"Abla! En son beni senin öğretmenlerinden biri de olan bir psikiyatrist ile görüştürecektin. Ne oldu o iş? Hâlâ gitmedik."
Joohyun sıkıntılı bir nefes alırken "Jaehyun ile buluştun ya hani? Ayrıca şu aralar pek müsait değilmiş ama ben şimdi bir soracağım. Şimdi müsaitse gidelim olur mu?"
Sooyoung başıyla onayladı ablasını ve odasına doğru gitti. Saçlarını tararken aklına yeni bir hikaye gelmişti. Başrol yine kendisi ve Jaehyun'du.
Odada dolanıp duruyor ve hayal ettiği bazı hareketleri yaşıyordu da. Fısıldarcasına o sözcükleri söylüyor ve gülümsüyordu.
İşte o da böyle mutlu oluyordu. Aradığı mutluluğu yaşadığı hayallerde buluyordu.
Ablası odasına girdiğinde büyük bir sevinçle, "Gidiyoruz! Hemen gelin dedi!",adeta bağırarak konuştu.
Sooyoung onu başıyla onaylarken biraz sıkılmıştı canı. O çok sevdiği hayallerini kuramayacaktı bir süreliğine.
Abla kardeş birlikte evden çıktılar. Psikiyatristin yanına geldiklerinde Joohyun hemen orta yaşlarda olan kadının elini sıktı. Kadın Joohyun'a bakıp nazik bir gülümsemeyi ona bahşetti. Ardından kadın Sooyoung'u gözleriyle incelemeye başladı. Kadın, karşısındaki genç kızın utangaç ancak mutlu görüntüsü üzerine bipolar veyahut şizofreni şüphelerinden vazgeçti. Karşısındaki kızın gayet sakin ve mutlu görüntüsü onu bilinmemezliğe sürüklemişti.
Sooyoung'a yaklaşıp onun da elini sıktıktan sonra "Merhaba! Ben psikiyatr Hwang Tiffany. Senin adın neydi?",dedi. Aslında ablası ona adını söylemişti ancak Tiffany'ye göre insanlarla tanışırken yapılan mimikler, jestler önem taşıyordu.
Sooyoung'un utangaçlığı yerine neşesi gelmişti. Karşısındaki kadın, Tiffany, ona çok güzel bakıyordu ve bu tıpkı hayallerinde kurduğu bir karakter gibiydi.
"Adım Sooyoung efendim! Tanıştığımıza memnun oldum!"
Tiffany gülümsemeye devam ederken "Ben de memnun oldum Sooyoung. Şimdi gel şuraya otur ve bana hayal dünyandan bahset. Hayal kurarken nasıl davrandığından, hayallerinden ayrılmaktan neden zorlandığından bahset lütfen.",dedi.
Sooyoung onay istercesine ablasına baktı. Ablası onu gözleriyle onayladıktan sonra doktorun dediğini yapıp koltuğa oturdu.
Ne diyeceğini düşünürken odayı seyre başladı. Bu çok da büyük sayılmayan ancak çok samimi ve bir o kadar da gizemli havası olan oda Sooyoung'un beğenisini kazanmıştı.
Sooyoung nihayet söyleyeceği kelimeleri seçtikten sonra, "Hayal kurmak benim için büyük bir zevk. Orada mutluyum, gerçekler beni yeterince memnun hissetirmiyor ve ben de kendi gerçeğimi kendim belirlerim. Eğer ki aklımızdaki düşüncelerimizden çıktığımı hâl siizn gerçeğiniz ise ben bunu kabul etmiyorum. Benim gerçeğim, benim hayalim.",dedi.
Tiffany tüm dikkatini Sooyoung'a vermişken sözleri onu şaşırtmıştı. Bir yandan edebi sözler gibi duran bu sözler henüz liseli, genç bir kızın ağzından sanki öylesine çıkmış gibi duran sözcüklerdi.
Sooyoung devam etti.
"Zorbalığa da uğradım, sağlık sorunları da yaşadım, annemi kaybetme korkusuyla da karşılaştım ve ben yıprandım. Bu gerçekleri atlatmış olsam da beni o zamanlar üzen şeyler karşısında hayal kurardım.""Ne zaman başladın hayal kurmaya?"
"Tarih olarak soruyorsanız bilmiyorum ancak annem hastalandığı zaman başladım. Annem bir zamanlar kanserdi, Tanrı'ya şükür şu an gayet iyi. Annem kanserken ben 6. sınıftaydım henüz. İşte o zamanlar arttı hayallerim. Bir baktım aklımda dizi , film çeviriyordum adeta. Üstelik orada annem veya ben hasta değildim. Çoğu zaman herkes beni seviyordu. Bazen üzücü hayaller kuruyordum, öyle olduğu zamanlar umutsuz olduğum zamanlardı. Annem iyileşmeyecek, ben iyileşmeyeceğim o hâlde en azından mutlu olalım dediğim zamanlar gerçek hayatımdan esinlenerek aklımda kurduğum hikâyeleri düşünürdüm.
Belki farklı bir sorunum var, belki şüphelendiğiniz şekilde şizofreni ya da bipolar yaşıyorumdur ancak bana sorarsanız hiç sanmıyorum. Birkaç kere araştırmış olduğum hastalıklar ve en belirgin özellikleri akıllarında ürettikleri şeylerin onları etkilemesi. Ve ben neyin hayal olduğunu neyin gerçek olduğunu gayet ayırt edebiliyorum. Tek sorunum, hayallerimi kurarken kendimi fazla kaptırmam."
Tiffany tatmin olmuştu aldığı cevaplardan. Hafif çatılmış kaşlarını gevşetip karşısındaki kıza gülümsedi.
"Sen...hasta değilsin. İçe dönük bir hayalperestsin. Ancak anlamadığım kısımlar var Sooyoung. Neden hayal kurarken aklındaki senin mimiklerini de yapıyorsun? Bugüne kadar birkaç kez senin gibi olan insanlarla konuştum ve mimiklerine engel olamadıklarını söylediler ancak onlar senin gibi net değillerdi. Senden duymak istiyorum."
Sooyoung da düşündü bunun cevabını. Onun aklından bir sürü cevap geçerken, Tiffany'nin aklından da bir sürü ihtimal geçiyordu. Bu ayrı bir hastalık grubu mu yoksa altında yatan başka bir sorun mu var?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daydream ↪ jaehyun + joy ✔
FanfictionMaladaptive daydreaming sorunu yaşayan Sooyoung hayallerinde hep sevdiği çocuk Jaehyun ile birlikteydi. Jaehyun ise Sooyoung'a platonik olduğunu düşünüyordu. 2020 | duestrade© 「@riestars」