1.bölüm

479 58 32
                                    

Gecenin solması, güneşin doğmasıyla sabah olur. Güneşin solması, gecenin gizeminin dünyayla bütünleşmesiyle ise tekrar gece olur. Her karanlığın ardından gün doğar, her ışığın ardından karanlık etrafa hakim olur. Tüm hayatlar inişli çıkışlıdır. Aşkta da öyle, nefretin solmasıyla aşk doğar, aşkın solmasıyla nefret doğar. Solmayan aşk ise yoktur, her zaman her şey yıpranır, solar, kırılır, parçalanır. Aynı benim kalbim gibi. Çektiğim her şey kalbimi kirletti, artık gereksiz paslanmış bir saat mekanizmasından farkı yok, sevmeme, aşkı yaşamama artık izin vermiyor.O artık görevini yapamıyor ve bana itaat etmeyen bir kalbin atmasına da ihtiyacım yok.

**

''Her şey yeniden başlayabilir, yepyeni bir sayfa açabilirsin. Ne kadar parçalanırsa, kırılırsa, paslanırsa paslansın her şeyi eski haline döndürebilirsin Hale, bana güven. Öyle oturup durma, dışarı çık, okul aktivitelerine katıl, bir şeyler yap. '' Kız kardeşim gün ışığına zıt düşen koyu saçlarını geriye doğru attı ve yanıma daha fazla yaklaştı. Benden, çekiniyor gibi bir hali vardı. Kardeşimi bile tiksindirecek, korkutacak bir görünüm içindeysem ruh halim hakkında yorumda bulunmak istemiyorum.

Ablam her gün bu konuşmayı yapıyordu,fazlasıyla sıkıcı nasihatler,sizi boğarak öldürecek güce sahip öğütler.Hepsi iğrenç...

''Nasıl eski haline dönecek ya, hokus pokus ile mi? Saçmalamayı kes artık, Olga. Hiçbir şeyi anlamıyorsun, bana yardımdan çok zararın dokunuyor.'' Gözlerime yeniden siper eden göz yaşlarından kurtulmak için gözlerimi kırpıştırdım.Ellerimle gözlerimi ovaladım ve ablamın sinir bozucu derecede şaşkın bakan yüzünü ciddiye almadan aynı şekilde kaldığım yerden devam ettim, ''Ozan'ı seviyordum! O öldükten sonra benden eski halime dönmemi isteyecek kadar bencil olamazsın!..''

Aynen öyle,acıyı tazelemek gerekiyordu.Acı hissedilmeyi talep ederdi ve pekala hissedilebilirdi.

Ablam yerinde tekledi ve bana daha önce asla karşılaşmadığım bir bakışla cevap verdi. Kırılganlık, utanç, belki biraz nefret ve kesinlikle hüzün. ''Tamam Hale, nasıl istersen. Sana ve depresyonlarına mutluluklar, sadece diyorum ki, yarın gidiyoruz. Hazırlanmaya başlamazsan dolabının içi doluyken kamyona yüklerler.'' kapıya ilerledi, kapıyı çarptı ve odadan çıktı.

''Tamam!'' diye seslendim sesime yansıtabileceğim kadar fazla sinirle. İçimden ne kadar, siktir git, gerizekalı demek gelse de bir yandan ablamı üzmek canımı acıtıyordu.Bir yanım ise hiç kimseyi umursamamamı ve insanların kalbini kırdığımda rahatlayacağımı söylüyordu.İşte arada kalmak,en büyük kararsızlık kişinin kendine oynadığı bu oyundu.Acı hangi taraftaydı,belirlemek zordu.

Yerimden doğrulup giysi dolabımı düzenlemek için hareketlenirken düşündüm, yeni şehir, yeni sayfa, hem de bembeyaz bir sayfa. İhtimali var mıydı?

**
-Ertesi gün-

Kamyon amelelerinin sesi kulaklarımı doldururken ve etraftan gereğinden fazla sinir edici takırtılar gelirken yeni güne gözlerimi açtım.

Lanet olsun, neden gece uyurken ölmemiştim ki? Neden hala yaşıyordum?!

Gözlerimi ovalarken yataktan doğruldum ve ayağa kalktım. Terliklerimi giydim, bir an olduğum yerde ne yapacağımı düşünerek zaman harcadım. Ne yapabilirdim ki, aynı koltuğa oturup depresyonuma devam etmeliydim teknik olarak. Ama farklı bir şeyler istiyordum.Daha önce yapmadığım şeyleri yaparak Ozan'ı kaybettiğim bu lanet şehre ve onun mezarını barındıran mezarlığa veda etmeliydim.Ve tabii bir de Ozan'a,her ne kadar ölü olsa da...

Daha ne yaptığımı kendim fark edemeden valiz yığınlarının arasında giysilerimi buldum ve beyaz bir kazakla siyah bir tayt çıkardım. Her zamankinden...

Zıt Kutbum Olur Musun?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin