Ben şok içinde Şeyma'ya bakarken o, kısa bir an pişmanlıkla gözlerini yummuş, daha sonra toparlanarak eski dik haline geri dönmüştü. Şeyma yalan söylemezdi, ama bu yalan söylemesini ummadığım anlamına gelmiyordu.
Ulaş'tan bir cevap istiyordum. Böyle bir şey yok demesini bekliyordum, en azından bir savunma yapmasını bekliyordum, ama yapmadı. Gözleri bir noktaya kilitlenmişti, yüzündeki ifade ise hayra alamet değildi. Şeyma da bunu farketmiş olacaktı ki, o da Ulaş'ın baktığı yere baktı. Ben de...
Karşımızda yıkılmış bir ifadeyle Hayat duruyordu. Bize çok yakın olmasa da Şeyma'yı duymuş olma ihtimali vardı. Zaten ağlayarak buradan uzaklaşmasının başka bir açıklması da olamazdı. Ulaş ve Şeyma'yı boşvererek Hayat'ın peşinden okula doğru koştum. Zil çoktan çalmıştı ama böyle bir durumda derse girmek tercihim değildi.
Hayat'ın koşarak boş bir sınıfa girdiğini gördüm, usulca yanına gittiğimde ağladığını gördüm. Hayat zaten duygusal bir kızdı, bu aşk denen illetse insanı daha da duygusallaştırıyordu. Buray en ufak kalbimi kırdığında odamdan çıkmayıp ağladığım çok gün olmuştu. Hayat'ın yanına oturup konuştum. Hayat'ı o halde görünce Buray isimli dert albümümü aklımın başka bir köşesine atmıştım, şimdilik.
"Kendini ota boka ağlayan hamile kadın gibi hissediyorsun, öyle değil mi?" diye sordum. Gözyaşlarının arasında gülerek başını salladı. Daha sonra kaşlarımı çattım.
"Ama bu ot yada bok değil. Ciddi bir durum." Bu sefer dediklerime karşın kafasını olumsuz anlamda salladı. "Kesinlikle bok." Dediği şeye gülerken saçını okşadım kardeşimin. Ardından ciddileşerek konuştum.
"Şeyma yalan söylemez Hayat, bunu ikimizde biliyoruz. Zaten yalancı olsaydı şu an burada oturuyor olmazdık. Dediklerine 'he he' deyip geçiyor olurduk. Şöyle ki Ulaş da çok iyi tanıdığım biri değil, ama böyle bir şey yapabileceği aklıma gelmemişti. O yüzden ne yapıyoruz biliyor musun? Etrafından duyduğu herşeye inanıp da sevdiği çocukla arasını bozan watty kızı gibi değil, aklı başında davranarak bu konuyu irdeleyeceğiz. Ve buna da kardeşinle konuşmakla başlayacağız. Hadi kalk bakalım Hayat Karan, benim saf ama güçlü arkadaşım, neymiş şu işin aslı öğrenelim." Hayat'ı yerden kaldırdım ve koluna girerek onu okul çıkışına yönlendirdim.
"Okuldan mı kaçacağız Balım?" dedi Hayat hafif kızgın hafif şaşkın bir sesle.
"Yoo. Biz akıllı kızlarız Hayat. Sadece ufak bir yalan söyleyeceğiz, o kadar."
"Ne yalanı?" diye soran Hayat'a bilmişçe cevap verdim.
"Kızların ağrıdan kıvrandığı ama gerekli durumlarda bir silah olarak kullanmaktan çekinmediği bir dönemi bahane edeceğiz."
🍯
Bahçedeki çardakta oturup çay içen, ve aynı zamanda sınav okuyan biyoloji hocasının yanına yaklaştım. Hayat'ın kulağına inandırıcı olmasını fısıldadığımda kafasını salladı. Umarım başarabilirdik.
"Müzeyyen Hocam, bakar mısınız?" dedim aşırı kibar bir şekilde. Hoca başını kaldırıp bize baktı.
"Arkadaşım bugün hazırlıksız yakalanmış da..." diye geveledim utangaç bir şekilde. Muhteşem ötesi bir oyuncu olduğumu söylemiş miydim? Bir anda aklıma Buray'ın yanında anlaşılmamak için attığım taklalar gelince suratım düştü. Fakat saniyeler içinde toparlandım ve minik oyunuma devam ettim.
"Kızım ne demek istedin anlamadım, açıkça konuşsana?" Biyoloji öğretmenisin be kadın! Anlasana işte!
"Şeyy, biraz ayıp bir şey de..." dedim yerin dibine girmek ister gibi. Ayıp değil, doğal bir şey. Ama ilk zamanlarımda bu durumdan korkunç utanç duyduğum doğrudur.
"Nasıl yani?" Yok yemin ediyorum kıt bu kadın!
"Hocam arkadaşım regl olmuş, ama baya kötü bir durumda siz anlarsınız diye size geldik üstelik üzerine de bulaşmış erken çıksak okur mu?" diye konuştum bir çırpıda. Yanımda utanmış bir şekilde kıpırdanan Hayat, rol filan yapmıyordu. Gerçekten utanmıştı. Hoca anladığını belirtir şekilde başını salladı ve şefkatle Hayat'a baktı. Hayat öğretmenlerin gözdesiydi genellikle. Bu da işimize yaramıştı.
"Tamam kızım siz çıkın, ben idareye bildirim. Ama bir dahakine olmasın olur mu? Derslerinizden geri kalmayın." dedi Müzeyyen Hayat'ın belindeki hırkaya bakarak. Hocaya teşekkürler yağdırırak uzaklaştık. Müzeyyen'in görüş alanından çıktığımızda ise sessiz bir zafer çığlığı attım.
"Sen neymişsin be Balım! Oyunculuk süper valla." dedi Hayat azda olsa keyiflenerek. "Tabii kızım." dedim egoistçe. Kendimi o kadar çok zorluyordum ki keyifli görünmek için...
Otobüs durağına doğru yürürken aklım ve kalbim Burayla doluydu. Gönül isterdi ki yürüdüğüm yolda da yanımda olsundu, ama işte... Sadece isteyebiliyordum, isteğim gerçekleşmiyordu bir türlü.
"Balım, benim yanımda para var, istersen taksiye binelim yarım saat var 151'in gelmesine."
"Hı hı."
"Balım? Huu huu?" Hayat'ın yüzümün önümde salladığı eliyle kendime geldim.
"Hı? Dalmışım kusura bakma. Ne dedin?" diye sordum afallayarak.
"Taksiye binelim demiştim. Para var benim yanımda. Otobüsün gelmesine daha var."
"Olur." dedim umursamazca. Garip bir ruh halindeydim. Sanki kanım çekiliyordu, kalbimi sıkıyordu biri. Buray mıydı acaba?
Taksiye bindiğimizde de durum değişmemişti. Camı açarak kendime gelmeye çalıştım, çok bunalmıştım sanırım, ondan olabilirdi.
Hayat'la beraber güçlerimizi birleştirip taksi parasını ödedik ve apartmana girdik. Asansöre binip yukarı çıktığımızda bizi bir adet ablasının kopyası karşıladı. Kendi aramızda ona böyle derdik. Hayat'ın kardeşini içeri doğru ittirip Hayat'la beraber içeri girdik. Kız şaşkın şaşkın bize bakarken konuştum.
"Seninle konuşacaklarımız var ablasının kopyası. Ama ilk önce bir lavaboyu göster neredeydi unuttum." Kader lavabonun yerini gösterir göstermez içeri girdim ve yüzüme su çarptım. Bir kaç kez bunu tekrarladığımda kendimi daha iyi hissediyordum. Yüzümü kuruladıktan sonra kendi kendime mırıldandım.
"Kendine gel Balım. Onu eninde sonunda bulacaksın, kendine gel. Arkadaşının durumu daha önemli."
Lavabodan çıkıp salona geçtiğimde Hayat ve Kader'i sessizlik oyunu oynarken buldum. İnsanın kardeşinden şüphe etmesi felaket derecede kötü bir şeydi.
"Kader, aslında çok ciddi bir durum var. Seninle ve Ulaş ile ilgili." dedim direk bodoslama konuya girerek.
"Ulaş kim?" dedi kaşlarını çatarak. Oyun mu yapıyordu yoksa ciddi miydi? Tam aklımdan geçenleri Kader'e söyleyecektim ki, ağzımı açmadan kapamam gerekmişti.
Buna neden olan şey, kapının sertçe çalınmasıydı.
🍯
Kesinlikle kötü bir bölümdü. Biliyorum biraz bocaladım ama gerçekten yoğunum ve kısacık sürede bölüm yazmaya çalışıyorum, lütfen anlayış gösterin ☹
Canlı dersime yetişmem gerek fazla yazamayacağım ballar. 🍯🍯🍯❤❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bal Çöreği | Yarı Texting -Askıya Alındı-
Novela JuvenilBal Çöreği: Buraay? Bal Çöreği: Sana ilk yazdığımdaki tepkin ne oldu? Bal Çöreği: Merak ettim de. Buray : Şarkı söyledim bağıra bağıra. Bal Çöreği: Şarkı mı? Neden? Buray : Biraz aksiyon olsun istiyordum ne zamandır. Ondan. Bal Çöreği: DKDŞDÖDLDMFMD...