Zincir

19 3 1
                                    

Açlık ve yorgunlukla kapının tıklatılma sesine uyandım. Kapı kilitliydi zaten... Belkide kilitin açılma sesiydi. Gözlerimi ovuşturdup yataktan ayağa kalktım. Üstümü ne ara değiştirdim? Ve neden her bacağımı hareket ettirdiğimde zincir sesi çıkıyordu?
Kapıya doğru yönelmeye çalıştım fakat yolun yarısında bacağımı bileğimden kavrayan bir şey vardı. Bir dakika...Zincir sesi bacağımdan geliyordu. Ne ara ve nasıl? O Diaoblo denen adam kırıntısı mı yaptı? Kapı açıldıktan sonra içeriye adam bozuntusu girdi. Yüzüm ona bakıyordu. En azından bakacak yüzüm vardı onun aksine.

Bana öylece baktı. Üstümü başımı süzdükten sonra arkadan hizmetçileri geldi.

-Değiştirin.

Üstümü mü? Yoksa kendi zihniyetini mi? Bu da insanları görünümlerine göre yargılayan insanlardan olmalı. Hizmetçileri hafif eğildikten sonra bana yaklaştılar. Onlar ne kadar yaklaçtıysa ben o kadar geriye gittim. Oda sonsuz değildi. Eninde sonunda zorla da olsa durmam gerekiyordu. Bunu da duvar yaptı. Biri eğildi ve ayağımdaki zinciri çözdü , diğeri ise kıyafetleri hazırlıyordu. Ben ittirdikçe Diablo'nun sinirleri bozuluyordu.

-DUR YERİNDE YOKSA AKŞAMI BEKLEMEM.

Bu da ne demekti? Akşam bana ne yapacak? Gene bacağıma zincir mi taktıracak yoksa? Benim biraz büyümemi beklesin. Ruhunu bile bu dünyada bıraktırtmayacağım. 3. bir hizmetçi gelince neden geldiğini kendimce sorgulamaya başladım. Niye? Düşünmeye devam edip aynı zamanda çırpınırken birden beni duvara sabitledi. Pantolon giydiriyor biri diğeri de yüzümü siliyordu.

+Bırakın beni!

Diye haykırmama rağmen beni kurtaracak kimse yoktu. Yada elimden tutup götürecek.

Uzun uğraşların ardından nihayet beni giydirmeyi başarmışlardı. Yeni ve tertemiz kıyafetlerin arasındaydım. Hizmetçiler kapıyı elleriyle işaret edince odadan çıkmam gerektiğini anladım. Çıkışa doğru yürüyordum. Kapıdan çıkınca uzunca koridor karşıladı beni. Koridorun ortalarına doğru merdivenler vardı. Aşağıya indim. Sanırım kahvaltıydı. Yumurta ve peynir yemeye alışmıştım. Diablo sahte gülüşüyle ailesini karşıladı. Bir çocuk ,dün gördüğüm, "merhaba baba. Günaydın." dedi. Ne kadar güzel gülüyordu. İçimi ısıtıyordu gülüşü. Çocuk beni farketti ve bana bakıp "Günaydın yeni arkadaşım." dedi güzelce. Kalbim hızlı hızlı atıyordu ve oluşan hafif ağrı buna renk katıyordu adeta. Bende "Günaydın." dedim. Yanını işaret etti. Oturmam içindi herhalde. Yanındaki sandalyeye geçtim. Oturdum ve çocuk bana dönüp konuşmaya başladı:

-Benim adım Apollo! Ya seninki ne?

+Ben Samuel.

-Ne kadar da hoş bir ismin var! İkimizde aynı okula gideceğiz değil mi baba?

dedi babasına. Diablo orospu çocuğu sahte gülümsemesiyle (gene) "Evet oğlum." dedi. Sahteliği buram buram kokuyordu.

-Anne televizyonu açalım!

Annesi kaldı öyle ve ilk Diablo'ya baktı. Diablo onaylar bi şekilde kafasını sallayınca televizyonu açtı. İlk haberler açıldı. Bir yangın haberiydi. Diğer geçekondulara da sıçramış. Daha da dikkatli bakınca televizyonun altında birden "Vefat edenler" listesi açıldı. Oldukça eski evime benziyordu. Televizyon spikeri ilk "Mariana , Lopez , Adren.." diye sayınca kendime engel olamadım. Annem. ANNEM ÖLDÜ. ANNEM ÖLDÜ. Kendime hakim olamadan çığlıklar içinde ağlamaya başladım. Çocuk korkmuştu. Ben ise bütün sinirimi ve duygularımı şu an döküyordum. Bağırarak "Anne" diyordum. Kendimi öyle kaybetmiştim ki bağırdıktan sonra yere yumruk atıyordum. Kendimi böyle mi rahatlatıyordum yoksa duygularımı bu şekilde mi döküyordum? Odada gördüğüm annemle babam. Hepsi ölü. Kimsem yoktu. Artık hem öksüz hemde yetimdim. Gözüm karardı. Öyle oldu ki davranışlarımı bile kontrol edemedim. Diablo'ya:

ApolloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin