Birkaç saattir uğraştığı tatil ödevlerini bitirdiği zaman defterlerini bir kenara koydu. Annesi mutfakta yemek hazırlıyordu ve babası da küçük ampullere kafayı iyice takmıştı. Teknolojiyle yeni tanışıyormuş gibi davranması Tao için komikti. Daha da komik olan hâlâ gerçek bal kabaklarını oymasıydı. Tao sabah dışarıda oynarken birkaç evin süsleme için sahte kabakları kullandığını görmüştü. Sahte kabak fenerleri kullanmak Tao için daha mantıklı geliyordu. Babasının neden uğraştığından emin değildi. Oysa adam yalnızca yılın en gergin gününü geçici de olarak unutmak istiyordu ve bal kabağı ile uğraşıyordu. Unutmak istemekte de haklıydı çünkü evde 30 ekimler 4 senedir gergin geçiyordu.
Aile, yılda bir gün de olsa Cadılar Bayramı korkusunu yaşamayı sevmiyordu. Bu gün yüzünden ailenin en küçük üyesi artık karanlıktan da korkuyordu, hayaletlerden de. Küçük çocuk, her gün Cadılar Bayramının geleceğini ya da hayaletlerin onu alacağını düşünmüyordu tabii ama bu aklına düştüğü zaman yaşadığı korku tarif edilemez oluyordu. Ufaklık Cadılar Bayramı'nda birkaç on yıl daha yaşlı hissediyordu.
Odasına sessizce çıktı ve yarın için hazırlanmış kostümüne baktı. Şişko, tupturuncu bir balkabağı olacaktı. İsteksizce yüzünü buruşturdu. Karnına ağrılar giriyordu, ağlamamalıydı. Yatağına yatıp okulda öğrendiği ve kendini korumasını umduğu İncil'den bir kısmı okudu ezberinden. Geçici olduğunu bildiği ferahlama kaybolmadan yastığına sarılıp uykusunun kaçmasına izin vermeden uyudu.
☼☼☼
Gün ışınları odasına ulaşırken acelesiz ve telaşsız bir şekilde kalktı yatağından. Ayaklarını aşağıya sarkıttı, tam olarak zemine değmesine birkaç santim kalmıştı. Normal çocuklar boyunun uzadığına sevinirdi böyle anlarda. Tao için biri yatağının altından ayaklarını izliyor gibiydi sanki. Ancak yatağın altını göremiyordu. Hem görüş mesafesinde değildi hem de orası karanlıktı. Karanlıkta her zaman birisi var'mış' gibi hissetmezdi ama Cadılar Bayramı'nda gün ışığının değmediği her yerde biri olduğunu düşünüyordu çünkü vardı. Tao bunu uyduruyor ya da sadece buna inanıyor değildi. Biliyordu, onu görmüştü.
Biri uzanıp tutacakmış gibi hissedince ayaklarını yukarıya çekti. Sonra yatakta ayağa kalkıp kapıya doğru zıpladı ve arkasına bakmadan odadan koşar adım çıkıp lavaboyu buldu. Aynaya bakmamaya dikkat ederek yüzünü yıkayıp dişlerini fırçaladı. Birkaç yıldır tuhaf alışkanlıklar sinmişti zihnine. Belli başlı yaptığı şeyler vardı. Lavabo aynasına uzun bir süre bakmayıp sonra başını kaldırıyordu birden. Sık sık aynaya parmağını koyup boşluk oluşuyor mu diye bakıyordu. Sahte ayna olmadığına ikna olsa da birinin izlemediğine ikna olamıyordu. Kendi kendini bitirdiğinin farkında değildi. Bunlar sadece küçük davranışlardı. Böyle devam edersen bipolar kişilik bozukluğun olacak diyemiyordu kendine. Çünkü bisiktiğiminpolar bozukluğu ne bilmiyordu.
Karnına tekrar ağrılar girerken ağzında köpüren macunu tükürdü. Artık kostümü bile giymek istemiyordu. Bu sene sınıf arkadaşı Jack doğum gününü herkesin kostüm giydiği bir parti şeklinde kutlamıştı. O gün hiç korkmamıştı. Yiyebildiği kadar pasta yemişti Chen Chen'le. Ama bugün ne bir lokma pasta yiyesi vardı ne de kostümüyle etrafta gezesi. Yaşlanmıştı sanki bir gecede. 30 yaşında hayatı boka sarmış bir herif gibi hissetti kendini aynaya bakınca. Bu surat bana mı ait? Yüzünü havluya silip lavabodan çıktı. Koridorda bir elini duvara sürterek ilerledi. İçinden bir çocuk şarkısı mırıldanıp sakinleşmeyi deniyordu. Koridor gözüne upuzun görülmüştü birden. Sanki yürümüyordu da altındaki koridor halısını biri çektiği için yeri değişiyordu. Midesi çalkalandı. Lavaboya tekrar koşmamak için merdivenlere ulaştığı gibi aşağı indi.
Annesini bulduğu gibi bacağına yapıştı.
─Bu sene hiçbir etkinliğe katılmak istemiyorum. Lütfen. Kostüm aldırdım biliyorum ama istemiyorum. Evde kalmak istiyorum ve biraz rahatça uyumak.
─Chen Chen'in annesine haber veririm. Git ve biraz daha uyu o zaman. Endişelenme, biz buradayız.
Endişelenme. Tao bunu duyunca daha çok endişelenmişti. Çünkü endişelenmemesi ve eğlenmesi gereken bir günde delicesine endişeleniyordu. Tao okuldaki tuhaf çocuklardan mıydı? Gidip yatağına uyumayı o da isterdi ama odasına gitmek ayrı dert, uyuyabilmek ayrı dertti. Tuhaf bir çocuğum bu yüzden endişeleniyorum.
Babası uyandığı zaman onunla salondaki koltukta oturdu bir süre. Televizyonda olanları düşünmüyordu, hâlâ tuhaf oluşunu düşünüyordu. Boş boş bakarken televizyondaki bir seyircinin de ona pür dikkat baktığını gördü. Çok tanıdık bir yüzdü ama tam hatırlayamadı. Kameranın tam gözüne bakmaya devam etti seyirci. İşaret dilini kullandı.
Burada acı çekiyorum
Tao hemen gözlerini ovup tekrar baktı o yere. Bir kadın ellerini ritmik bir şekilde birbirine vurarak müziğe eşlik ediyordu sadece. Acı çekiyordu.. Kimdi o? Babası fark etmiş miydi? Fark etse de işaret dili bilmiyordu ki.
─Baba. Geri alır mısın, bir dakikacık?
Babası sorgulamadan geri almıştı. Tekrar aynı yeri izlerken her zaman orada olanın kadın olduğunu fark etmişti, o genç abi yoktu. Babasına sarılıp gözlerini yumdu. Neden acı çektiğini Tao'ya söylemişti?
☼Agalar yorum gelin.☼