ℂ𝕙𝕒𝕡𝕥𝕖𝕣 𝕥𝕙𝕣𝕖𝕖

923 68 72
                                    

Mrs. Stacy ile olan yarışmadan sonra iki ders daha görmüştük. Eşyalarınızı toplarken iki kat daha fazla onun olduğu yere bakmıyordum. Anlamadığım şey ise onu bende bu kadar mühim kılan şeyin ne olduğuydu. Beni sinir etmekten başka hiçbir şey yapmıyorken ne diye düşünüp duruyorsam onu.

Tüm bu düşüncelerimle sinir ani bir şekilde nüksedince daha hızlı toplamaya başladım eşyalarımı. Eşyaları kemere bağlayıp hızlıca omzuma taktığımda bir anda hepsi yere dökülüvermişti. Daha da sinirlendiren kesik kesik nefesler alıp veriyordum. Kalemlerimi toplayınca yazı tahtamı bulamadım ilk başta. Sağ tarafıma döndüğümde çatlamış olan yazı tahtasını görünce sinirden ağlayacaktım neredeyse.

"Şu tahta her defasında kırılmak zorunda mı?" kendi kendime söylenirken küçük kıkırtı sesi duyduğumda ani bir şekilde kaldırdım başımı. Gilbert ona dönmemle gülen yüzünü düzeltmeye çalışarak başka bir yere baktı.

"Komik olan nedir sorabilir miyim Gilbert Blythe?" sesim yüksek çıktığında Diana tahtayı alıp yanıma geldi.

"Tamam Anne gel gidelim." elindeki çatlamış tahtayı parmaklarımın arasına alarak incelemeye başlamıştım. Tam ortadan çatlamayı nasıl becerebildin ki?

Bu sefer daha dikkatli bir şekilde kemerin içine tahtayı ve kalemlerimi yerleştirip sıkıca kapattım kemerimi. Bu ikinci kırılışı olmuştu tahtamın ve artık Matthew'den yeni tahta istemeye utanıyordum.

Çantayı bu sefer dikkatli bir şekilde omzuma geçirip sıkıca tuttum. Arkamı aniden dönünce az kalsın Gilbert'a çarpacaktım. O yine sinir olduğum lakin anlamlandıramayıp uzun uzun baktığım gözleri ile tam gözümün içine bakarken ben de baktım bir süre.

Yüzünde küçük bir tebessüm oluşurken kendime gelip gözlerimi kırpıştırdım. Gevşemiş kaşlarım tekrar çatılırken sağ tarafına yöneldim. O da benim gibi sağa geçtiğinde yine karşı karşıya gelmiştik. Bu sefer durup sola yelteniyormuş gibi yapıp sağdan geçtiğimde o oynadığım küçük oyuna kanmış ve sola doğru adım atmıştı. Başımı belli etmeden ona döndüğümde gülerek eli ile ensesini kaşıdığını fark ettim. Dudaklarım hafifçe kıvrılınca hemen duruşumu düzeltip dışarıda beni bekleyen Diana'nın yanına gittim.

Gülümseyerek evlerimize doğru yürümeye başladık.

"Diana demek istediğin bir şey mi var? Neredeyse yolu yarıladık ikide bir ağzını açıp geri kapatıyorsun." bunu dememle hem rahatlamış hem de gerilmiş gibi bir ruh haline bürünmüştü.

"Aslına bakarsan demek istediğim bir şey var lakin nasıl diyeceğimi bilemiyorum." kaşlarım merakla havalanırken durup ona döndüm ve söylemesi için başımı hareket ettirdim.

"Sen Gilbert'tan mı hoşlanıyorsun?" havalanan kaşlarım çatıldığında tutmuş olduğum elini sıkılaştırdım.

"Ne münasebet canım. Tabii ki hoşlanmıyorum. O çocuktan hoşlanacağımı nasıl düşünürsün Diana?" cümlelerimi tek solukta peş peşe dizerken derin bir nefes çektim içime. O ise manidar bir şekilde gülümseyip önüne döndü.

"Peki madem sen öyle diyorsan." Asla bana inanmadığını ve az önce söylediği şeye inanmaya devam ettiğini çok iyi biliyordum fakat uzatmamaya karar verdim. Benim asıl düşündüğüm tahtayı kırdığımı Matthew'a nasıl söyleyecek olduğumu. Kızmayacağını biliyordum fakat yazı tahtaları biraz pahalıydı. Üstelik Matthew'a çiftlikte yardım edecek kimse de yoktu henüz. Kendisi zar zor işlerini yapıp geçiniyorken benim çıkardığım sorunlarla uğraşmasını istemiyordum.

Aslına bakarsak sol alt köşesinden sağ üst köşesine doğru bir kırık vardı beni çok zorlamazdı kanımca. Zorlasa da ister istemez daha sonraya erteleyecektim bunu söylemeyi.

Hellooo
Bu aralar hep test çözmekten kitap yazamıyorum. Aklımda olan, yazmayı düşündüğüm şeyleri bile unuttum sjmsnamama neyse hatırlarım herhalde.

Alttaki yıldıza para küte dalmayı unutmayın❤️✨

Anne With An "E" Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin