Sabahınilk ışıklarıyla gözlerimi açtım ve etrafı kolaçan etmeye başladım, Tod, Deob veKızlar zaten top atsan uyanmayacak durumdaydılar, önce mutfağa doğru yöneldimve orada masada bulunan taze elmalardan birini alarak yavaş adımlarla mutfaktanseraya açılan kapıya doğru ilerledim, "Tatları güzel değil mi" diye bir ses ileirkilerek arkamı döndüm ve dönmemle şaşkınlığım iki kat arttı çünkü karşımdahem Fizik öğretmenim, hem de bir aile dostumuz Leydi Emily vardı. Leydidememizin asıl sebebi her zaman kraliyet soyundan geldiğini bizlere anlatır,çok renkli giyinir ve asla ütüsüz bir kıyafetle gezmezdi. Emily'e dönerek"sizin hayatta olmanıza çok sevindim efendim" diyerek kendisine yaklaştım.Leydi Emily de bana bakarak "keşke ben de hayatta olduğuma bu kadarsevinebilseydim" diyerek durgun bir ses tonuyla devam etti. "Kızımı, Kocamı veturuncu tüyleriyle her sabah bana sokulan Lilia isimli kedimi bile özledim"diyerek gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. "be.. ben çok üzgünüm efendim"dışında ağzımdan başka sözcükler çıkmadı. Tekrar sera'ya doğru boynumu bükerekilerledim ve dışarı çıktığımda sağ tarafta ki avluda sabahın bu saatlerindebile en az 8-10 kişinin bahçıvan kıyafetleriyle bahçenin her tarafını çoközenli bir şekilde düzenlediklerini ve temizlediklerini gördüm, içimden"Kıyamet zamanında bir bahçenin görünüşüne kim bu kadar uğraşır ki?" diyerekkarşı tarafta açık bir kapısı olan yüksek tavanlı ambar'a doğru ilerledim vebir anda sağ tarafta bulunan işçilerden birisi bana bağırarak "Hey nereyegittiğini sanıyorsun! Orası ziyaretçiler için yasak!" diye çıkıştı. Hiçbiranlam verememiştim altı üstü bir erzak deposuna neden girmek yasaklanır ki? Benbu düşüncelerle avluya doğru yönelirken az ileride karşımda Tod'u gördüm "Oosonunda uyanmana sevindim" dedim Tod'da bana dönerek "manyak mısın buranınyatakları bu kadar güzel ise kahvaltısı nasıl olur diye merakımdan erkenuyandım" dedi ve gülüştük. O sırada Micheal yanımıza gelerek "Hadi diğerarkadaşlarınızı da uyandırın ve kahvaltınızı yapın" dedi ve başımızlaonaylayarak arkadaşlarımızın yanına gittik, tabiki onlar da Tod gibi çoktan uyanmışmeraklı gözlerle etrafı izliyorlardı. Hemen toparlanıp beraber topluca kahvaltıyapacağımız salona ilerledik ve farkettik ki burası düşündüğümüzden de büyüktüçünkü sadece kahvaltı salonunda 200 den fazla insan vardı. Kahvaltıda yokyoktu, her türlü bal, sebze ve hatta et. "Bu kıyamet gününde bunun içinbirbirini öldürecek yüzlerce insan tanıyorum ben" dedi ve gülerek eti ağzınaattı Deob, kahvaltıdan sonra yanımıza sarışın ve uzun boylu bir bayan gelerek,garip bir aksanla "Tekrardan hoşgeldiniz, benim adım Reina beni buranınkurucusu Micheal gönderdi ve size etrafı gezdirmekle ve yapacağınız işlerianlatmakla yükümlüyüm, herhangi bir sorunuz olduğunda bana bildireceksiniz"diyerek bizlere üzerinde 17 yazan birer kartlıklar verdi "Şimdi bunları boynunuzatakın ve asla çıkarmayın..." dedi ve o sırada ben atılarak "Bu numaralar neanlama geliyor" diye sordum. Reina bana bakıp ve hafifte gülümseyerek "Birazdanbu numaraların ne anlama geldiğini sizlere kurucumuz Micheal açıklayacak ,yarımsaat içerisinde avlu'da olunuz lütfen" diyerek sinir bozucu bir sesi olantopuklu ayakkabısıyla bizlerden uzaklaştı. Tod ve Deob'da bu atmosferden biranda gıcık kapmış olacak ki hepimiz beraber gidip çantalarımızı ayarladık,burada neler döndüğünü merak ettiğimizden yarım saat sonrasında avluya gittikve tüm herkesin orada bulunduğunu gördük birkaç dakika içerisinde Michealyerden hafif yüksek bir taş'ın üzerine çıkarak bize konuşma yapmaya başladı,"Herkes hayatının belli bir zamanında fedakarlıklar yapar, birazdan numarasınıokuyacağım gruplar da kendi içlerinden birisi için fedakarlık yapacaklar, bunuben için değil hepimiz için yapacaklar" dedi ve hepimiz bir şaşkınlıkla Deobhemen atılarak "nasıl bir fedakarlıktan bahsediyoruz?" diyerek kaşlarını çattı.Micheal kendinden emin bir tavırla "kahvaltıda yediğiniz etlerin sığır etiolduğunu düşünmüyorsunuzdur heralde" demesiyle Tod ve Deob öğürmeye hattakusmaya başladılar, olan bitenleri gülerek izleyen Micheal "Burayı zamanındaçok uğraşlar çok kanlar dökerek oluşturdum, böyle bir cenneti yaratmanında birfedakarlığı olacaktır elbet" diyerek elindeki torbadan 3 adet numara çektisırasıyla 3,11,8 bu numaradaki gruplardaki insanlar sanki öncedenanlaşmışçasına bir kişiyi seçerek o kişileri sessiz bir şekilde ambara doğrugönderdiler. Çok şükür bizim grup çıkmamıştı fakat ne zaman tekrar çekilecektibu toplar bilmiyorduk. Biz hemen odamıza dönerek önceden topladığımız eşyalarınyanında hemen bir plan yaptık bu gece herkes uyuduğunda buradan kaçacaktık. BenTod ve Deob bu fikir için onaylaşırken kızlar kalmak istediklerini söyledilerbiz de bu konuda karşı çıkmayarak gece yarısında kapıda ki iki gardiyanıenselerinden vurarak bayıltan Tod ve Deobla beraber gecenin en karanlık olduğusaatlerde ormanın içerisine doğru yürümeye koyulduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Escape (Zombi Kıyametinden Kaçış)
Science FictionZombilerin istilasının başladığı bir dönemde Kanada'nın Ottava şehrinde başlayan serüven ile sürekli temiz su ve yiyecek için konum değiştirmek zorunda kalan Tod,Deob ve X'in hiyakesi