haritalarda kaybolan yollar.

243 35 26
                                    

yollarında uykusuzluğum
ve
benim yine
sana
incinmiş
sarhoş ruhum

beni sen kurtar.

1989, son.

yüreğe düşen ânı, yangındır.

bu hangi gecenin soluğuydu
hangi savaşın eşiğiydi
yahut
kimin ağrılı eli kesilmişdi de
böyle kan kokuyordu bu şehir

“zeldâ. zeldâ'm.”

hatırlıyordu. yarım yamalak, eksik, kırık, ama hatırlıyordu. elini yüzüne kapattı. öyle derin bir iç çekti ki sâlih âli, yüreği göğüskafesini kırıp ellerine düşüverecekti o an.

ayağa kalktı. gecenin ucu boğazına dizilmiş bir vâktinde, eksik yollar yaralı adımlarına eşlik etti sâlih âli'in.

mektuplarını cebine yerleştirip, soluğu yollarda aldı. yıllarını elinden alan, yollarda. haritalardan silinen, ama yüreğine sinen o yollarda. âh çekti, göğsü alevlendi.

saçlarını karıştırdı. uzun bir yol yürüdü. yollar omuzlarına düşen yükün ağırlığını hafifletir sandı, hafifletmedi. içine sinen sancı ile, bir yol ortasında dizlerinin üstüne çöküp, ağladı.

ömrü hayatı süresince, bu kadar ağladığını hatırlamıyordu. belki de ağlamıştı, yitirdiği ânılarında. bilmiyordu. sâlih âli, bu çağın öyle bir yarasıydı ki, bilmek denen şey ona hitap etmiyordu.

“tanrım! tanrım, ne olursun kurtar beni bu sancıdan. bu yara, zehir olup hücrelerime sindi. nefes alamıyorum. hasreti bağrıma taş olan yârın yolunu tanımıyorum.”

ayağa kalktı usulca. gözlerini sildi. bir vâkit geçti ki, yolun sonunda buldu adımlarını. eski, ahşaptan bir kapıdan içeri attı adımını. o salıncağı seçti gözleri, âh çekti, bağrı sancıdı.

mabedleri, zeldâ'nın altına yığıldığı ağaç, kan. öyle sarsılmaz bir sancıydı ki bu, kurşun atsan geri dönerdi.

sonra, başını kaldırdı sâlih âli. kendinden on yıl uzakta olan yâr'ını gördü. zeldâ saçlarını kesmiş, uzun saçlarından geriye bir avuç sancı kalmıştı. gözleri dolu doluydu zeldâ'nın, sâlih âli'nin ise elleri titriyordu.

hatta, hatta ikisi de zangır zangır titriyordu. öyle ki, ağlıyorlardı.

ruhları bedenlerinden ayrılıyormuşcasına, ağlıyorlardı. gözyaşları ikinci bir denizi getirirdi limana, öyle sancılıydı ruhları.

sâlih âli, paramparça ruhunu da yanına alıp adımlarını topladı. zeldâ'nın karşısına dikildi. yutkunamadı ikisi de. sâlih, titreyen ellerini zeldâ'nın saçlarına uzattı. zeldâ gözlerini yumdu.

tam o an, zeldâ'nı yüreğinden vurdular. zeldâ'nı üç kez yüreğinden vurdular.

kurşun, sâlih âli'ni geçip zeldâ'ya saplandı. ikisi de kanadı. sâlih âli'nin ellerinden, zeldâ'nın saçlarına kan aktı.

yanılgı.

29.09.20|15:06

ağlıyorum.

sâlih âli'm, canımın evi. bu sana.

benim yüreğimden kopan her sancı, sana. kaburgandan öpüyorum seni.

əllərindən muğayat qal ')

a/23.

tabuta çizilen soluk yıldızlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin