13. Bölüm

829 71 23
                                    

Yanında sevdiklerin olunca hayat daha kolay oluyor derdi yetimhanede bakıcım sayılan Melanie Johnson. Ancak en kolay olanı yalnızlıktı. Ben korkak birisiydim. Özellikle yetimhanedeyken. İkizleri tanımadan önce korkaktım, sihir dünyasını öğrenmeden önce korkaktım, şimdi ise sevdiklerimi kaybetmekten korkuyorum. Ya Harry'e bişey olursa? Olmamalıydı ona hiçbir şey olmamalıydı onsuz ben yaşama sebebimi kaybederdim. Hayatta kalmam için tek nedenim varken onun hayatta kalması benden daha önemliydi.

#Flashback#

Küçük bir kız vardı yetimhaneye yeni gelen Freya idi bu kız. Farklıydı, benimle arkadaş olmak istemişti. Onunla arkadaş olduk. Aylardır arkadaşız ve yetimhanede ezik olarak tanımlanıyoruz doğrusu benim yüzümden o da ezik görevini üstleniyordu. Bugün bize zorbalık eden kız ile birlikteydi Freya. Biran için onun bana ihanet ettiğini düşündüm ancak o bunu yapacak birisi değildi. Reddettim ve oradan uzaklaştım. Tabi nerden bilebilirdim Freya'nın başından beri kötü birisi olduğunu.

Onunla arkadaş olduktan sonraki birinci yılımızdı aramızdan su sızmıyor herşeyimizi birbirimize anlatıyorduk. O günlerde etrafımda garip şeyler oluyordu. Ne zaman fazla sinirlensem odamın ampülü patlıyor ya da birine zarar geliyordu. En sonunda bu durumlar iyice artınca aklıma bir fikir geldi. İzlediğim bir filmde bu tür garip olayları yaşayan kişinin güçleri oluyordu. Derin bir nefes aldım ve rüzgarı hissetmeye çalıştım. Etrafımda oluşan minik şeytan kuleleri (Bir hortumun en minimali yani normalden küçük olan boyutlarındakine bu isim verilmiştir.) Hem çok hoş hemde rahatlatıcıydı.

Bu an gücümün gerçek anlamda boşaldığı ilk andı. Bunu ilk Freya'ya söyledim. Benim adıma çok mutlu olmuştu elbette ama ertesi gün odasını değiştirdi. Bir hafta sonra herkes bana ucube, cadı veya sihirbaz demeye başladı. Önce kendi içime attım ancak zamanla dışa vurmaya başladı. Sihrim sayesinde onları durdurabiliyordum. Durdurduktan sonra ise unutturuyordum. Başlarda bana tek çare gibi gelen şey zamanla değişmeme yol açtı. Korktum, açıkçası o halim bana varolmayan birini anımsatıyordu.

En sonunda bir karar aldım. Hepsinin hafızasından kendimi çıkardım. Yerine yeni anılar ekledim günlerce uğraştığım bu insanlar artık bana kötü davranmıyordu. Evet belki görmezden geliyorlardı ancak bu benim için en iyisiydi. Değişmek istemiyordum ben. Olduğum kişi kalmak zorundaydım. Kendimi herkesten soyutladım ve yetimhanedeki çalışkan ama gizemli kız rolüne büründüm.

O sıralarda ikizlerle tanışmıştım. Fazla iyilerdi ve onlar sayesinde içimdeki iyi ve eğlenceli kız yaşamaya devam etti.

#Flashback End#

Sahteliği asla belli olmayan gülümsemem ile duvardan geçiyordum. Gözlerimi kapattım ve koşmaya başladım. O boşlukta kendimi görmek istediğimi sanmıyorum. Açıkçası Dobby'nin söyledikleri aklımda bir şüphe oluşturmuştu. Ya bu yıl gerçekten korkunç şeyler olacaksa? Olmasındı, Harry'e zarar gelmesindi, ölüm nasıl birşeydi acaba? Biryerde okumuştum 'Ölüm uykuya dalmak gibidir, tek farkı birdaha asla uyanamazsınız.' yazıyordu. Acaba Harry için ölse Harry ne yapardı? Çok üzülürdü elbette! Ne saçma konuydu bu böyle! Sanki ölüm çok olağan bişeymiş gibiydi doğrusu. Kafamı salladım. Kendimden o diye bahsetmem bile saçma iken neyin sorularıydı bunlar?

Bir kompartımana girmiş oturuyorlardı. Harry, Ron, Hermione ve ben. Ne kadar garipti Harry ile tanışmam, onunla olan bağım, herşeyim garipti benim. Gerçekten neden benim hiç arkadaşım yoktu? Ayağa kalktım ve derin bir nefes alarak "Şey çocuklar ben biraz kompartımanları dolaşacağım da gidiyorum." dediğimde bile aklımda gerçek bir arkadaş bulmak vardı. Sırayla tüm kompartımanları gezdim. Ancak hepsinde de gayet dolu birer arkadaş grubu vardı. Olmazdı öyle bu kadar kişi bir arada ancak eğlenirlerdi, iyi gün dostuydu bunlar. Son kompartımanda sarışın iki kız vardı. Doğrusu biri daha büyüktü abla kardeş olmalıydılar. Kapıyı yavaşça aralayıp "Şey selam girebilir miyim?" diye çekingen biçimde sorduğum anda abla olduğunu düşündüğüm kız gülümseyerek yanına oturmamı işaret etti. "Imm ben Daisy, aslında arkadaş olmak için geldim ve şey bu konuda pek iyi değilim açıkçası yani yıllardır tek tabanca dolaştığım için arkadaş edinmek zor." dediğim sırada küçük olan kız bana gülümsedi ve "Galiba hımhımlar kafanı karıştırıyorlar, ben Luna!" dedi. Yanımdaki kıza döndüğümde kafası karışmış gibi görünmesi dikkatimi çekti

"Neden öyle bakıyorsun, şey-"

"Lara. Lara Lovegood. Böyle bakıyorum çünkü sen bir yıldır hiç arkadaş edinmeye çalışmadın yani bir sebebi olmalı değil mi?"

"Eğer beninle arkadaş olmak istemezseniz anlarım, ben yetimhanede güçlerim olduğunu farkettiğim zaman en yakın arkadaşım bana ihanet etti, o zamandan beri kimseye güvenmiyorum ancak güvensizlikle hayat devam etmiyor. Korkularımla yüzleşmem gerekiyordu ve bende en boş kompartıman olan sizin kompartımanınıza geldim. Dediğim gibi beni istemezseniz anla-" sözümü yarıda kesen Lara'ydı.

"Bak Daisy! Benim de arkadaşım yok. Eğer istersen ki istiyorsun bu sebeple arkadaş olabiliriz ancak sen bize güvenebilecek misin? Arkadaşlıklar güven üzerine kurulur, biliyorsun." Haklıydı sonuna kadar hemde. "Şey ben bir zihnifendarım. Bu sebeple ikinizin de zihnibend öğrenmesi gerekiyor çünkü zihinleriniz kötü insanlar için fazlasıyla korunmasız. Harry ve Draco'ya da öğretiyorum siz de isterseniz onlarla beraber öğrenebilirsiniz." Derin bir nefes alarak sözlerimi noktaladım. "Şey Slytherin olan Draco'dan bahsediyoruz değil mi?" Diyen Lara'ya hak verdim.

"O benim vaftiz babamın vaftiz oğlu yani onunla arkadaşım. Ve Harry ile geçen yıl aralarını düzelttiler. Ona arkamı kollamasını söylediğim zaman bunu yaparak güvenmemi sağladı yani ona şuan fazlasıyla güveniyorum. Slytherin ve Gryffindor'lar arkadaş olamaz diye birşey olmadığını kanıtladılar sonuçta."

Düşünmeye başladılar bunu zihin seslerinden anlayabiliyordum hatta Luna bana fazlasıyla olumlu yaklaşmıştı. Lara ise hala biraz tedirgin görünüyordu. Doğrusu onun olumsuz yanıt vermesinden korkarken olumlu yanıt vermesi ile çok sevindim.

Tören Zamanı

Ravenclaw masasına yan yana ilerlerken tüm okul bize bakıyordu yani neredeyde herkes. Draco onun kim olduğunu düşünce sesiyle bana söylediği zaman 'arkadaşım' demek çok hoştu. Harry bana gülümseyerek bakmaya başlayınca anladım neden kardeş olduğumuzu. Çünkü birbirimizi kısıtlamıyorduk. O beni tanımaya başlamıştı ve ben sürekli dalıp gidiyordum. O da anlamıştı birşeyler olduğunu. Ancak sebebini anlamıyordu. Güven sorunlarımı aşmaya çalışmam onu mutlu etmişti."Daisy fazla mı dikkat çektik?" Diyen Lara gözüme çok masum geldi. "Aslında herkes benim seninle arkadaş olmama şaşırmış durumda. Draco bile arkadaş edinemeyeceğime emindi galiba." Demem ile aniden bana döndü. "Sen zihinleri duyup onlara fısıldayabiliyor musun?" Ona evet dercesine başımı salladığım zaman bana döndü. "Daisy biz düşman olmalıydık, arkadaş değil ben Merlin'in varisiyim. Kimse farkında değil ama annemin dedesi Merlin ile bağlantılıymış. Yani onunla akraba olabilir- ancak biz şuan neden bu haldeyiz?" Demesi ile etrafıma döndüm. Ciddi anlamda çok garip biryerdeydik. Çimenlik alanlarla doluydu ve etrafımızda birçok papatya vardı. Yanımızdan akan nehir tertemiz görünüyordu. Neresiydi burası?

"Burası sizin neden arkadaş olduğunuzu öğreneceğiniz yer kızlar!" Ses arkamdan gelmişti.



























983 kelime kısa ama yb zamanı gelmemişti yine de atasım geldi.

Daisy ve Lara düşman olmak yerine dost oldular bu neden önemli?

Daisy'nin geçmişi hakkında öğrendiğimiz bu bilgiyi bekliyor muydunuz?

İkizleri bu sebeple seviyorum, insanı mutlu ediyorlar. Sizce ikizler olmasa Daisy nasıl birine dönüşürdü?

Lara bir Lovegood, benim Lovegood'lara bir zaafım olduğundan şaşırmamalıyızz. Harry ve Luna'yı shiplemeye devam!

Arkalarındaki kişi kimdi? Tahminler??

Sorularım bu kadar hedü sağlıcakla!

Daisy Lily Potter| Harry Potter İkiz Fanfiction [ASKIDA] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin