemek kokularıyla tahminde bulunmaya çalışıyordu. Öğlene doğru ancak açılan gözlerinde gördüğü ilk manzara Deniz ve Özgür'ün yatağının bir köşesinde uyuyakalmış halleriydi. O hale nasıl geldikleri hakkında hiçbir fikri yoktu fakat gözlerine çok sevimli gelmişlerdi. Tabi böyle düşünen sadece kendisi vardı. Deniz uyandığı andan itibaren söylenmeye başlamış " Bu evde uyuduğum her gece yatağımdaki kişi sayısı bir bir artıyor!" diye ikisine birden bağırmıştı. Haklı mıydı? Kesinlikle haklıydı.
Özgür ise daha çok "Neden buradayım lan ben" modunda uyanmış, alelacele evden gitmişti. İşe yetişmesi gerektiğini düşündükleri için fazla üzerinde durmamışlardı. Sonuç olarak Deniz hala evdeydi. Ve Can istemeden de olsa bunu başarabildiği için gelen hastalığına teşekkür ediyordu.
Dün gece neler olduğunu hayal meyal hatırlıyordu. Deniz onu banyoya götürmüş, duş aldırmıştı. Bu esnada konuştuklarını biliyordu fakat ağzından ne çıktığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Sarhoşken bile böyle olmazdı. sık hastalanan biri olmadığı için bünyesine ağır geldiğini düşündü. Yine de Deniz'in karşısında bu kadar savunmasız olmak hoşuna gitmemişti.
Elindeki tepsiyle zar zor gelip yatağa oturdu genç kız. Artık ayağının üzerine daha rahat basabiliyordu. Yine de dışarıdan gören bir insan yürümesinde bir sorun olduğunu anlardı.
"Ne yaptın sen öyle mis gibi kokuyor."
"Tavuk suyundan çorba, sebzeli haşlama et ve pilav. Hasta menüsü işte"
Şok olmuş bir şekilde yüzüne baktı. "Hasta mı menüsü? Restaurant için öğün çıkarmışsın resmen Deniz. Ne ara yaptın hepsini?"
Umursamazca omuz silkti. "Alışığım ben yemek yapmaya, elim hızlıdır. Hem basit şeyler zaten."
Çorbadan bir kaşık alan Can aldığı lezzetle gözlerini kapattı. Uzun zamandır yalnız yaşadığı için ev yemeğine hasretti ve şu an kendisini aile evinde gibi hissediyordu. Yine de bunu Deniz'e söylemek istemedi çünkü her aile mevzusu olduğunda yüzü düşüyordu.
Yemeğe dikkatlice baktığında doğranan sebzelerin de oldukça profesyonel olduğunu farketti Can. Sadece övmek için bunları düşünmüyordu. Önünde gerçekten iyi yemekler vardı.
"Yemek çok lezzetli."
"Biliyorum."
"Mutfakta mı çalıştın sen?"
Onaylayarak başını salladı. "Geçen yıl çalıştığım yere çırak olarak girmiştim. Yaşım küçük olduğu için kimse de pek sallamıyordu zaten sadece sebze falan doğratıyorlardı."
Can heyecanlanmıştı. Israr edilmeden, gözleri donuklaşmadan bile isteye geçmişiyle alakalı bir şeyler anlatıyordu genç kız. "Yemek yapmayı gerçekten seviyor sanırım" diye içinden geçirdi.
"İşte tabi malum bizim iş yerinde çalışanlar uzun süre canlı kalmadığı için birkaç aya aşçı yardımcılığı yeri boşaldı. Beni de istemeyerek de olsa oraya geçirdiler. 2 ay çıraklık 3 ay yardımcılık yaptım bende."
Deniz'in havadan sudan bir olaymış gibi anlattığı şeyi Can dehşetle dinlemişti. Başlangıçtaki heyecanı tamamen uçup gitmişti. Ne demek iş yerinde çalışanlar uzun süre yaşamıyordu, nerede çalışıyordu bu kız?
Genç kız Can sessiz kalınca şaşırarak yüzüne baktı. Birkaç saniye sonra sebebini anladığında burukça gülümsedi.
"Birde hayatımı merak ediyorsun yakışıklı, bahsettiğim olay devede kulak olmaz senin yüzünün haline bak."