🍯Bölüm 17🍯

29 6 1
                                    

     Multi : Alev

   "Patlama patlama geldik." diye söylenerek kapıya ilerledi Kader. Kapıdaki her kimse ya acelesi vardı ya da alacaklıydı. Ben şahsen birinci seçeneği tercih ederim.

   Kader hiç sorgulamadan kapıyı açtığında, hiç beklemediğim bir olaya tanık oldum. Kader kapıyı açar açmaz içeri yuvarlana beden, beraberinde Kader'i de çekmiş, ikisi birlikte ayaklarımızın dibine yuvarlanmışlardı. Ne kadar da hoş.

   Hayat şaşkınlıkla, "Alev, ne işin var senin burada?" Hayat'ın sorusuyla gözlerim yerde acıyla inleyen Kader, ve onun altından kalkmaya çalışan Alev'e -Hayat Alev dediği için ve burada yabancı olan tek kişi o olduğu için bunu anlamam pek zor olmamıştı- kaydı. Pek cevap verebilecek gibi gözükmüyorlardı.

   "Orada durup izleyeceğinize yardım etsenize! Sirk mi izliyorsunuz?!" Alev'in cırlamasıyla, ciddi bir yüz ifadesiyle onlara doğru bir adım attım ve konuştum.

   "Evet." Alev kızarıp bozardı. Bu benim dediklerim yüzünden mi yoksa hala üzerinde oturan Kader yüzünden mi böyle oldu, bilinmez.

   "Kader kalksana oradan ablacım." diye mırıldandı Hayat gözlerini belerterek. Kader hele şükür nerede olduğunu farkedince utanarak toparlandı.

   "Özür dilerim Alev Hanım, sizi hiç farketmedim." Alev Hanım mı? Biri bana şu kadının kim olduğunu anlatabilir mi?

   "Sorun değil." diye cevap verdi Alev 'Hanım', genizden gelen bir sesle. Açıkçası buna pek inanmamıştım. Kader, cılız bir kız değildi çünkü.

   "Siz ne için gelmiştiniz Alev Hanım? Bir sorun yok, öyle değil mi?" dedi Hayat konuyu dağıtmak isteyerek.

   "Yok yok, bir sorun yok. Sadece Kader'in maaşını bırakacaktım, o kadar." dedi Alev Hanım. Maaş derken?

    Hayat bana dönüp, "Kader Alev Hanım'ın giyim mağazasında çalışıyor. Yani Kader'in patronu." deyince küçük çağlı bir şok yaşamadım desem yalnız olur. Nedenleri çok basit. Birincisi Hayat'ın ailesinin durumu gayet iyi, yani Kader'in çalışmasını gerektirecek bir durumları yok benim bildiğim kadarıyla. İkincisi, Kader... Patronunun üzerine mi düşmüştü yani?! Sana ablasının kopyası demekle çok haklıymışız. Seninde şansın hiç gülmüyor.

    Anladığımı belirtircesine kafamı salladım. Alev Hanım ve Kader 'maaş' sorununu hallettikten sonra malum konuyu konuşmak için salona geçtik. Maaş dediğime de bakmayın. Yani öyle aklınıza binler iki binler gelmesin. 500 liracık bir şey.

  "Kader, güzel kardeşim, zeki kardeşim seninle çok mühim bir konu konuşmamız gerek." dedi Hayat. Kafamı salladım.

"Tamam da hangi konu? En son Ulaş mulaş bir şeyler diyordunuz." dedi Kader. İşte bu sorada söze girdim.

"Ulaş, ablanın sevgilisi. Ama şu an ayrılmanın eşiğindeler. Senin yüzünden olduğundan şüpheleniyoruz." dedim. Bize sorgulayan bakışlar attı. Durumu ona kısaca izah ettim.

"Yalan söylemeyeceğine inandığımız biri bize senin Ulaş'la eski sevgili olduğunu söyledi." deyince yüzünde bir şok ifadesi belirdi. Sonra kendini toparlayarak konuştu.

"Sevgili değildik ama..." Ama mı?

"Evet? Ama...?" dedi Hayat sabırsızca.

"Numara yapmamız gerekti." Kader utana sıkıla bu cümleyi kurduğunda bizim de kafamız karışmıştı.

  "Nasıl yani? Numara derken?"

  "Ya abla anlatacağım ama kızmayacaksın. Söz mü?" Kader kafasını yana eğerek ablasına baktı.

  "Şimdi benim bir tane sevgilim vardı."

  "NE?!"

  "Sus bir anlatsın."

  "Kafede oturuyorduk. Sonra bana dedi ki, ben ayrılmak istiyorum."

  "Nee?!"

  "Kapa bir çeneni."

  "Sonra bende dedim ki, zaten benim sevdiğim başka biri."

  "Neee?!"

  "Hayat!!"

  "Kim diye sordu şaşırarak. İşte bende ona dedim ki, şu yan masada oturan çocuk."

  "Ne dedin ne dedinn?!!"

"Şu lanet çeneni kapat Hayat! Ne güzel hikaye dinliyorum şurada!"

"Balım!"

"Ama çok heyecanlı ne yapayım?"

"Bir susun yaa!" Kader'in bağırışıyla toparlandık.

"Sonra ben inandırıcı olsun diye yanına gittim, çocuğu masadan kaldırdım ve konuşmasına izin vermeden eski sevgilime gösterdim."

"İyi halt ettin."

"Ya abla ya... Biliyorum çok saçma ama aklıma o an böyle bir şey geldi. Kalbim çok kırılmıştı." Hah! Kalbi kırılmışmış!

"Tamam devam et."

"Çocuğun elini tuttum ve kafeden çıkardım."

"Kim bu çocuk?"

"İşte... Ulaş o çocuk."

"NEEEEEE?!"

"Yaa of! Kulağımın anasını ağlattınız iki dakikada! Niii niiiii?!"

Bir dakika bir dakika! Bu demek oluyor ki, Ulaş Kader'le sevgili olmamış! Ulaş = Suçsuz! Oleyyyy! Hayat durumu lavradığında salonda küçük bir sevinç dansı yaptı. Fakat bir kaç dakika sonra... Bela Kader'i buldu.

"Sen yürü bakalım Kader Karan. Verilecek bir hesabın var."

🍯

Buray'dan...

Koltukta iyice uzanmış bir haldeydim. Aklım ve kalbim birden çok sorunla başbaşaydı. Aklımda annem ve kardeşim, kalbimde Bal Çöreği ve Balım... Kendimi iki kişiye birden ilgi duyan bir insan gibi hissediyordum ve bu beni rahatsız ediyordu. Fakat içimden bir ses ikisinin de aynı kişi olduğunu söylüyordu. Bal Çöreği'nin Balım olabilme ihtimalini atamıyordum aklımdan, kalbimden...

Telefonumdan gelen bildirim sesi ile düşüncelerimden sıyrıldım. Büyük ihtimalle yine Bal Çöreği idi. Nefesimi dışa vererek telefonumu elime aldım. Attığı ses kaydını gördüğümde kaşlarımı çatarak ses kaydını açtım. Bir şarkı söylemişti ses kaydında. Bildiğim ve sevdiğim şarkılardan biriydi. Ve sanırım... Onun durumuna çok uyuyordu.

"...Beni sevmen neden bu kadar zor?
Bir kalp aşktan ölürken diğeri sadece   dekor. Zaman yoruyor ama, bir şekilde geçiyor. Sendeki yüreğe artık kimse ağlamıyor..."

Yutkundum. Neden sesi bu kadar güzeldi? Ve ben neden sesinde Balım'ın ses tınısını duyuyordum? Daha da önemlisi neden sesi çok yayvan şekilde geliyordu? Sarhoş muydu ki? Bu ihtimal gözüme çok olanaklı görünmüştü. Bal Çöreği böyle bir hata yapmayacak kadar akıllı bir kızdı.

Ardından bir ses kaydı daha geldi. Diğerinkinden farkı, şarkı olmaması ve benim söylediklerine hiçbir şekilde şaşırmamamdı.

🍯

Sizce son ses kaydında Balım ne söyledi?

Hikayenin gidişatı ile ilgili fikirleriniz?

Hoşçakalın ballarrr 🍯🍭❤

Bal Çöreği | Yarı Texting -Askıya Alındı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin