Jimin kravatını belki yedinci kez bozup tekrar yaparken Namjoon, adamın titreyen ellerine sert sayılmayacak bir şekilde vurdu. "Kravatını son kez yapacağım ve sen de bir daha dokunmayacaksın!"
Jimin huzursuzca bacağını sallarken başıyla onayladı. Namjoon yatağa oturup bir dizini göğsüne çekti. Sonra kravatı bacağına sarıp orada ayarladıktan sonra arkadaşının boynundan geçirip güzelce sıktı. "Çok güzel oldu, harika görünüyorsun. Ama lütfen çıkalım artık, geç kalacağız."
Jimin panik halinde bağırdı. "Minju! Minju'yu da alacağız."
Namjoon artık sabrı taşmış halde çocuğu iterek odadan çıkardı. "Niye oyalanıyoruz o zaman!"
Koridordan salona geçince ellerini çırpıp koltuklara yayılmış, jilet gibi giyinmiş beylerin dikkatini çekti.
"Hadi yakışıklılar. Çıkalım artık. Park Jimin'in sevgili eşini okulundan almamız gerekiyormuş daha!"Yedili sonsuz bir uğultuyla kalkıp birbirlerine çarparak ayakkabılarını, ceketlerini, çantalarını bulmaya çalışarak kısa süreli bir kaos yaşadılar. Nihayet hepsi düzgünce kapıdan çıktığında Jimin kapıyı çekip titreyen elleriyle anahtarı kilide takıp döndürdü. "Hadi." dedikten sonra merdivenlere yöneldiler. Apartman kapısından çıkınca kısa süreli bir sessizlik oldu. Hoseok'un, "Ben araba bulurum, hep birlikte gidelim." önerisini neden, ne sebeple kabul ettiğini sorguluyordu Jimin.
Yıkık dökük, yer yer pasta cilası görünen ve beş altı yeri vuruk olan bu beyaz panelvanla değil üniversiteye kadar, köşebaşındaki markete bile gidemezlerdi.
"Hoseok, mantıklı bir açıklama yapman için üç saniyen var."
Hoseok gülümseyerek adımladı. "Tabiki babam beni yine kandırdı. Güzel bir araba ayarlayacağını söyledi, güzel anlayışımız farklıymış anlaşılan!"
Yediliden farklı tonlardan oflamalar duyulurken Seokjin Hoseok'a parmağını uzattı. "Yeter artık! Ciddiyim, babana kanma, kaç yaşına geldin."
Hoseok ellerini iki yana açtı. "Çok iyi oyuncu napayım. Neyse, atlayın. Başka seçeneğimiz yok. Geç kalacağız."
Herkes arabaya ilerleyip ellerinde kalacak gibi görünen sürgülü kapıdan geçip arabaya yerleştiler.
Jimin kazasız belasız yetişebilmelerini diliyordu. Önemli bir gündü. Çok önemli.
_______________________________
Moonah siyah kalem eteğini ve üstündeki inci-krem renklerdeki gömleğini son kez düzeltti.
Tuvaletin aynalarından gülümseyen yüzü yansıyordu. Açık kahve saçları maşayla yapılan dalgalar halinde omzundan dökülüyordu. Elmacık kemiğinde ve göz kapaklarındaki şeftali rengi dokunuşlar, şeffaf dudak parlatıcısı, yüzüne hoş bir parlaklık yayıyordu. Kenarda, kapının yanında asılı duran kep ve cübbe, tabloyu tamamlıyordu.
Gömleğinin yakalarını düzeltirken, tuvaletin eski kapısı hafifçe gıcırdayarak açıldı. Moonah bu sesle kapıya doğru dönerken, yakışıklı bir genç adam, yüzüne çok yakışan bir gülümsemeyle içeri girdi. Bir yandan da kulağındaki telefona tatlı bir sesle sitem ediyordu.
"Şimdi evden çıkmazsan geç kalacaksın Minseo! Taejoon ve Yerin'i de al ve gel."
Sonra telefonu kapatıp keten pantolonunun arka cebine yerleştirdi. Hiçbir şey söylemeden Moonah'ya yaklaşıp açık kahve bukleleri düzeltti.
"Çok güzel olmuşsun Moon." diye söylendi alçak sesle.Genç kız başını eğdi ve gülümsedi. "Teşekkür ederim. Yalnız kepimi bir türlü takamadım."
Yüz hatları annesinin ve babasının kusursuz bir karışımı olan yakışıklı genç, başıyla onayladıktan sonra duvardan kepi aldı. Kızın saçlarının üstüne koyduğu kepi aynanın önünde duran tel tokalarla da iyice sabitledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh!Baby Series: Baby Angel ✔
FanficJimin'in amacı bu çocuğa kalıcı bir yuva olmak değildi. Ama annesi, Sosyal Hizmetler, bu çarpık toplum, bu küçücük kıza çocukluğunu borçluydu. Jimin'in amacı çocuğun güzel bir aileye sahip olması için aracı olmaktı. Bunu yapabilirdi, en azından bunu...