"Yah, Xiao Dejun! Beni çiçeklerinle kutsayacağını bilseydim daha önce bir yerlerimi kırardım!"
Yuhkei'nin yüksek sesiyle gözlerimi devirdim. Yangyang'ın oturduğu ikili koltuğun boş kısmına ben oturdum. Kun hyung ise Yukhei'yi besleyeceğini söyleyip markete gitmişti. Yuhkei de aldığı ilgiden fazlasıyla memnun bir şekilde yatıyordu tabii ki.
"Bugün Kun hyunga da söylediğim gibi, sizin dışınızda arkadaşlarım da gelecek. Birbirinizle tanışırsanız bence iyi anlaşabilirsiniz."
Harika, sosyalleşmek için belki de daha iyi bir zaman bulamazdım. Kapı çaldığında ayaklanıp kapıyı açtım. Kun hyung ve yanında oldukça uzun bir çocuk kapının önünde duruyorlardı.
"Yuhkei, arkadaşlarından biri senin gibi dev mi?"
Kun hyung içeriye elinde poşetlerle girerken içerideki Yukhei'ye seslendi. Uzun boylu çocuk ise gülerek arkasından girdi ve bana selam verdi
"Merhaba ben Sicheng."
"Dejun, memnun oldum."
Adının Sicheng olduğunu öğrendiğim uzun boylu çocuk aydınlanmışçasına gülümsedi
"Aaa, sen şu çiçekçi çocuksun!"
Tamam, popileritem olduğunu bilmiyordum ve bu beni şaşırtmıştı.
"Yukhei hep çiçekleri ne kadar sevdiğini söylüyordu da, ordan aklımda kalmış"
Gülerek kafamı iki yana salladım ve içeriye geçtim. Yukhei ve Sicheng selamlaştıktan sonra Yukhei'nin düşme macerasını dinlemeye karar vermiştik. Yukhei hiddetlice oturduğu yerden kalktı ve sesini yükseltti
"Bakın şimdi ben her zamanki karizmamla merdivenlerden iniyordum ama nasıl asilim, nasıl yakışıklıyım yani..."
Herkes bunun palavra olduğunu bildiği için gözlerini devirirken Yukhei bizi pek de umursuyor gibi değildi
"İşte böyle yürürken nasıl oldu anlayamadım, herhalde merdivenler çok yakışıklıyım diye beni beğendi, bir baktım yuvarlanıyorum."
Kun hyung gülerek kafasını iki yana salladı
"Wong Yukhei, o kadar yakışıklısın ki insanları düşürmeyi bıraktın artık kendini bile düşürüyorsun."
Herkes kahkaha atarken Yukhei dudaklarını büküp yerine tekrar oturdu. Kapı bir kez daha çaldığında Yangyang bakacağını söyleyip ayaklanmıştı. Bu sırada Yukhei "çizilen karizmasına" üzülmekle meşguldü. İçeriye giren yine yabancı olduğum yüzü merakla inceledim. Boyu muhtemelen benimkine yakındı, yani kıysaydı.
"Dans makinesi! Gelmezsin sanıyordum."
Yukhei gülerek ayaklanıp çocuğa sarıldı, ben ise şaşkınca yüzüne bakmakla meşguldüm.
"Kun tehdit etti, etmese asla gelmezdim."
Tekrar bir tanışma faslına girdiğimizde, dans makinesi denen çocuğun adının Ten olduğunu öğrenmiştim.
"Yukhei, hepimizi buraya toplamanın amacı neydi sahiden?"
"Daha tamam değiliz, bir kişi daha var. Ayrıca hep beraber kaynaşın istedim, hepinizin ortak noktası bendim zaten."
Ten kafasını iki yana salladı ve mırıldandı
"Yukei ortak noktamızsa bence bu iş başlamadan bitsin, malum kendisi daha merdivenden inemiyor."
Bundan sonra hepimiz gülmeye başlamıştık ki kapı çalmıştı.
"Eh, son üyemiz de geldi."
Sicheng kapıyı açmak için ayaklanırken konuştu,
"Üye ne lan oğlum, örgüt mü kuruyoruz?"
Sicheng kapıyı açmaya giderken biz de yiyecek bir şeyler yapmak için ayaklanmıştık. Daha doğrusu ortamdaki en büyükler olarak Kun ve Ten hyung ayaklanmıştı. O sırada kapıdan giren kişi ile şaşkınlıktan donakalmıştım. O da benim kadar olmasa bile şaşırmışa benziyordu. Kendimi aniden bir dramada hissetmeme engel olamamıştım. Olayın gerçek mi şaka mı olduğunu idrak etmeye çalışırken bana seslenmesiyle gerçek olduğunu kabullenmiştim.
"Çiçek Çocuk?"
OFFFF SIRF ÜYELERİ KAVUŞTURAYIM DİYE O KADAR SAÇMALADIM Kİ ÖZÜR DİLERİM...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flower Boy |Xiaodery|
AcakHer çiçeğin bir anlamı vardı. Verdiğiniz kişiye çiçeklerle bir aşk mektubu bile yazabilirdiniz ama herkes çiçekleri okumayı bilmezdi. Wong Kunhang da bu cahil kesimdeydi.