Benim keskin ve geçilmez köşelerim vardı. Bunu o odada gözümü açtığımdan beri biliyordum. Birinin bana söylemesine gerek yoktu, acımasızdım. Küstahtım. Merhamet nedir bilmez, ikinci bir şansa inanmazdım. Süslü kelimelere ihtiyacım yoktu, buydum.
Bunlara rağmen tek bir arzum, hayatımın tek bir gayesi vardı. O da, yaşadığım müddetçe öldürebileceğim kadar öldürmekti. Masum ya da suçlu fark etmeksizin önüme çıkan herkesi kendi kanında boğmak istiyordum. Ayağıma kapanıp yalvarmalarını, onları yaşayacağına inandırıp elimle kalplerini söktüğüm andaki yüz ifadelerini görmeyi bütün kalbimle istiyordum.
Böyle bir zihniyetim varken benliğimi dizginlemek bir hayli zordu. Ve şimdi bu duyduklarım, kanımın fokurdamasından başka işe yaramıyordu.
''Ne yani, sikik ajanların yaptıkları yanlarına kâr mı kalacak?'' Kızgındım, uzun zamandır olmadığım kadar. ''Aslında ne var biliyor musun? Yakalandığımızda oradaki piçlerin hepsini alaşağı edebilirdim ama bana sormadan ilacı enjekte ettin. Demek istediğim şey, sonuçtan memnun musun Doktor? Bana güvenmeyerek bu yolu izledin, hatırlamıyor oluşumu yok sayıyorum, hayatımın beş ayını eski benliğimde geçirmek zorunda kaldım. O beş ay içinde senin neler yaşadığını sadece tahmin edebilirim ama görüyorum ki bastonsuz yürüyemiyorsun.''
Mekandaki laboratuvara indiğimizden beri tek yaptığı döner koltuğuna oturup bir yere odaklanmaktı. Bir şeyler üzerine kafa patlattığı bariz olmasına rağmen umursamamıştım ama anlattıkları affedilemezdi. Normalde asla yapmayacağı şeyi, laboratuvarda sigara içişini bile iplemeden olduğum yerde intikam ateşiyle yanıyordum.
''Aptal değilsin Doktor. Aptal olmadığını biliyorum. Ve bütün bunların olacağını öngörmüş, yaşanmasına izin vermiş olduğuna neredeyse eminim.''
Sigarasından bir fırt daha aldığında başı aşağıya dönüktü. Duman havayla bütünleşirken korkunç gülümsemelerinden bir tanesi gün yüzüne çıkardı. Burnu üstündeki gözlüğünü geriye itip bakışlarını bana çevirdi.
''Beni bu kadar iyi tahmin etmen korkutmalı mı?'' İzmariti yere atıp ayağıyla ezdi. ''Yoksa geri gelir gelmez beni mi taklit ettin?''
''Beni sınıyor musun Doktor?'' Dilimi üst dişlerimde gezdirdim. Cevabını bildiği soruları sorması saçmaydı. ''Yeteneğimi senin üzerinde bir kez bile kullanmadım. Yoksa kullanmamı mı istersin?''
Bana bakmadan ayağa kalktı, baston yardımıyla oturduğum yere doğru ilerledi. Önümde durduğunda kafasını eğdi, bana üstten bakmaya başladı. Sarı, soluk saçları önüne geldiğinde aldırmadan gözlüğünü iteledi. Kurumuş dudaklarını ıslatıp ağzını açtı.
''Seni tehlikeye atacak bir hamle yapar mıyım sanıyorsun? Sen, benim en değerli deneyimsin.'' Gözlerinde yalan kırıntısına dair hiçbir iz yoktu. Dürüsttü. ''Her şey ama her şey, hatta şu anki tepkin bile planın bir parçası. Hiçbir şey boşuna değildi. Adımlar tamamen kusursuz bir şekilde ilerliyor, önemli olan da bu.'' Arkasını dönüp büyük masaya ilerledi, üzerinden bir şey alıp geri döndü. ''Şimdi, izin verirsen asıl kadroyu testlerden geçirmem, ben yokken olan gelişmişleri incelemem gerek. Uykun olmadığını biliyorum ama dinlenmen gerek, bu yüzden sana bir karışım hazırladım. Bunu iç, uyandığında test için yanıma gel.''
Bakışlarım uzattığı karışıma değdikten sonra yüzüne geri döndü. ''Beni böyle geçiştirmen hiç hoş değil Doktor. Sen böyle yapınca onları öldürme istediğim daha da harlanıyor, anlarsın ya.'' diyerek göz kırptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-inci
Non-Fictioniyi kan, kötü kan herkes günahkâr, iyi kan, kötü kan büzülmüş ipek gömlekler iyi kan, kötü kan bugün listede kim var? 15.05.20