Puslu bir kış sabahıydı. Altın üçlünün Hogwarts'ta son seneleriydi. Tüm Hogwarts öğrencileri heyecanlıydı. Çünkü bugün Hogsmead'e gezi vardı. Ancak Harry gidemiyordu. Çünkü Mr. Dursley, Harry'nin izin kağıdını imzalamayı reddetmişti. Harry'i yanlız bırakmak istemediği için Ron da bu defa gitmek istememişti. Bu durumda Hermione tek başına gitmek zorundaydı. Ginny'e birlikte gitmeyi teklif etmişti ancak Ginny, Dean ile gideceği için Hermione'yi reddetmek zorunda kalmıştı. Her ne olursa olsun Hermione Hogmead'e gitmekte kararlıydı. Çünkü derslerden o kadar yorulmuştu ki biraz dinlenmeye kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı. Hogwarts'ta da kalabilirdi ancak o zaman dersler yine aklından çıkmayacağı için tatil yapamayacaktı. Sonunda vakit gelip çatmıştı. Mcgonagall izin kağıtları toplamaya başladı. Hermione de diğerleri gibi izin kağıdını teslim ettikten sonra yola koyuldu. Tek başına yürürken hemen yanından Pansy ve Draco geçiyordu. Draco'nun suratı beş karıştı. Ancak Pansy bi yandan Hermione'ye bakıyor bi yandan sümüklüböcek gibi Draco'ya yapışmış bi biçimde seni seviyorum diye yalancı kahkahalar atıyordu. Hermione onları o şekilde görünce sinirlenmeye başladı. Aslına bakılırsa sinirlendiğinin farkında bile değildi. Sadece tüm vücudu titriyordu, kıpkırmızı kesilmişti ve gözleri her an boşalmaya hazır bi yağmur bulutu gibi dolu dolu olmuştu. Dayanamıyordu artık. Arkasını döndü onlara göz yaşlardı boşaldı ve hiç onlara bakmadan yoluna devam etti. O an yaşadığı duygular karma karışıktı. Kendi kendine sadece Pansy onunla uğraştığı için sinirlendiğini düşündü. Sonra aklına Draco'dan hoşlanıyor olabilme ihtimali geldi. Ancak bu fikri hemen kafasından attı. Çünkü Draco ona bulanık demişti ve Harry de, Ron da onu düşmanları olarak görüyordu. Bu fikri kafasından silip attı ve yoluna devam etti. Gözyaşları dinmişti. Ancak hala resmen sinirden titriyordu. Ve bu titreme gittikçe artıyordu. Bu titremenin soğuktan olabileceğini düşündü. Bir bardak kaymak birası içmek için üç süpürgeye doğru yola koyuldu. Vardığında dükkan şaşırtıcı bi biçimde bomboştu. Içeri girdi ve bi masaya oturup bir bardak kaymak birası istedi. Titremesi geçmemişti ancak içi ısınmıştı ve biraz azalmıştı. Hermione kaymak birasını yudumlarken kapıda iki kişi belirdi. Hermione'nin nefret ettiği bir kız ve yanında sıkı sıkı elini tuttuğu bi erkek. Evet onlar Pansy ve Draco idi. Pansy yine sülük gibi Draco'nun eline yapışmış bi şekilde pis pis sırıtıyordu. Draco ise halinden hiç memnun değil gibiydi. Sürekli somurtuyordu. Içeri girdiler ve hemen Hermione'nin karşısındaki masaya oturdular. Ancak Pansy Draco'yu hala bırakmıyordu. Çocuğa resmen yapışmıştı. Onlarda birer kaymak birası söylediler. Hermione baktıkça Pansy daha çok gaza geliyordu. Sonunda Hermione'nin gözlerinin tekrar dolduğunu fark etti. Ve Draco'nun dudağına bir buse kondurdu. Draco onu hemen geri itti ancak bu kısacık bir öpüşme bile Hermionenin gözlerinden yaşlar boşalmasına sebep olmuştu. Belli etmemek için hemen ordan gitmeyi düşündü. Ancak bu Pansy'nin daha çok hoşuna gidecekti. Hemen bu fikirden vazgeçti. Kalkıp sanki 40 yıldır dostlarmış gibi yanlarına gitti ve masalarına oturdu. Kendi kendine bu ben olamam diye konuşmaya başlamıştı bile. Pansy ona bi yandan delici bakışlar atıyor bir yandan sahte kahkahalarıyla Draco ile birbirlerine olan aşklarını anlatıyordu. Hermione, Pansy'nin o sahte kahkahalar atan ağzına bir tane vurmamak için kendini zor tutuyordu. Sonunda Hermione masadan ayrıldı. Harry ve Ron'a biraz şekerleme alıp Hogwarts'a döndü. Hermione masadan ayrıldıktan biraz sonra Pansy ve Draco da ayrıldılar ve Hogwarts'a döndüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Dramione Storysi
FanficDramione shipi ile ilgili yazılmış bölümlerden oluşan hikayeler bence bi göz atabilirsin 💚