büzülmüş ipek gömlekler

236 7 3
                                    

Beyoncé - 6 Inch

Bir şeyleri bulacağıma dair inancım heyecanımı körüklüyordu. Bu, hem tatlı ama bir o kadar da korkutucuydu. Önümde iki seçenek bulunuyordu; ya öğrenecektim ya da öğrenemeyecektim. Bu kadar basitti. İki ucu keskin kılıcın neresi gelecekti bilmiyordum ama bu arayışa girmesem asla kendimi bulamayacak gibi hissediyordum. İşte tam olarak bu yüzden bir şeyleri öğrenmeliydim.

İçeriye adım attığımızda sanki derin bir sessizliği bölmüş gibiydik. Bankonun ardında adının Björn olduğunu hatırladığım adam duruyordu. Gözlüğünü burnunun üzerine itip bakışlarını bize çevirdi. Kırmızı halıdan geçip önünde durana kadar elleri arkasında bizi bekledi.

 ''İyi geceler. Yemek Salonu'na hoş geldiniz. Ne arzu edersiniz?'' Bakışlarını Jason'da tutmuş, bana çevirmemişti. Bizi tanımamış olması, olası nedenlerden biriydi.

Onu önceden görmeme rağmen sanki ilk defa görüyormuş gibi incelememi durduramıyordum. Korkutucu bir havası olduğu barizdi ama neden burada çalışıyor sorusunu kendime sormaktan alıkoyamıyordum. Bu iş için fazla sert duruyordu.

Ortam sessizliğe büründüğünde dejavu hissi duygusu baş gösterdi. Anlık devaju duyguları kapıma uğradıklarında kısa süreli şaşkınlık içinde kalıyordum. Bu da, o anlardan biriydi. Sanki daha önce bu an yaşanmıştı tedirginliği sorgularken birkaç gün önce benzer şeylerin yaşandığını aklıma geldi. Aynı konumda, aynı pozisyondaydık. Ortam yine sessizliğe bürünmüş, gerginlik havaya sızmıştı.

Jason ağzını oynatarak geçen sefer olduğu gibi bir şey söyledi. Merak etmeden edemiyordum, ne demiş olabilirdi ki ikidir bunu benden saklayarak yapıyordu. 

''Kaçıncı kata gitmek istersiniz?'' 

''Üçüncü, Asmodeus katı.''

 ''Eşlik etmemi ister misiniz?'' Jason hayır masasında kafasını salladığında duvar hareket ederek ikiye açıldı, asansör gözüktü. Büyük ihtimalle Björn tarafından aktifleştirilen, bizim görmediğimiz bir düğmesi olmalıydı.

Jason telefonuyla uğraşarak ilerlemeye başladığında Björn'e son kez bakıp arkasından gittim. İçeriye girdiğimde Jason çoktan üçüncü katın düğmesine basmıştı. Kapılar üzerimize kapanıp sessizlik oluştuğunda gözümün ucuyla onu izledim. Biriyle mesajlaşıyor ve gülümsüyordu. Laf olsun diye ağzımı açtım.

''Ne o, bir kadınla mı konuşuyorsun?''

Keşke ağzımı açmasaydım. Kafasını telefondan kaldırıp dik dik suratıma baktı. ''Öyle olsa bile bunun seni ilgilendiren kısmı tam olarak nerede?''

''Doğru, beni ilgilendiren bir kısım yok. Tıpkı bir kadının seninle birlikte olmak istemeyeceği gibi.'' Yanlış algılansın istemezdim, sıska olmasına rağmen yakışıklıydı. Elbet birkaç pilici cebine düşürürdü fakat sorun davranışlarındaydı. Umursamaz ve kabaydı.

Elini kot pantolonunun arka cebine soktu, öylece seyrederken orta parmağını çıkartıp yüzüme doğrulttu. Bir şey demeye kalmadan asansörün içinde tın sesi yankılandı. Kapılar iki yana açıldığında ortamın ışığına alışmayan gözlerim anında kamaştı. Kırışan yüzümü düzelttiğimde Jason içeriye adım attı ardından bende ilerlediğimde dumanlar dört bir yanımızı sardı. 

Gözlerimi etraftan alamazken etrafımsa yarım tur döndüm. Bu katın konsepti kesinlikle bir öncekinden farklıydı. Çoğu kişinin kıyafeti ya da çıplak teninde neon boya kalıntıları vardı. Katın tavanından gelen birçok ışık sayesinde görsel bir şölen yayılıyordu. Localar karışık bir düzenle sıralanmıştı. Bunlara oturacak kişiler üç küçük basamağı geçmesi gerekiyordu.

-inciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin