"Tavuk budu için ölür."

427 74 8
                                    

Min Ji, San tarafından evlerine bırakıldı. San, Seonghwa'nın ağabeyi olduğu için altı kişi arasında en yakın olduğı kişiydi. Min Ji, San'ın her evine geldiğinde heyecanlanmıştır. Her zaman yemekle şımartırtılırdı.

San, Wooyoung gibi bir şefle evlendiği için şanslı olmalıydı. Min Ji mutfağa doğru koştu ve "Wooyoung Amca!" diye bağırıp erkeğin ayaklarına sarıldı. Wooyoung, kızın bu kadar yapışkan olmasına kıkırdadı.

Wooyoung ve San üç yıldır evliydi. Her ikisi de henüz çocuk sahibi olmayı düşünmüyordu. Sebebi ise San, diğer çocukların aksine Min Ji'nin hayatında annesinin bıraktığı o boşluğu doldurarak Min Ji'nin hayatında önemli bir rol oynadığını biliyordu.

"Kızarmış tavuk sever misin Min Ji?" Wooyoung, sarılmayı bırakırken sordu. "Evet amca, kızarmış tavuğu severim. " Wooyoung kıkırdadı ve kapakla kapatılmış tencereye baktı. "Tamam, masaya otur. Yakında pişecek."

Min Ji heyecanla ellerini çırptı ve ardından Wooyoung'un kıkırdaması duyuldu. Wooyoung Min Ji'nin yanına güzelce oturdu. "Bana tavuğu seven birini hatırlatıyorsun." Min Ji amcasına baktı ve merakla amcasına sordu. "Gerçekten mi, bir arkadaş mı?"

"Bu arkadaş Hongjoong mu?" Başka bir ses cevapladı. San'dı "Öğretmen Hongjoong da tavuğu seviyor mu?" Çift başını salladı. "Yani Hongjoong senin öğretmenin mi? Ne kadar şirin. Yeğenim en iyi arkadaşımın öğrencisi." Wooyoung ve San, Min Ji'nin yanına oturdu.

"Öğretmen Hongjoong ile tavuk yiyebilir miyiz?" Min Ji iki amcasına sordu. "Belki başka bir zaman Min Ji. Honjoong öğretmen olduğu için oldukça meşgul olmalı, değil mi Min Ji?" Min Ji suratını astı.

"Tamam o zaman amca. Öğretmen Hongjoongun şu an işi olmalı." Wooyoung, pilavın yanı sıra tavukla dolu tabağı masaya koydu ve Min Ji'nin saçlarını okşadı. "İşte bu benim Min Ji'm. Çok düşünceli." Sonra çift, yeğenleriyle birlikte öğle yemeği yedi.

Min Ji ile saatler süren sohbetin ve oyunların ardından bir kapı zili duyuldu. Min Ji ziyaretçinin kim olduğunu hemen anladı. Heyecanla ayakkabılarını giyindi ve kapıyı açarken çantasını aldı.

Seonghwa, kızının büyük kucaklamasıyla saldırıya uğradı. "Beni özledin mi?" Min Ji gülümsedi ve babasına baktı. "Evet baba, seni çok özledim! Sana sınıf arkadaşlarımı ve Hongjoong öğretmenimi anlatmak için sabırsızlanıyorum."

"Zaten arkadaş edindin mi? Bana çok benziyorsun." Seonghwa, erkek kardeşine ve kardeşinin kocasına dönüp teşekkür etti ve yola çıktılar.

"Baba, öğretmenim Hongjoong'un çok kibar olduğunu biliyor muydun? Herkese karşı çok tatlı ve ders bittiğinde eşyalarımı toplamama yardım etti."

"Vay be, öğretmenin çok nazikmiş Min Ji. Onun gibi nazik olmayo unutma, tamam mı? Min Ji sadece başını salladı. "Öğretmen Hongjoong'un Wooyoung amcanın en iyi arkadaşı olduğunu biliyor muydun? Bana San amca söyleyene kadar bilmiyordum."

Wooyoung amca bana Hongjoong öğretmenin tavuğu sevdiğini bile söyledi. Bi ara onu çağırıp tavuk yemeliyiz baba, sence de öyle değil mi?" Otobüs durağına giden yürüyüş, Min Ji'nin okuldaki ilk günüyle ilgili hikayelerle dolmuştu.

Sınıf arkadaşlarıyla nasıl oynadığı, anlatımlarda ne kadar mükemmel olduğunu ve öğretmeni Hongjoong hakkında konuşmaya devam etti. Min Ji, sınıf öğretmeni hakkında konuşmak Seonghwa'yı rahatlattı. En azından şimdi, arkadaşları ve ailesinin dışında, kızı Min Ji'ye gelince güvenebileceği yeni birinin olduğunu biliyordu.




Daycare || SeongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin