iyi kan, kötü kan

147 7 0
                                    

Ibrahim Maalouf - True Story

Hayatta insan evladının elinde olmayan bazı şeyler vardı, ne kadar çabalayıp didinsen de kaderin istenilenin dışında yön değiştirirdi. Bu konuda epey düşünmüştüm. Kaderimi ben mi şekillendiriyordum yoksa yazılmış olanı mı yaşıyordum? Ne kadar kafa patlatırsam patlatayım bana doğru geleni bulamıyordum. Net bir karara varamasam da hayat devam ediyordu. Ben sadece ardından sürükleniyordum. 

Açıkçası hiçbir şey istediğim gibi gitmiyordu. En basit örneği, öğlenin ikisinde uyanmak istememiştim. Ağzım kokuyordu ve feci derecede acıkmıştım. Yattığım yerde gerinirken telefonumu yastığın altından çekip bildirim paneline yeniden baktım. Jason'dan ne mesaj, ne de çağrı vardı. Eve gelmiş miydi ki? Ev oldukça sessizdi. 

Yataktan kalkıp üryan ayaklarımla odasının önüne yürüdüm, kapıyı tıklattım. Herhangi bir ses gelmeyince yeniden tıklattım ama şayet ki uyuyorsa duyması imkansızdı. Tıpkı ölü gibi uyurdu. Kapı kolunu indirip içeri girdiğimde yatağı her zamanki gibi dağınıktı ama kendisinden eser yoktu. Durumu kabullenerek lavaboya ilerleyip yüzümü yıkadım ardından bir güzel dişlerimi fırçaladım.

Mutfağa geçtiğimde buzdolabına bakmaya bile tenezzül etmedim çünkü yiyecek bir şey olmadığını biliyordum. Dışarı çıkıp bir şeyler almaya karar verdiğimde çöp poşetinin ağzını bağlayıp kapının önüne bıraktım ve en hızlısından üzerime bir şeyler giyindim. Cep telefonumu da yanıma alıp apartmandan çıktım. 

Ne kadar güneş tepede olsa da rüzgar kendini belli edecek kadar hiddetliydi. Ceketimin önünü kapatıp arka sokağa doğru yürümeye başladığımda her zamanki gibi çok kişi yoktu. Doğrusu, paramın yeteceği bir daire ararken bulduğum izbe yerdeki apartmandan şikayetçi değildim. Her ne kadar ana caddeye uzak olsa da beni bir şekilde idare ediyordu. 

Çöpü konteynıra atıp arkamı döndüğümde yakınımda birini görerek irkildim. Şaşkınlığım tanıdık simayı fark ettiğinde geçse de sorgulamayı durduramadı.

''Jason?'' Tam karşımda duruyordu. Cevap vermedi. Dağılmış saçlarının arasından değişik bir bakışla bakmayı sürdürdü. ''Nerelerdeydin aptal?''

Hâlâ cevap vermemeyi sürdürüyordu. Ne olduğunu anlamamıştım ama her zamankinden garip duruyordu. Sorsam anlatmayacağına emin gibiydim bu yüzden kurcalamamaya karar verdim. 

''Aç mısın? Kahvaltılık bir şeyler almaya gidecektim ama sende hazır buradaysan bir şeyler atıştırmaya gidebiliriz.'' Bana bakan bakışlara arkamda bir yere kitlendi. Çene kasları belirginleştiğinde burnundan sert bir soluk verdi. Neler oluyordu Tanrı aşkına? Bir şey mi yapmıştım da bana böyle davranıyordu? ''Tamam, yemeğin parasını da ben vereceğim, bak,'' diyerek cebimdeki yirmilik bankotu çıkarıp salladım.

Deminden beri sokağın başından şarkı mırıldanan birinin sesi duyuluyordu, yoksa beni görmezden gelerek ona mı bakıyordu? Bakışlarını takip ederek arkamı döndüğümde tahminlerimde haklı çıkmıştım. Orta yaşlı bir adam elinde bastonuyla sokağın başında durmuş bir şarkı mırıldanıyor, kafasını ritme göre sallıyordu.

Onu düşünerek yemek teklif ediyordum ama beni görmezden geliyordu, hemde yaşlı bir adam sayesinde. Ona doğru döndüm, tam ne kadar aptal olduğuyla ilgili bir şeyler diyecekken bize doğru yaklaşan ayak seslerini duydum. Yoldan geçen herhangi birileri olabilirdi ama yeniden arkama bakma ihtiyacı duyumsamıştım.

Gözlerimi ardı ardına kırpıştırdım. Yanlış görüyor olamazdım değil mi? Gece kulübündeki kırmızılı kadın şuh aurasıyla bize doğru yürüyordu. Üzerinde dün giydiği mini elbise vardı, tek fark kırmızı uzun paltosuydu. Birkaç adım daha atıp önümde durduğunda yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı.

-inciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin