Bir süre yazamadım üzgünüm tatil nedeniyle sıkışıklık oldu. Hikayem şu an fazla okunmuyor, elbette ki okunma sayısına takık birisi değilim ama fazla okunsa da hoşuma giderdi yani :dd Bölümleri ilk bölümler diye fazla uzun yazıyodum, biraz kısalttım, yavaş yavaş daha fazla kısaltabilirim yine uzun gelirse sldskadşsl
Eve büyük bir sessizlikle girdim ve odama girip yatağıma yayıldım. Bir yandan Buğra'yı düşünüyordum. O resmin onda ne aradığı hakkında bir fikrim yoktu ve şu anda yapabileceğim en iyi ve en mantıklı tahmin fazla içmem nedeniyle delirmiş gibi davranmam. Her şeyi abarttığımı düşünmek tek çarem ve şu an bana biraz olsun yardım edebilecek tek kişi, tutunabileceğim tek dal Buğra. Şu ana kadar olan anormal olayları bir yana bırakabilirdim ve belki mutlu olmayı deneyebilirdim. Ya da bu tarz şiforeni teşhisi almama yardımcı olacak şeylere takılıp iyice kafayı bozabilir ve iyice dünyadan kopabilirdim. Ki kim olursa olsun 1. seçeneği seçeceği bariz.
Odamın ışığını yaktım ve parmak uçlarımda kitaplığıma ilerledim. Uyumak istemiyordum ve şu an yapmayı düşündüğüm şey okula gideceğim vakite kadar durmadan kitap okumaktı. Raflarımı karıştırdım ve önceden ard arda okumuş olduğum kitaplarıma göz gezdirdim. Son zamanlarda hiç kitap okumamıştım, kitaplığıma elimi bile sürmemiştim ve taşınırken kitaplarımın bir kısmı eksilmişe benziyordu. Karanlık güçler tarafından yok edilemeyeceğine göre evde bir yerlerde, belki yırtılmış vaziyettedirler.
''Senden Önce Ben'' kitabıma uzandım ve kavrayıp yatağıma ilerledim. Sonra kitabın ismine takılıp bir süre düşündüm. Belki Buğra'dan önce ben ve planladığım ben arasında da büyük farklar vardır.
Bir süre okuduktan sonra uyuya kaldım.
***
Evden çıkıp okula vardığımda etrafa bakındım ve gözüme Buğra çarptı. Basketbol sahasında diğerleriyle maç yapıyordu ve ona baktığımı fark edince bana gülümseyip göz kırptı. Nasıl olduğunu anlayamadan olduğum yerde kızarmaya başladım. Hızlı adımlarla sınıfıma ilerledim, oturmam gereken yerde Tugay ile Pelin yan yana oturmuş sohbet ediyorlardı. Pelin'in Tugay ile ilgilendiğini hatırladığımda içimden gülümsedim. Fakat Pelin fazlasıyla yapmacık davranıyordu ve devamlı kahkaha atıyordu. İşte günümüz erkek tavlayan ergen tiplemesi.
Sıraya doğru ilerlediğimde Tugay beni gördüğü gibi hızla yerinden kalktı ve bana endişeli gözlerle baktı. ''Ben de seni bekliyordum,'' demesiyle Pelin'in gülümseyen yüzü limon yutmuş gibi yamuldu ve somurtmaya başladı. ''dün neredeydin? Her yerde seni aradım fakat ortalıkta yoktun.'' biraz sitemle konuşması benim sinirlenmeme yol açtı.Ona neydi benim nerede ne yaptığımdan?! Her ne kadar el hareketi çekip onu ilgilendirmeyeceğini kaba bir şekilde dile getirmeyi çok istesem de kendimi sıkarak gülümsedim. ''Erken ayrılmak zorunda kaldım.''
Başıyla onayladı ve gülümsedi. ''Okulun çıkışında basketbol olarak sınıflar arasında maçımız var, belki şans vermek için gelebilirsin.''
Git çöp tenekesinden şans topla pezevenk.
Tugay'a fazlasıyla sinir olmaya başlıyordum fakat onu kırmak da istemiyordum. Fazlasıyla değişken düşüncelerime bakılırsa onun hakkındaki düşüncelerim ne süratle ne hale gelir onu pek kestiremiyorum.
Gülümsemekle yetindim. O anda Pelin atladı, ''Orada seni destekliyor olacağım.'' Tugay ise hiçbir şey demeden kendi sırasına ilerledi. Sonunda rahat bir nefes alarak çantamı sırama bıraktım.
Bir süre sessizce oturup öğretmenin gelmesini bekledim. Sessizliği Pelin böldü. ''Amacın ne senin?''
Hiçbir şey anlamamıştım, bunu kanıtlayan bir bakış attım. Sesini alçaltarak konuştu, ''Tugay'a karşı hislerim olduğunu bildiğin halde onu etkilemeye çalışmandan bahsediyorum. Alay mı ediyorsun benimle?''
Sinirle soludum, ''Asıl sen mi alay ediyorsun, ondan kurtulmaya çalışıyorum!'' o anda aklıma gelen komik fikirle duraksadım, belki Tugay'ın yanında burnumu karıştırıp sümüğümü emersem benden soğurdu. Kesinlikle soğurdu.
''Bence dikkatli olsan iyi edersin,'' dedi gözlerini kısarak. Önüne döndü ve sanki benden tiksiniyormuşçasına uzağa kaydı. Şu an yumruğumu sıktığım gibi onun suratına geçirip burnunu derisinin içine göçtürmek istiyordum, hem de çok fazla istiyordum fakat cesaret edemiyordum. Götüm yemiyordu bir bakıma.
Omuzlarımı silktim ve öğretmenin gelmeyeceğini anladığımda çantamda gece yarım bıraktığım 'Senden Önce Ben' kitabımı kavradım. Kitabı okumaya başladığımda düşündüğüm en temel şey, umarım kendimi kitaba kaptırmam ve sınıfın ortasında bir bebek gibi ağlamaya başlamam 'dı.
***
Son dersin bitiş zili çaldığında, tüm gün boyunca Buğra'yla hiç konuşmamış olmamı düşünüyordum. Belki de ben onun için bir şey ifade etmiyorumdur, diye düşündüm. İstediğim şey de bu değil miydi?
Sinirle çantamı topladım ve özellikle Tugay'ın çıkmasını bekleyerek sınıfta bekledim. O ayrılıp erkekler soyunma odasına doğru ilerlerken ben okulun çıkış kapısını yeni rota edinmiştim. Gerçi şu çocuktan neden bu kadar nefret ettiğimi kavrayamamıştım. Bana bir zararı dokunmamıştı ve fazlasıyla sempatikti. Fakat sanırım fazla yılışıktı.
Okulun koridorlarında çıkış zilimizin son melodileri yankılanırken okulun kapısına ilerledim. Arkamdan ismimin o sesle seslenilmesiyle panik yaptım ve hızla arkamı dönerken ayaklarım birbirine dolandı. Ah, ben ne zamandan beri bu kadar şapşal olmuştum? Beynime kendine gelmesi emrini verirken karşımda Buğra belirdi. Gülümseyerek, ''Bir an seni hiç bulamayacağımı düşündüm.'' dedi. Bir yandan üstündeki eşofman üstünü çekiştiriyordu.
''Selam.'' dedim elimden geldiğince soğuk davrandım, ama elimden gelmediğini saymazsak.
Bir şey demesini bekledim, ''Sınıflar arası gerizekalı bir maç için kalmak zorundayım ve hayır, şansa ihtiyacım yok çünkü zaten ben kazanacağım.'' gülümsedi ve omzuma çarparak ilerledi. Nedenini çözemediğim bir şekilde ters davranmıştı fakat şu an bunu takacak durumda değildim.
Bahçeye girdiğimde üstüme bir bedenin çullanmasıyla yere devrildim, kim olduğuna baktım ve karşımda sarışın bir kız buldum. Endişeli bir şekilde bana bakıyordu ve samimi bir ses tonuyla özürler sıralıyordu. ''Bir şeyin var mı?'' dedi belli belirsiz özürlerin arasında ve eğilerek kalkmama yardım etti.
Hayır seni aptal, okuldan çıktığım gibi üstüme çullandın, beni yerle temasa zorladın ve hiç bir şeyim yok. Fukara sümüğü.
Yine de gülümsedim, ah, düşüncelerim ve davranışlarım tamamen zıttılar.
Suratıma bir süre şaşırmış gibi baktı ve sonra ekledi, ''Ah, sen şu yeni çocukla takılan kızsın,'' bir bakıma korkmuş, büyük miktar 'dili gırtlağına fırlamış' gibi bana baktı. Hiçbir şey anlamadım ve ne demek istediğini sormuşçasına kaşlarımı çattım. ''yeni çocuk hakkında fazlasıyla şey söylüyorlar ve inanmasam da korkmama sebep olabiliyor.'' diye açıkladı. Yeni çocuk derken Buğra'yı kastettiğini fark etmiştim, fakat yine de bişey anlamamıştım. Tam yeni bir soru sormak için ağzımı açmıştım ki kekeleyerek yanımdan hızla ayrıldı. O garip sanrılarım geri dönmüştü, Buğra'da bilmediğim bir şeyler vardı ve kesinlikle 16 yaşındakilerin ergenlik yanlarının üstün çıkmasıyla kötü çocuk tarzına bürünüp sigara yutmalarından ibaret değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zıt Kutbum Olur Musun?
Roman d'amour''Zıt kutuplar birbirini çekmez miydi, sevgilim?' ' Hale, büyük kayıplar yaşamış bir gençtir fakat o, güçlü kalmak yerine acısını kendisine hatırlatarak kendi canını yakmayı tercih ediyordur. Diğer aptal kızların aksine, acısını içinde yaşayarak ken...