Louis düzgün durmayan bir sandalyeyi de düzelttikten sonra montunu giyerek kafeden çıktı. Uzun zamandır arada girip çıktığı geçici işler trenine bir kafede garsonluk yapmak da katılmıştı. Son zamanlarda hayatı biraz karmaşıklaştığından kendini işe verip hiçbir şey düşünmemeye çalışıyordu. Anahtarları cebinden çıkartıp kapıyı kilitlerken yan tarafında hissettiği siluetle irkildi.
"Konuşabilir miyiz?" Louis sonunda anahtarları cebine geri koyduğunda kızarmış gözleri ve burnuyla Harry kendisine bakıyordu.
"Neden bu kadar kırmızısın?" cidden, burnunun ucu kızarmış ve gözleri soğuktan sulanmıştı. Çok şirin ama kendine gel Louis.
"Çıkmanı bekledim."
"Bu soğukta mı?" dondurucu soğukta?
"İçeride beklersem rahatsız olacağını düşündüm." Rahatsızlıktan çok dikkat dağınıklığına sebep olurdu büyük ihtimalle.
"Evraklarla ilgili bir sorun falan mı var?" En son konuşmalarındaki laflarından sonra Harry'nin bir daha onu görmek istemeyeceğini düşünmüştü. Zaten biraz suçluluk hissediyordu. Zayn'den 'kendi mutluluğunu baltalamayı kes' konulu bir azar bile yemişti.
"Hayır, hayır Louis ben özür dilemek istiyorum. Lütfen dinle-"
"Harry özür dilemeni gerektiren bir şey yok. Bak ben neden özür dilemen gerektiğini unuttum bile, hayatına dönebilirsin." Her şeye rağmen Harry'e son bir çıkış sunmayı denedi, çünkü artık gerçek hislerine karşı koymak gittikçe zorlaşıyordu.
"Hayatıma dönmek istemiyorum. Unutmak da istemiyorum. Seninle olmak istiyorum." Harry'nin ağlayarak konuşması hiç, hiç iyi değildi. Louis'nin daha önce de dediği gibi çocukta karşı tarafın beynini eritip kölesi haline getirebilecek bir güç vardı. Ağlaması bunu daha da şiddetlendiriyordu.
Louis iç çektiğinde ikisi de caddede yürümeye başladı.
"Ben aptalın tekiyim." Harry kısa bir sessizlikten sonra tekrar konuştu.
"Harry kendine hakaret etmeyi bırak."
"Hayır Louis ben aptalım çünkü Niall bana söylemişti, hoşuna gitmeyeceğini söylemişti." Louis buna şaşırdı. "Ben yine de bildiğimi yaparak seni kaybettim. Özür dilerim. Özür dilerim, çok özür dilerim. Lütfen artık benden kaçma." Louis cevap vermeyince devam etti. "Ve sarhoşluğunu kullanma konusunda ciddiydim. Sana istemeyeceğin hiçbir şey yapmadım ve yapmam."
"Evet, evet biliyorum." Harry gözleri parlayarak başını kaldırdı. "Ben.. Zayn'e anlatmıştım, bilirsin, aramızda olanları." Bu sefer yeri izleme sırası Louis'deydi. "Sana söylediklerimi öğrenince biraz kızdı ve o fotoğraflarda gerçekleşenlerin hepsinin sebebinin ben olduğumu anlattı. Tanrım, bu çok utanç verici.." sonra devam etti. "Neler olduğunu bilmemekten bu yüzden memnunum işte. Alkol benim beyin süzgecimi kaldırıyor, bir sürtüğe dönüşüyorum. Ve neler yaptığımı hatırlamak bile istemiyorum."
"Benden çekinmenin sebebi bu mu? Benimle birlikteyken sürekli diken üstündeymiş gibi davranmanın sebebi bu değil mi? Bundan endişe ediyorsun. O gün de söylemiştin." Louis'nin yüzünden zaten anlaşılıyordu, itiraf etmesini beklemedi Harry. "Beni dinle, sen benim sarhoş halimi bilmiyorsun, o kadar yavşaklaşırım ki neler yaptığımı hiç hatırlamak da istemem zaten. Ama seninle birlikte olduğumuz günü hatırlamak istiyorum. İnan bana yapmış olmaktan korktuğun her ne varsa mislini yaptığıma eminim.. Ki zaten hatırlayacak olsam çoktan hatırlardım. Üzerinden neredeyse iki ay geçti." Louis'ye dediklerini sindirmesi için bir an verdikten sonra heyecanlı bir çocuk gibi devam etti. "İstersen bir kere daha dışarı çıkalım, bu sefer beni sarhoş edelim ve göreceksin ne kadar iki ayaklı bir rezalet olabileceğimi. Louis bize bir şans vermen için ne istersen yapmaya hazırım. Sadece konuş benimle."
Bu sözlerden sonra hiçbir şey yapmasına gerek yoktu aslında. Louis şaşkınlıktaydı sadece. Her şeyi mahvettiğini, herkesin aradığı şey olan karşılıklı sevgide şansını eliyle ittiğini düşünürken bunları duymak içinde bir şok etkisine sebep oldu. Kafasındaki bütün okların işaret ettiği yer belliydi.
"Bazı...şeyler oldu," Harry gözlerini ona diktiğinde de devam etti. "geçmişte yani. Tekrarlanmasından korktuğum şeyler, ama artık gelecek hakkında endişelenmek istemiyorum. Fotoğraflar beni biraz korkuttu ama niyetin bu değildi bunu anlıyorum. Ben seni uzaklaştırmaya çalışırken sen sadece bana gözümün önündekini göstermeye çalışıyordun. Geçmişte bazı orospu çocuklarının yaptıklarını yapmayacağına inanıyorum." Harry Louis'nin fikrinin her an değişebileceğinden korkarmışçasına hızla başını salladı. "Bu işi becerebiliriz sanırım, huh?"
Harry'nin gözleri sevinçle parlarken Louis daha ne yapacağını bilemeden iki kol sıkıca etrafına dolandı. Buz gibi bir rüzgâr eserken Louis Harry'nin sıcak sarılmasına karşılık verdi.
Belki çözmeleri gereken problemleri vardı, yaşanacak kavgaları ve barışma seksleri vardı. Louis'nin daha yapması gereken seçimleri ve Harry'nin adım atması gerektiği, babasından bağımsız kendi ayakları üzerinde durduğu bir hayat vardı ama bunlar bekleyebilirdi. Çünkü Louis ve Harry'nin öncelikle katılmaları gereken tarihi çoktan geçmiş bir düğünleri vardı.
Size bir final vereceğime söz vermiştim ve son zamanlarda da ne zaman geleceğini soranlar artınca başına oturup bitirmek istedim. Dürüst olmak gerekirse çok uzun bir süre ara verdiğim için hikayeden kopmuşum, bu yüzden sadece ilişkide bir şanslarının olmasına odaklandım. İkisinin geleceğinin çok belirsiz bittiğini düşünüyor olabilirsiniz, gerisinde neler yaşadıklarını hayal ediyorsanız onu yaşıyorlar :) Okuyanlara ve özellikle sabırla devamını bekleyenlere çok teşekkür ederim xx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Are Not Married ° Ls
Fanfiction+Evlilik başvurusu için isimlerinize ihtiyacım olacak -Harry Styles -Emma Carlson +Üzgünüm yasalar gereği, evli olduğunuz takdirde ikinci bir evlilik yapamazsınız Bay Styles. -Nasıl yani? Ben evli değilim? +Bunu bence ..Louis Tomlinson'a bir sormalı...