I

44 15 13
                                    

Zera'nın dilinden

Üniversitenin 3. yılında olmama rağmen pek arkadaş edinememiştim. Yazılım mühendisi olmak üzereyken hayatımda kimseye yer yoktu. Yani en azından ben öyle düşünüyordum. Beni aşan hayallerim olsa da asla vazgeçemezdim. Ben pes eden biri olamazdım. Asla.

Sıradan bir gün hayatıma sıradan olmayan iki kişi girdi. Hayatımı tamamıyla değiştiren sevgilim ve canım kadar yakın bir dost. Şimdi size en baştan her şeyi anlatacağım.

...

27.09.2020

Mopetimden inip kaskımı çıkardım. Üniversitenin bahçesindeydim. Bugün her zamankinden geç gelmiş olmak tuhaf hissettiriyordu. Motorsiklet delisi olan ben, annemin panikliği yüzünden yavaş yavaş giden bir mopet almıştım. Bu oldukça can sıkıcıydı. Üniversiteyi bitirince bu aptal mopeti satıp üzerine eklediğim parayla Honda 1000 cc motor alma hayallerim beni bekliyordu.

Küçük bagajımdan çantamı ve bilgisayarımı çıkardım. Adımlarımı hızlandırarak binaya yürümeye başladım. İlk köşeyi döndüğümde tanımadığım bir çocuk elleri kitlenmiş bir şekilde koreli bir çocuğun kollarında can çekişiyordu. Nefes almakta güçlük çekiyordu. Durumunu anlamam pek uzun sürmedi. Panikatak geçiriyordu. Lise yıllarımda hayatımı sonlandırmak istediğim kadar acı çektiren bu hissi başkasının yaşadığını görmek içime bir ürperti kondurmuştu.

Bir süre olduğum yerde kaldım. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Soğukkanlılığımla sükunetimi koruyarak hızlı adımlarla kalabalığa ilerledim. Çantamı ne ara yere fırlattığımı hatırlamıyorum bile.

'Yere yatırın!'

Sert bir şekilde bu sözler döküldü dudaklarımdan. Koreli çocuk yavaşça yere yatırdı ve başını kucağına koydu. Panikatak geçiren çocuğun yüzünde taze yara izleri vardı. Sol gözünün altı morarmış ve dudağı patlamıştı. Burada ciddi bir olay dönüyordu.

Yerde boylu boyunca uzanan çocuğun başını koreli çocuğun kucağından alıp yerle tamamıyla birleşmesini sağladım. Kendi dönemimde neler yaşadığım gözlerimin önüne gelince gözlerim dolmaya başladı. Çevreden biri onu tanıyıp tanımadığını soruyordu ama cevap verecek durumda değildim. Aklımı topladım ve kararlılıkla işe koyuldum.

Çocuğu yan çevirdim. Böylece nefes alması kolaylaşacaktı. Anlı damla damla ter olmuştu. Titriyordu ve gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Bu hissi o kadar iyi anlıyordum ki. Gömleğinin yaka düğmelerini açtım. Elleri tamamıyla kitlenmişti.

'Ne yaptığını biliyor musun?' diye sordu koreli ciddi bir ifadeyle. Yüzüne bakma fırsatı buldum. Üzerinde motorcu ceketi vardı ve ifadesi oldukça katıydı.

'Sıcak su..' diyebildim güçlükle. Hızla kalkıp uzaklaştı. Çocuğun elleri ve dudakları uyuşmuş olmalıydı. Gözlerini açmıyordu ancak bilinci yerindeydi.

Elinde sıcak suyla buraya doğru koşan koreliydi. Suyu elinden alıp kapağını açtım. Elime biraz dökmek istedim ama tam olarak kaynamış suydu. Sinirle yüzüne baktım. Tam bir şey diyecek de geç kaldığı için susan bir ifadesi vardı. Bu kadar kısa sürede kaynar suyu nereden almıştı?

Çevrekilere bakındım. Elinde suyunu yarılamış şişeyi elinde tutan biri vardı. Hızla suyu elinden aldım. Kaynar suyun bir kısmını içine boşalttım ve kapağını kapatıp çalkaladım. Isısı yeterince iyiydi.

Çocuğun midesinin olduğu yeri elimle yokladım. Şişkinlik vardı. Kusması gerekiyordu. Arkasına geçtim ve doğrulmasını sağladım. Sırtı bana yaslanıyordu. Ellerimi öne uzatıp ellerini kavradım. Bir yandan suyu döküp diğer yandan ellerini ovalamaya çalışıyordum. Koreli suyu elimden alıp işimi devraldı. O sırada bacaklarımı çocuğun mide hizasına doladım ve var gücümle sıktım.

Gövdesine doladığım bacaklarıma kustu. Çevredekiler garip sesler eşliğinde inceleyip iğrenen bakışlarla süzüyordu. Umrumda değildi. Çocuk başını eğmesin diye elimle sabitledim ve yukarıya kaldırdım. Gözlerini kocaman açtı.

Rehberlik hocası koşar adımlarla yanımıza geldi. Gördüğü şey karşısında şok geçirmiş gibiydi. Sanırım benim için gitme vaktiydi. Bacaklarımı çekip ayağa kalktım. Üzerimden kusmuk akıyordu. Çocuğa döndüm. Minnettar gözlerle beni süzüyordu. Başımı salladım.

Fırlattığım yerden çantamı toparlayıp aldım. Herkes arkamdan bakıyordu. Delici bakışları hissedebiliyordum. Bir süreliğine arkamı döndüğümde koreli peşimden geliyordu. Adımlarımı hızlandırdım. Çöpün yanına geldim. Üzerimde uzun sweet vardı. Dizlerime kadar. Pantolonumu çöpe atmaya karar verdim.

İnsanların düşüncelerini asla umursamayan ben pantolonumu olduğu gibi çıkarıp çöpe fırlattım. Koreli bana doğru yaklaşırken olduğu yerde kaldı. Yüz ifadesi değişmemişti. Çevredekiler telefonlarını çıkarıp beni videoya almışlardı bile. Çantamı yerden alıp uzaklaşmak üzereyken koreli kolumdan tutup beni durdurdu.

'Ne!' dedim sertçe. Ceketini çıkarıp belime doladı. Kaşlarım çatık ne yaptığını izliyordum. Bir şey dememe fırsat vermeden uzaklaştı.

Ceketi çıkarıp yere fırlattım. Kimse bana karışamazdı. Ne tür bir deli olursam olayım.

Arkamdan konuşulanlara aldırmadan hızla okula ilerledim. Uzun ve yorucu bir gün başlıyordu.

_______________________________________

Merhabaa. Nasılsınız. Umarım iyisinizdir. Başlama tarihini buraya bırakırsanız sevinirim. Lütfen fikirlerinizi bana söyleyin fikirleriniz benim için değerli. Şimdiden teşekkür ederim hepinizi seviyorumm.

Yu Ki HoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin