En başta, gelen vote ve yorumlar için çok teşekkür ederim, iyi okumalar
Güneş ışıklarının yüzüme vurup beni pis bir şekilde rahatsız etmesiyle uyandım. İşte bu yüzden güneşe karşı bir gıcıklığım vardı, karanlıkta hiç bir şey yüzümde cirit atıp beni uyandıramazdı ama güneş ışınları güneşin elçiliğini yerine fazlasıyla getiriyordu.
Baş ucumdaki komodine yerleştirdiğim kırmızı saate göz attım. 08.36.Daha erkendi ve bu perdemi kapatıp istediğim kadar uyuyabileceğim anlamına geliyordu.
Bir dakika, okulum kaçtaydı benim?!
Yerimden fişek gibi fırladım ve gri çekmecelerin üst üste dizildiği dolaba ilerledim. İlk çekmeceyi açmamla ders programımın yüzüme sırıtması bir oldu.
Lanet olsun, okulum 08.30 da başlıyordu ve ilk günden fazlasıyla geç kalmıştım!
Hızla üstüme okulun formasını geçirdim, beyaz okul gömleğimin üstüne de sade siyah bir kazak geçirdim. Hızla saçlarımı taradım, hatta o kadar hızlı taradım ki saçlarımı biraz yolmuş olabilirim. Rastgele kitapları seçerek çantama yerleştirdim çünkü ders programımdan dikkat ederek özenle kitaplarımı ayarlayacak vaktim yoktu. Bir de defterimi çantaya sokuşturdum ve koridora, oradan da kapıya fırladım.
Son anda telefonumu unuttuğumu fark ederek odama geri döndüm ve telefonumu cebime koymadan önce saate baktım. Tam 8 dakikada hazırlanmıştım ve sanırım kendimle gurur duymaya başlamıştım. Okula her ne kadar rezil derecede geç kalsam da 8 dakikada hazırlanmak müthiş bir yetenekti.
Okulun yolunu bile daha tam olarak bilmiyorken hızla rastgele bir rotaya ilerledim. Uzun süre etrafa bakınarak kendi lisemi ararken bir sürü gereksiz apartman ve binanın bulunduğu bir çıkmaz sokağa girdim.
Lanet olsun, neredeydi bu okul?!
Sokaktan geri saptım ve tam o anda önünden geçtiğim apartmanın kapısının açılıp üstüme bir çocuğun yığılması bir oldu.
"Önüne baksana be!" sinirle soludum ve yerimden kalktım. Çocuğun suratına baktım ve Buğra olmadığına şükrettim, sonuçta çocuktan fazlasıyla tırsmaya başlamıştım ve çıkmaz bir sokakta ona denk gelirsem beni süs havuza atmaktan daha fazlasını yapacağından emindim.
"Üzgünüm, acelem vardı, " dedi çocuk gayet sempatik ve sevimli bir tavırla. Fazlasıyla yakışıklıydı.
İşte o anda asıl ayrıntıyı fark ettim. Benim okul formamdan giyiyordu! Tabii ki kırmızı pileli etek yerine gri kot pantolon giyiyordu.
Çocuğun önümden gitmesini sağlayarak arkadan onu takip ederdim, ve okulu bulurdum. Bazen şansımı sevebiliyorum.
Ama tam olarak öyle olmadı, elini bana uzattı ve gülümsedi, "Ben Tugay, sen?" Zaman öldürmek şu an yapmak istediklerimin arasında bulunmuyordu ve yeni birisiyle tanışmak kesinlikle zaman öldürmek kategorisine aitti. Fakat baş kuralım, başkalarını hiç bir şekilde üzmemekti.
Zoraki bir şekilde gülümseyerek, - ki suratımın limon yemiş gibi bir hal aldığını hissediyordum - "Hale," dedim uzattığı eli sıkarken. "Ve bir problemim var, sanırım aynı okula gidiyoruz ve ben okulun yerini karıştırdım, yardım eder misin?" bu plan da işlevini yerine getirebilirdi.
Gülümesemesini bozmadan başıyla onayladı ve 'gel' işareti yaparak ilerlemeye başladı.
"Yeni mi geldin, okula yani?" Sorusuna karşılık başımı onaylarcasına sallayarak ve gülümseyerek cevap verdim.
Okula varana kadar konuşmadık, tam ulaştığımız anda okulun nerede olduğunu kestirmeye çalışıyordum.
Ama başaramadım, eve giderken sıkıntı çekmek istemiyordum ve umarım çıkışta ablam gelirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Kutbum Olur Musun?
Romance''Zıt kutuplar birbirini çekmez miydi, sevgilim?' ' Hale, büyük kayıplar yaşamış bir gençtir fakat o, güçlü kalmak yerine acısını kendisine hatırlatarak kendi canını yakmayı tercih ediyordur. Diğer aptal kızların aksine, acısını içinde yaşayarak ken...