Sakusa bir kafede oturmuş, kahvesini yudumluyordu. Elindeki yeni almış olduğu son model kameraya bakıyor, ödevi için çekilebilecek en güzel resmi arıyordu kendince. En güzel manzarayı, en güzel anı yakalamak istiyordu.
Ancak şu ana kadar karşısına öyle bir şey çıkmamıştı. Evet, şu ana kadar.
Gözlerini etrafta süzerken normalde bakmayacağı insanlara bakıyordu nedense. Birkaç dakika daha göz gezdirmişti aralarında. Şimdi ise, son anda fark ettiği şahesere bakıyordu heyecanla. Sanırım görüp görebileceği en iyi manzarayı bulmuştu. Tek atışta, ilk görüşte yakalamıştı kalbinin kapılarına hükmedecek kişiyi. Fazla gaza geldiğini düşünecek vakti yoktu, ancak düşünmeliydi. Kahvesinin dibindeki tek yudumluk kısmı da kafasına dikmişti.
Sırada o bulduğu eseri elde etmek vardı.
Ayakları beyninden bihaber ilerliyordu sarışının masasına doğru, ne yaptığını bilmiyordu, sadece anı yaşamak istiyordu.
Sarışının masasında iki tane genç oturuyordu; biri grili saçlara sâhip, diğeri ise siyahın en kuzguni tonundaydı. Sakusa o kişilerin arkadaşı olduğunu düşünüyordu. Ya da sadece umuyordu.
"Merhabalar, rahatsız ettiğim için üzgünüm. Lütfen beni yanlış anlamayın, sadece yüzünüzün fazla fotojenik olduğunu söylemek istiyorum. Her ayrıntınız kameram için biçilmiş kaftan. Düşünceler sonsuzluğunda kaybolmayı sağlayacak bir görünüşe sâhipsiniz."
Masadakiler sessiz, sarışın adam da kıpkırmızı bir suratla dinliyordu kıvırcık saçlıyı. Sakusa böyle planlamamıştı bu işi. Bu kadar fazla iltifat etmeyi hiç düşünmemişti. Boğazını temizledi, sarışının konuşmasına izin vermeyerek yakaladığı bu şaşkınlığı devam ettirmek niyetindeydi.
"İzninizle bu görünüşü bir manzaraya çevirmek, en güzel açılarla yakalamak istiyorum."
Sakusa, susamıştı. Kahvenin acı tadı hâlâ boğazını yakıyordu. Kupkuru kum tanelerini andırıyordu ağzı, o kadar çok konuşmuştu ki, bu hayatında yaptığı en uzun konuşma bile olabilirdi.
Öte yandan Atsumu, şaşkın bakışlarla anlık yaşadığı şokun etkisini üstünden atamıyordu. Arkadaşları Bokuto ve Kuroo bile her yılışık ya da absürt olaya karşı hazırlıklı olmalarına rağmen bu olaya karşın sessizliklerini korumuşlardı. Belki de asıl şok yaşaması gereken durum bu bile olabilirdi.
Ama yine de, önce kendini bu şaşkın durumdan kurtaran Kuroo olmuştu. Boğazını temizledi.
"Şey.. İstersen otur, daha rahat açıkla. Sen bilirsin ama."
Bokuto da konuşan arkadaşını onaylamış, eliyle yanındaki boş yeri göstermişti. Sakusa önce boş yere bakmış, sonra anlık cesaretinin yavaş yavaş sönüşünü hissetmişti. Son damlaları da kullanmak istiyordu, sonuna kadar.
"Pekâlâ."
Atsumu, hayatında aldığı iltifatları sıraya koyda en fazla 3 sayfa tutardı, tek tek ve boşluklu olarak. O yüzden pek de alışkın değildi. Özellikle tanımadığı, bilmediği, ama ondan daha çok yakışıklı olduğunu düşündüğü birinden böyle iltifat alması? Fazla hoştu.
Masadaki sessizliği diğer bozan kişi bu sefer gri saçlı çocuk olmuştu. Bokuto, içtiği soğuk içecekten bir yudum almış, içtikten sonra merak edilen soruları tek tek dizmeye başlamıştı.
"Adın ne?"
"Sakusa Kiyoomi."
"Fotoğrafçı mısın? Yoksa sapık mı?"
"Fotoğrafçılığı yan dal olarak yapıyorum, aslen Kimya Mühendisiyim."
Kuroo ve Atsumu, şöyle bir içinden vay anasını çekmişti. Çocuk zekiydi. Kendilerine kıyasla.