Ben de onun yaptığı gibi kaçıp gidecek miydim? Bunca yıl sonra bu ihaneti kendime, kalbime yapabilecek miydim? Mina'yı hastaneye bırakıp kaçmamın, evet bu resmen bir kaçıştı, üzerinden tam bir ay geçmişti. Ve ben asla onun gözleri kapalı uyurkenki hâlini hafızamdan silememiştim, sanki eskilerini silebilmiştim de... Her sabah onun güzel gözleriyle uyanırdım, her gece en son onun güzel gözlerini görürdüm. Yumuşak saçları arasına defalarca iyi geceler öpücüğü bırakırken bunun hiç bitmesini istemediğim bir an olmasını isterdim. Uyumak istemezdim ki ben hiç, çünkü benim hayatımı rüyalarımdan daha güzel yapmıştı o. Her gece Tanrı'ya defalarca teşekkür ederdim ona sahip olduğum için. Şimdi elimde ne kalmıştı ki teşekkür edecek? O, ben ona teşekkür edemeden çıkıp gitmişti hayatımdan. Tüm teşekkürlerim boşuna mıydı? Boşluğa söylenmiş kadar anlamsızlardı artık benim için gece yatağımda yaptığım tüm dualar. Çünkü artık yoktu o, belki de hiç olmamıştı.*flashback*
"Mina kamerayı ters tutuyorsun!!"
Hirai kahkahalara boğulurken Mina anlamamış bir şekilde önündeki kamerayla oynuyor, çizgili sweatinin üzerine dökülen turuncu saçlarını geriye atarak hatasını çözmeye çalışıyordu. Kendini işin ciddiyetine vermiş, kaşları çatılmış kız adeta bir uzman edasıyla kamerayı döndürmüştü.
"Şimdi gül hadi Momo, hadi gül."
İmalı bir şekilde gözlerini kıstığında o kadar komik görünüyordu ki sarı saçlı kız gülmeye devam etmişti. Kendini toparlayabildiğinde ise boğazını temizlemiş ve ekrandaki prenseste gözlerini gezdirmiştim.
"Seni her gördüğümde gülümsediğimi biliyorsun Mina-ah."
Çekik gözleri büyürken yüzünü hızlıca ellerine gizlemiş ve ufak bir çığlık atmıştı. Böyle şeyler söyleyerek kalbini olması gerekenden milyonlarca kat hızlı çarptırması hiç adil değildi!! Mina şu anlık kesinlikle buna alışık değildi ama zaman biliyordu ki önlerindeki aylar ve yıllar buna her şeyden çok alışmasını sağlayacaktı.
"Hey, Mina!! Aç şu yüzünü, utandın mı sen? O yumuşak ellerini tutup hiç bırakmayacağım."
Gülerek konuşan sarışın dilini kuruyan dudaklarında gezdirmiş ve parmaklarını saçları arasına daldırıp karıştırmıştı. Prenses, önce parmağını aralamış ve tek gözüyle ona bakmıştı. Ardından yavaşça ince ellerini yüzünden sürüyerek serbest bırakmıştı.
"B-ben hapşıracaktım."
"Eminim öyledir şirin şey."
"Buradaki tek şirin şey sensin Hirai!!"
*flashback sonu*
Ben bugün ne olursa olsun görecektim onu, ne yapacağım, ne yapacağı, ne yapayacağımız gram önemli değildi benim için. Düşüncelerimin yıllardır bana armağan ettiği yorgunluğum daraltıyordu beni artık. Yüzleşmek zorundaydım, zorundaydık. Neden biz olamadığımızı, neden şu lanet olası dünyaya aşkımızın fazla geldiğini konuşmak zorundaydık. Korkak olma zamanı bitmişti benim için artık, onun karşısına çıkıp daha fazla bundan kaçamayacağını hatırlatmam gerekiyordu.
...
Seraya yaklaştığım her bir adımda kalbim daha da çok acıyordu sanki. Yılların izleri somut bir şekilde karşıma çıkıp her yerimi bıçaklıyor gibilerdi. Bileğime batırılan bıçakların keskin izleri hala geçmemişken bu hain saldırılar etkilemiyordu beni. Mina'yı, yılların saçlarını kahverengiye dönüştürdüğü eski sevgilimi, görecektim. Seraya ilk adımımı attığım anda o ince sesi tüm serayı kutsamaya yetmişti. Kahverengi saçları beline dökülürken yıpranmış oldukları her hallerinden belliydi. Arkası dönük bir şekilde süssüz, sade ibriği sıkıca tutarak çilekleri suluyordu. Süssüz ve sade... Düz bir şey... Mina, hiç sevmezdi ki sıradan olan şeyleri... Mavi düz bir elbise, öylesine arkadan tutturulmuş kahverengi saçlar, siyah bir babet. Yıllar benim prensesimi yorgun bir ruha çevirmiş olmalıydı. Ama sesi böyle düşünmemi kısa sürede olsa yarıya bölmüştü.
"Hoş geldiniz! Neye bakmıştınız?"
Mavi uzun elbisesini düzelterek önüne dönerken sanki saniyeler benim için o yıllara bedel kılınmıştı. Beceriksizce tutturduğu saçları, önden bakıldığında çok daha düzgün görünüyordu. Beni hala yerindeydi, defalarca öptüğüm beni hala oradaydı. Benim dudaklarımsa ondan adımlarca uzaktaydı. Beyaz teni şimdi dokunamayacağım kadar uzaktaydı. Her bir hareketi delicesine kalbimi yakan kadın şimdi benden gerçekten çok daha uzaktaymış gibi hissettiriyordu.
O güzel dudakları şimdi şaşkınlıktan açılmıştı... Adımları geriye gidiyordu... Gözleri kocaman olmuştu... Mina'nın bu halini çok iyi bilirdim ama... Bu sefer ki, çok daha karışıktı. Beni gördüğüne memnun muydu, yoksa hala benden kaçıp gitmek mi istiyordu bilmiyorum ama bunu beklemediği her halinden belli oluyordu. Çünkü bunu ben de beklemiyordum kendimden. Beni anılarımızla yaşattığımız o evde bir başıma küllerle bıraktığı günden beri ben hayattan ve kendimden hiçbir şey beklemiyordum ki. Gözlerinin içindeki yıldızlardan tuttuğum dileklerin hepsi, adeta bana küsmüş hepsi aynı anda kaymıştı üzerimden.
merhaba!!! uzun bir süre olmuş gibi hissediyorum... ama finale az kaldı! umarım kitabımı okumayı seviyorsunuzdur. iyi geceler!!🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
our garden 💐[mimo]
Fiksi Penggemaranılarımız tek tek siliniyor... ve bunun tek sorumlusu sensin hirai. 🌾