"Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun , neden şimdi böyle söyledin Jimin? Sana sevgimi yeterince gösteremiyor muyum yoksa? Üzme beni böyle diyerek, tüm gün aklımdaydın, meşgul olduğumu biliyorsun Jimin. Zamanın olsa seni neden aramayayım bebeğim?" Jimin nefes vererek bedenini yatağa atmış, evde kimsenin olmamasının rahatlığı ile telefonu hoparlöre alarak kollarını iki yana açmış ve mırıldanmıştı. "Ben ne kadar meşgul olursam olayım seninle ilgileniyorum ama Jungkook. Neredeyse bir hafta oldu, geri döneceğim gün yaklaştı ama sen beni üç gündür aramıyorsun bile. Yanında olmadığım zamanlarda hep böyle aramız mı açılacak?"
Jungkook sevgilisini aramadığı için büyük bir pişmanlık yaşamıyormuş gibi Jimin'in ona böyle davranması onu daha da çok üzüyordu. Telefondaki titreyen ses Jungkook'un nefes vermesine sebep olduğunda onunla düzgün bir şekilde konuşması gerektiği konusunda emin olmuştu. "Jimin, aramıza ölüm bile girse bizim aramız açılmaz sevgilim. Böyle şeyler söyleyip lütfen ikimizi de daha fazla üzme. Seni ilk fırsat bulduğumda aradım işte. Bu hafta gerçekten yoğundum bebeğim, ben seni unutur muyum hiç? Sevgilim aklımdan bir saniye çıkmıyorsun inan." Jimin bu sözlerin üzerine gülümsemeden edememişti. Modu anında değişen sarışın yatakta doğrularak telefonundaki resimde gezdirmişti gözlerini. Sevgilisinin fotoğraflarına bakmak ona artık yetmiyordu. Jungkook'un aşkından yanıp tutuşan genç sevgilisine kavuşacağı günü heyecan ile bekliyordu. "Çok güzel sevgilim diyorsun Jeon... Dudaklarından adımın dökülmesini duymak güzel hissettiriyor." Telefondan gelen gülme sesi ile Jimin gülümseyerek sevgilisinin vereceği cevabı beklemeye başlamıştı. "Sevgilim... İsmini söylemek inan bana da çok iyi geliyor. Her şeyin ile bana iyi geliyorsun Jimin." İkili kıkırdaşarak birbirlerine olan aşkları ile ilgili konuşmaya devam etmişler, Jimin kahkahalara boğularak konuşurken kapının sesini bile duymamıştı.
Bir kaç dakikanın ardından sertçe açılan kapı ile Jimin donup kalmış, korku ile telefonu kapatmaya çalışmıştı. Babasının öfke ile parlayan gözleri kalp atışlarını hiç olmadığı kadar hızlandırmıştı. Babasının bir hışım ile elinden aldığı hala açık olan telefon ile Jimin korku ile babasına bakmıştı. Jungkook'un son duyduğu şey Jimin'in babasının öfkeli sesi, bağırışları ve sevgilisinin çığlıkları olmuştu.
İri adam telefonu duvara fırlattığında Jimin başına gelecekleri bildiğinden hızlıca yere çökerek kollarını bacaklarına sarmış, en azından hayati organlarını babasının kaçınılmaz şiddetinden korumaya çalışmıştı. Ona böylesine diş bileyen bir adamdan kaçamağını çok iyi biliyordu Jimin. Bu sahneleri küçüklüğünden beri tekrar tekrar yaşıyordu.
Duyduğu öfke ve bu öfkenin verdiği hayvani ve kontrolsüz güç ile etraftaki her şeyi parçalayan adam sandalyeden kırılan metal bacağı kavrayarak kendi öz oğluna hiç bir acıma eğilimi göstermeden vurmaya başlamıştı. Jimin çığlıklar içerisinde yardım istedikçe adam daha fazla sinirleniyor, Jimin'e daha sert vurmaya başlıyordu. Jimin bir süre sonra attığı çığlıkların bir işe yaramadığının farkındalığı ile kaderini kabullenmiş ve sessizce ağlamayı seçmişti. Yalvarış ve yakarışlarının babasının gözünde bir değeri yoktu ne de olsa.
Çaresiz çocuk babasının bitmek bilmeyen öfkesi altında saatlerce ezildiğinde babası sonunda biraz olsun sakinlemiş, ayakları altında öylece yatan çocuğun karnına sert bir tekme geçirdikten sonra sinirle terk etmişti odayı. Jimin bir süre yerde hareketsiz bir şekilde yattıktan sonra zorlukla ağrıyan bedeni ile biraz olsun doğrulmaya çalışmıştı. Dudaklarından akan kan ile bedeni daha fazla dayanamayarak yere yığıldında tebessüm etmişti. Jungkook için de bir çok dayak yemişti. Onların hiç birisini hissedemiyor olsa da Jungkook sevgilisi yüzünden defalarca bu duruma düşmüştü. Jimin bir anlığına onu hak etmediğini düşünmüş olsa da onunla geçirdiği zamanlara imrenmeden edememişti. Jungkook'un ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha fark ettiğinde bacaklarını kendine toplamış, gözlerinden süzülmeye devam eden yaşlar ile elini belinin kenarına yerleştirmişti. Kandan ıslanan kıyafeti elini de ıslattığında Jimin ne kadar hasar aldığını daha iyi fark etmişti.
Bedenindeki yaraların nasıl olsa iyileşeceğini düşünerek kendini zorlamış ve ayağa kalkmıştı. Aynanın karşısına geçtiğinde hareketlerinin iyice zorlaştığını fark etmişti. Artık hareketlerinin kontrolü onda değilmiş, bedeni sadece yaşamsal faliyetlerini sürdürmek için yetkiyi ondan almış gibiydi. Kuru bir öksürük Jimin'in boğazında yer edinince bir süre krize girmişçesine öksürmüş, en sonunda ağzına kapattığı elini çekince gördüğü kan ile kaşlarını çatmıştı. Öksürdüğü için boğazı mı zorlanmıştı acaba?
Aynanın karşısında dağılan yüzüne bakmıştı Jimin. Kaşı, dudağı ve elmacık kemiğinin bir kısmı patlamış gibi görünüyordu. Başından akan kanı görüp tekrar ağlamaya başladığında belli belirsiz kapı sesini duymuştu Jimin. Babasının gelmiş olabileceği düşüncesi onu fazlasıyla korkutuyordu. Tekrar zarar görmek istemiyordu, hâlâ baba demeye devam ettiği o adamdan daha ne zamana kadar işkence görecekti? Hayatını bir zavallı olarak geçirmiş ve insanlara boyun eğip durmuştu, başka bir seçeneği de yoktu gerçi. Herhangi bir şey hissetme yetisine sahip olmaması onu diğer insanların gözünde kanlı canlı bir kum torbası haline getiriyor, zorbalık yapmanın meşru olduğu düşüncesine kapılmalarına sebep oluyordu. Nefes alması giderek zorlaşmaya başladığında kararan gözleri ile kendini yere bırakmıştı Jimin, bilinci yavaş yavaş kapanırken çınlayan kulaklarının izin verdiği kadarıyla babasının sesini duymuş ve gözlerini kapatmıştı huzurlu bir uykuya.
Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin! 🧡
![](https://img.wattpad.com/cover/211414702-288-k125560.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Feel Me - Jikook
Hayran Kurgu"Ben... Hiç bir şey hissedemiyorum." 🍁 11/05/2020 7:32am