Çiçek

32 3 6
                                    

Küçük mutfaktaki dolabın yanına bakınca çatlakların daha da derinleşmiş ve büyümüş olduğunu gördüm. Oturdum ve izledim. İzleyecek başka bir şeyim yoktu zaten. Annemin ve babamın işten dönmesini bekliyordum titreyerek. Hava bayağı soğuktu ve hırkam yoktu. Soğuk bedenimle annemlerin yatağına gittim. Eskimiş ve küf kokan yatağın içine girdim. Beni tek ısıtan yer burasıydı çünkü. Zamanın farkına varmadan uyuyakalmıştım. Taaki kapının gıcırtısını duyana kadar. Gelen babamdı. O kadar bitkin görünüyor ki teni desen sütten farkı yoktu. Göz altları ise mordan daha mor , derinden daha derindi. Bana doğru yavaş adımlarla geldi. Ona "hoşgeldin baba" demek isterdim ama susmayı tercih ettim. Konuşsam ağlayacak gibi duruyordu. Dibime geldikten sonra alnımdan öptü. Biraz garibime gitmişti. Babam beni sevdiğini ilk defa gösteriyordu. Babam gözlerime derin derin baktıktan sonra konuştu: " hoşçakal...". Eve henüz yeni gelmişti. Nereye gidecekti acaba? Beni yanında götürür müydü?
Küçük ve eski eşyalardan oluşan salona geçti babam. İstemsizce onu takip ettim ve salonun kırık kapısından bakıyordum ona. Elindeki poşeti çıkardı  ve yanına tabure aldı. Sofanın yanındaki kurumuş papatyalara bir süre baktıktan sonra hareket etmeye başladı. İpi tavana monteledi. Babam bana salıncak mı yapmıştı? Öyle sanıyordum ama öyle değildi. Taburenin üstüne çıktıktan sonra ayağıyla tabureyi ittirdi ve ip ile birlikte tavandan sarktı...

-Baba?

Seslenmeme rağmen bana dönüp bakmadı. Yanına yaklaştım. Eline ulaşmak istedim ama o bana ulaşmak istemedi. Elini hareket ettirmedi. Bana bakmadı. Ölü gibi duruyordu. Tekrar seslendim:

-Baba.. parka gidelim mi?

Hala cevap gelmedi. Bacağından çekiştirdim. Çocuk aklıydı. Bilmiyordum babamın intihar ettiğini. Bilmiyordu ki bu babamın son kez bana seslenişi olduğunu...

Arkamda aniden beliren annem şok içinde ağlıyordu.  O güzel yüzü aniden soluvermişti. Elindeki bütün meyve ve sebze poşetleri halının üstüne düşmüştü. Kimisi koltuğun oraya kimisi de çiçeğin oraya yuvarlanmıştı. Annem, bir babama birde ellerine bakıyordu. Sanki bütün bunları o yapmış gibi. Annem zorla da olsa ayağa titrek bacaklarıyla kalkıp mutfağa duvardan yardım alarak ilerledi. Kendisini suçladığına eminim. Çünkü kalbi ritim tutmuyordu ve parmak uçları kızarmıştı.

Ne olduğunu bilmeden annem hızla telefonunu çıkarıp ambulansın numarasını tuşladı. Anneme öylece baktım. Ne olup bittiği hakkında henüz fikir sahibi olamadım. Annem bana hep iyi davrandığı için ona: "Anne ne oldu?" diye sordum. Babam gibi oda cevap vermedi. Bu sefer bağırarak: "ANNE!" dedim. Şoka girmiş olmalı birden kafasını bana çevirip baktı. Yüzüme bağırarak "BABAN ÖLDÜ!BABAN ÖLDÜ! BABan öld..." dedi.

Babam...Babam...Babam...Baba...Ö-Öldü?

Annemin yeleğinden tutarak annemi çekiştirdim. Kendine gelmeli. Annem hep en iyisini düşünür. Annem zeki kadındır. Neden halâ ses çıkartmıyor?NEDEN SUSUYOR?

İkimizde mutfakta yerde otururken kapının tıklatıldığını duyduk. Zaten dokunsalar kapı düşecekti.

Sağlık ekibi salonda asılı ve "ölü" olan babamı indirip sedyeye nazikçe koydular. O işlemleri yaptıkları sırada annem ile bir kadın konuşuyordu. Kadın da sağlık ekibinden olmalı. Üniformaları beyaz idi çünkü.

Annem sağlık çalışanları ile giderken annemin arkasından baktım. Annem de beni bırakmayacaktı,değil mi? Her zaman elimden tutan annem de babam gibi gitmeyecekti değil mi? Kalbim acıyor. Engel olamıyorum , yalnız değilim ben değil mi? Baba beni duyuyor musun? Baba seni bu hale kim getirdi? Bana söyle ki onları ÖLDÜREYİM!
Sen bizi bırakmazsın baba biliyorum. SES VER BANA! Baba lütfen söyle, bir işaret göster...Baba...
Fakirlikten dolayı mı bizi bıraktın yoksa seni zorlayan birileri mi vardı?

ApolloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin