3. Bölüm - Korkular

41 6 4
                                    

Ekimin son günü gelip çatmıştı. Bu yüzden herkes evin bir köşesinde uğraşıyordu. Tüm evlerde hemen hemen aynı manzara vardı fakat hiçbir ev bu kadar gergin değildi. Büyük saat sabırsızca ilerliyordu. Evdeki eşyalar canlıydı sanki de saate tezahürat yapıyorlardı. Saat devam etti. Tik... Tak... Tik... Tak...

Annesi, minik adamının bu sene giyeceği süper şirin diye isimlendirdikleri kostümü düzeltip dolaba astı. Tao 7 yaşına bastığından bu sene yüzüne yüz boyası sürmelerinde bir sakınca yoktu. Yüzünü boyayabiliriz diye düşündü kadın.

Öte yandan babası, yarın yağmur yağacağını düşündüğü için bu sene kabaklara mum koymak yerine led ışıklardan takmıştı. Bahçede kabakları kontrol ediyordu. Yarın yağmasa da gece yağmur yağacak diye düşündü gökyüzüne bakıp. Gece fena bastıracak.

Minik adamsa salonda oturmuş, kağıda büyük ve küçük a harfini dikkatlice çizmeye çalışıyordu. Ödeviyle uğraşıyor ve sakinmiş gibi gözükse de içinde bir yer yarın Cadılar Bayramı olduğunun farkındaydı. Büyük a harfinin çizgisini çekerken gözleri dolmuştu. Başını kağıtların üzerinden geriye çekti ve tavana baktı. Gördüğü süslemeler yüzünden çenesi kasıldı. Bu bayramdan nefret ediyordu, tüm yıl bunu düşünmemişti ama emindi. Ayrıca artık bir şeylerden nefret edince, sevince ya da korkunca bunun farkında olabiliyordu.

 Yarın tüm gün uyumayı ve ufacık bir an bile hiç uyanmamayı diledi ama ödevini bitirip yatağa girdiğinde şu an bile uykusunun gelmediğini fark etti. Kesinlikle gözüne bir gram uyku girmiyordu. Odasındaki duvar saatini izliyordu sessizce. Sanki daha hızlı akıyordu. Birinin şu an onu beklediği gibi o da saatin hızının kesilip bir günü bin asır yapacağı zamanı bekliyordu. Ufak Tao'dan beklenilmeyecek bir ciddiyet ve sessizlikle. O an birisi odasının içine girse dahi burada kimse yok diye düşünürdü.ı

Çocuk, hâlâ avnı avlamak için doğru anı bekleyen bir avcı gibi saate bakıyordu. Avcı değil av olduğunu bilmesi gerekiyordu. O an akrep ve yelkovan tam 12'de buluşunca korkudan tüm bedeni kasıldı. Doğrulup hemen yatağının kenarındaki lambayı yaktı ama lambanın kirli sarı ışığı karanlıktan daha korkunç bir ortam yaratmıştı. Dolabına çevirdi bakışlarını. Dolapta kimse olmadığına emin olmak istiyordu ama dolabın kapakları her an açılabilirmiş gibi durduğundan gidip açamadı. Sahi oradan hiçbir şey çıkmaması bir şeyin çıkıp "Şaka mı şeker mi?" diye sormasından daha şaşırtıcı olurdu Tao için. Ayağa kalkıp en azından dolabın kapaklarının önüne bir sandalye, bir masa, bir şey koymak istedi. Ancak yatağının altında biri var gibi hissettiğinden kalkamıyordu ayağa. Hayır. Biri değil, bir şey olmalıydı bu. Korktuğunu bilmesine rağmen zihni ona oyunlar oynuyordu. Kendi zihni ona düşmandı sanki. Saat yavaşça devam ederken kalbi sıkıştı, nefesi kesildi, avuç içleri terler döktü. Kendini sakinleştiremiyor, çığlık da atamıyordu. Uykusu tamamen yok olmuştu, zihni açıktı. Rüyada olmadığına emindi.

Sessizce ağlamasına engel olacak kadar kasılmıştı her yeri. Ne yaparım, diye düşünmeye ve kurgulamaya başladı. Odamın kapısını tanımadığım yüzsüz bir şey açarsa ne yaparım? Kıyafetlerim canlanırsa ne yaparım? Evde önceden yaşamış ruh gelirse ne yaparım? Yatağım havalanırsa ne yaparım? Ne yaparım? Ne yaparım!? NE YAPARIM!? Ne yaparım? Ne yapabilirim? Gözlerini kocaman açtı. Hiçbir şey yapamam. Ellerini ağzına kapattı. Gözleri kısa bir an kırpılsa dahi aklına garip şeytani görüntüler geliyordu. Zihni onunla oynamayı bırakmıyordu. Aklını kaybedecekti. Bu devam ederse delireceğine emindi.

Penceresine dikti gözlerini. Bir karga oturuyordu. Pek beklemedi, havalanarak uzaklaştı. Karga uçup giderken yolda birini gördü. Sonunda boğazından bir çığlık çıkarken gözlerini sıkıca yumdu. Kapısı çok geçmeden açılırken annesi ve babası hemen gelip ona sarıldı. O zaman çığlığı kesip sadece ağlarken gözlerini açıp yola baktı. Kimse yoktu. Tüm cadde bomboştu, bu nasıl olabilir?

─Yarından sonraki gün bir psikologla konuşmak ister misin Taotao?

─Bu iyi gelebilir, babası annesini desteklerken Tao saf saf yüzlerine baktı. Derin derin nefes alıp verirken bir yandan da hıçkırıyordu. Bugün hiçbir yere gitmeyecekti. Sadece evde yatacaktı.



☼Yorum yapın agalar. Seviyorum konuşmayı sizlerle.☼

SamhainophobiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin