iyi kan, kötü kan

225 8 1
                                    

SWARM - Take Me To Hell

İnsan ırkının doğduğu andan itibaren, yeniye ve farklıya doğru büyük bir güç ile çekildiğine inanıyordum. Ve bana göre bu güç, merak dediğimiz şeyin ta kendisiydi. Böylesine karşı koyulamayan bir duygunun tek bir düşmanı olduğunu düşünüyordum. Sadece tek bir duyguydu ama öyle alelade bir duygu değildi. Başlı başına korku duygusuydu. Biri güçlendirirken, biri zayıflatıyordu.

Damarlarımda akan merak duygusunu hayatımın çoğu yerinde tatmıştım. Çok temel, fazla yakıcıydı. Ve yine bu duygu, beni bir şeyleri görmem için zorluyordu. Tek bir farkla, bu sefer elini bende tutuyordum.

Belki sadece kişisel merakımı doyurmak için, belki de sadece Jason'ı korumak içindi ama buradaydım. Eskiden çalıştığım büronun önünde.

Kararlaştırdığımız saatten dört dakika geçmesine rağmen içeri girme teşebbüsünde bulunmadım. Ne zaman uğrasam herkesin gözlerini üzerimde hissediyordum ve bu rahatsız ediciydi. Bunun farkında olduğumun onlarda farkındaydı ama yine de kaldıkları yerden devam ediyorlardı. Önlemek için elimden gelen pek bir şey yoktu. En iyisi aldırmamaktı.

En sonunda çıkış kapısında Celty'nin silüetini gördüm. Koltuk altı silah kılıfını düzeltip yanından geçen elemana kafa selamı verdi. Gözleri ileriye çevrildiğinde beni fark etti ve yüzünde bir gülüş peydah oldu.

Yanıma vardığında, ''Naber?'' diyerek kolunu omzuma attı. Ufak bir sarılmadan sonra geri çekildi ve beni süzdü. ''Daha iyi gördüm seni.''

''Terapilere gitmeye devam ediyorum, şu anlık bir sorun yok. Dutch ve Iris yok mu?''

''Onların son anda merkeze uğraması gerekti. Yoksa onlarda seni görmeyi çok istiyordu. Başka bir zaman mutlaka toplu buluşalım.'' Verdiği cevap ne kadar inandırıcı olmasa da aldırmadan ona gülümsedim. Nedense merkeze gitmediklerine emin gibiydim.

''O zaman sana sevdiğin kahveden ısmarlıyorum?''

''Buna hayır demeyeceğimi biliyorsun ama yanında ballı çöreklerden de isterim.''

Gülerek kafamı salladım ve varış noktamıza gelene kadar birbirimize günlük sorular sorduk. Nihayetinde kafeye gelip köşedeki masaya yerleştik, gelen çalışana siparişleri verdik. Kısa sürede istediklerimiz geldiğinde Celty çörekten bir ısırık alarak bana uzattı.

''Canım istemiyor, hepsini gömebilirsin.'' Omzunu sallayıp tamam masasında bir ısırık daha aldı.

"Aslında senden ufak bir bilgilendirme isteyecektim.'' Kafasını dinliyorum manasında salladığında devam ettim. "Yemek Salonu hakkında elinizde ne tür bilgiler var?"

Yüzündeki yumuşak ifade anında tuzla buz olduğunda oturduğu yerde kıpırdandı. Gerilen çenesiyle, "Bu da nereden çıktı?" diye sordu.

"Daha çok kişisel bir mesele diyebilirim." Verdiği tepkiye anlam verememişken rahatlatmak adına, "Ama merak etme, tehlikeli bir şey değil." dedim.

Hızla etrafı kolaçan ettikten sonra kolumdan tutarak yakınıma geldi. Fısıltıyla, "Merak etme mi? Sen kafayı mı yedin? Bir yıldır neler yaşadığının farkında mısın? Onca şeyden sonra Yemek Salonu'yla nasıl bir kişisel mesela olabilir bilmiyorum ama bu konu hiç hoşuma gitmedi."

Dediklerim onu çıldırmış gibiydi. Sebebi ise muallaktı.

"Sadece bir soru sordum. Sergilediğin tavrı hak edecek ne yaptım bilmiyorum.'' 

-inciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin