"Ne?"
Jimin kaşlarını çatarak karşısındaki çocuğa bakmıştı. Ne dediğini oldukça iyi anlamış olsa kıstığı gözleriyle onu anlamaya çalışırcasına bakmıştı. Jungkook histerik bir şekil güldükten sonra dilimi yanağına gezdirerek tekrarlamıştı sözlerini, Jimin'i kırdığını bile bile.
"Duydun işte. Seninle görülmek istemiyorum dışarıda. Farkında değil misin? İnsanlar senden iğreniyor. Aşağılık bir ucubesin. Bir de üstüne erkeklerden mi hoşlanıyorsun yani? Benden uzak dur."
Hızlı adımlarla yanından uzaklaşan Jungkook'un büyük bir sükunet ile izlemişti sarışın çocuk. Yutkunarak buruk bir şekilde gülümsedikten sonra gözünden yavaşça akan yaş ile mırıldanarak taksiye ilerlemişti zor da olsa. "Sayende... asla hissedemeyeceğim sansam da... acıyı oldukça derinlerimden hissediyorum Jungkook-ah."
Jimin eve vardığında parasını ödeyerek taksiden inmişti. Anahtarlarını bulduktan sonra rengarenk boyadığı anahtarını yuvaya oturarak bir kaç kez çevirmiş ve kapıyı açıp tek ayağının üzerinde zıplayarak içeriye girmişti. Yaklaşık yarım saattir kendini tutuyorken eve girip kapıyı kapattığı anda sakladığı tüm göz yaşları bir bir dökülür olmuştu. Salona ilerleyerek bedenini koltuğa bıraktıktan sonra hıçkırıklar ile için için ağlamıştı. Sesi salonda yankılanıyorken duyulan başka bir sesle Jimin hıçkırıklarını susturmaya çalışarak yutkunmuş ve buruk bir tebessüm ile ellerini kapıda ona bakan tombul kedisine uzatmıştı. Uzun zaman sonra ilk kez kalbinin kapılarını açmış ve tekrar yüz üstü bırakılmıştı. Kendine her zaman söz verirdi miskin kedisine sarılarak. Her seferinde de sözlerini tutamaz, küçük beden ise sanki onunla konuşur gibi yanına gelerek uzun uzun ona bakardı o ağlayarak ona birşeyler anlatırken.
Jungkook eve vardığında annesiyle karşılaşmamış olmasına sevinirken odasına girerek üzerini değiştirmişti. Bu günü evde kalıp tembellik ederek geçirmek istese de çalan kapıyla istemeyerek de olsa odasından çıkmıştı. Kapıda gördüğü arkadaşları bu gün yeterince gergin geçmemiş gibi esmer çocuğu daha da çok strese sokmuştu. Çocuklar içeriye girdiğinde peşlerinden oturma odasına ilerleyerek nefes vermiş ve gülümsemeye çalışmıştı. Okula başladıkları zaman bir gruba ait olma isteği o kadar baskın gelmişti ki hiç biri tekin olmasa bile bu çocukların arasına katılmıştı. İlk başlarda kendini kaptırarak zorbalık yapıp onlardan zayıf olanları, Jimin gibi içine kapanık olanları, ezer ve günlerini onlarla eğlenerek geçirirlerdi. Jungkook için ilk başlarda bu ne kadar havalı bir şey gibi görünsede Jimin karşısına çıktığı zaman bir anda her şey değişmişti. Çocuklardan iri olanı gülerek lafa atladığında Jungkook boş boş halıya diktiği gözlerini ona çevirerek kısa bir süre için kapatmış ve başını sallayarak daldığı düşüncelerden kurtulmak istemişti.
"Neden okula gelmiyorsun? O ucube yine ağlayarak senden yardım mı istedi?"
Attığı kahkahaya diğerleri de eşlik ederken bir diğeri koltuktan kalkarak 'arkadaşça' bir tavır ile Jungkook'un omzuna vurarak kendi evindeymiş gibi rahatlık ile mutfağa ilerlemişti. Eline aldığı kola şişesi ile içeriye geri döndüğünde Jungkook derin bir nefes vermişti. "Kes şunu. Onun gibi biriyle asla takılmam. Hastayım sadece tamam mı?"
Çocuklar hep bir ağızdan gülerken Jungkook da oldukça yapmacık bir şekilde gülmüştü. Birisi öne atılarak ona çıkmıştıktan sonra ayağa kalkmıştı. "Yürü orada Jeon. O aptal sarı kafayla takıldığı biliyorum. Sizi hastanede sarmaş dolaş gördük. Ana kuzusu gibi davranıyorsun, seni gruptan attık. Git ve o ucubeyi bir güzel benzet, belki tekrar bizden biri olursun."
Hepsi birden ayağa kalkıp ayakta dikilen Jungkook'a omuz atarak yanından geçip gitmiş ve evden çıkmışlardı. Tüm damarlarına yayılan siniri ve korkuyu hissettiğinde dilini her zaman olduğu gibi yanağını içinde gezdirmeye başlamıştı Jungkook. Her an patlamaya hazır görünüyorken telefonuna gelen bildirimle sinirle gülümsemişti. Ona net bir dille söylemiş olmasına rağmen Jimin hâlâ ona mesaj atıyordu. Telefonunu cebine atarak hızlıca evden çıktı esmer çocuk. Kapının önündeki bisikletini alarak sokağa çıkmış, bindiği gibi hızlıca sarışının evine sürmeye başlamıştı. Onun yüzünden ismi ana kuzusuna çıkmıştı ve arkadaşları tarafından red ediliyordu. Sinirinin sebebi bu olsa da Jungkook'un asıl gözünü döndüren şey korkusu ve sürekli ona fısıldanan şeylerdi. Asla karşısına almak istemeyeceği çocuklar şimdi ona düşman kesilecekti. Üstüne üstlük etrafındaki herkese onun gay olduğu ve Jimin gibi birinden hoşlandığı ile ilgili dedikodular yayacaklardı. Direksiyonu parmak boğumları sararana kadar sıkarken evin önüne vardığında anı bir fren yaparak bisikletini bir kenara atmıştı. Alacaklı gibi tüm gücüyle kapıya vurmaya başladığında bir yandan da sinirle göğüs inip kalkıyordu.
Jimin neredeyse uykuya dalacakken sertçe çarpan kapı sesine kalkarak gözlerini ovuşturmuştu. Zorlanarak da olsa kapıya vardığında uyku sersemliği ile kim olduğunu sormadan açıvermişti kapıyı. Jungkook olduğunu gördüğünde ilk önce büyük bir gülümseme kaplasa da yüzünü sonradan yavaş yavaş gülümsemesi solup gitmişti dudaklarından. Jungkook sinirle soluyorken ellerini sıkarak kısa bedenin üzerine yürümeye başlamıştı. Öfkeden gözü döndüğü her halinden belli olurken Jimin'in içini büyük bir korku sarmıştı. Jungkook üzerine geldikçe korkusu daha da büyüyordu. Sinirle gülümseyerek konuşmaya başlayan bedenden gözlerini çekerken yere baktığında kısık bir sesle ismini fısıldamıştı. Jungkook bağırarak ellerini Jimin'in yakasına sardığında zaten ağlamaya hazır gibi görünen sarışın çocuğun göz yaşları yine akmaya başlamıştı yanaklarından.
"Sen.. sen hayatımda nelere mâl oldun biliyor musun? Seninle olmaktan rahatsız duyduğumu belli etmedim mi ben? Ne diye hâlâ gelip bana yapışıyorsun sen! Aptal ve ucube olduğun yetmiyor mu sanki?"
Bir elini yakasından çekerek yumruk yapmış ve havaya kaldırmıştı Jungkook. İki eli de sıkmaktan sararırken Jimin hiç bir şey demeden sessizce ağlıyor ve yumruk yaptığı eline bakıyordu. Yüzü oldukça ifadesiz görünse de içinde kopan fırtınaları saklıyordu. Geçen bir kaç saniyenin ardından Jungkook elini sinirle indirmiş ve Jimin'in zayıf bedenini yere savurarak işaret parmağını ona doğru savurmuştu. "Ne diye sana vuracaksam, hissetmeyeceksin bile. Park Jimin... Senden ölesiye nefret ediyorum. Eğer olur da karşıma çıkarsan.. suratını dağıtmaktan fazlasını yaparım sana. Anladın mı beni?"
Jimin hıçkırmamak için dudaklarımı birbirine bastırırken yavaşça kafasını sallamış ve yerde öylece oturmaya devam etmişti. Jungkook evden kapıyı sertçe vurarak çıktıktan sonra Jimin bozulan nefes alış verişlerini düzeltmek adına düzenli ve derin nefesler alıp vermişti bir süre her ne kadar işe yaramayacağını iyi biliyor olsa da...
Merhaba, hikayenin okunması da oylar kadar düşük. Sanırım böyle giderse bir süre askıya alacağım gibi duruyor ne yazık ki.
Oylarınızı esirgemeyin!🧡
![](https://img.wattpad.com/cover/211414702-288-k125560.jpg)