Hava kararmıştı ve akşamın soğukluğu odayı doldurmuştu odam soğumuştu vekapımı açık gördüm sabahki kilitli olan o kapı açılmıştı ve penceremkapatılmıştı sanırım birisi beni hala korumaya devam ediyordu ne kadartanımasam da biri beni koruyordu ne kadar da acıklı hala korunmaya muhtaç olanbiriymişim... Yatağımdan kalkıp penceremin perdesini üzerine çekip dışarıyla olanbağlantımı koparmıştım. Odamdan dışarıya çıkmaya karar verdim sabah gitmekistediğim o mutfağa akşamüzeri gidiyordum. Odamdan çıktım odam dışındaki tümodalar çok tuhaf kokularla kaplanmıştı bu kokular bir yerde benihüzünlendiriyor bir yer de neşelendiriyordu sanki bana tekrar bazı şeylerihatırlatmak istiyorlardı ne kadar da umutsuzum... Mutfağa gitmiş bir buzdolabı vemasa ve bir de tezgah klasik bir mutfaktı işte buzdolabının kapağını açtım vebir yanmayan o ışığı yanmaya başlamıştı diğer günler göremediğim o yiyeceklerigörmeye başlamıştım içindeki yiyecekler pekte ilgimi çekmese de onlarabakıyordum içimdeki açlığı yatıştıracak bir şey var mı diye ama nafile hepsisıradan yiyecekler... Tezgahın üzerinde seramik bir bardak duruyordu çok estetikve narindi sanki onu tutunca toz olup kaybolacak gibiydi. Yanında bir şişegazoz duruyordu önceden gazoz içtiğimi hatırlamıyordum ama gazoz şişesi çoktanyarıya kadar içilmişti. Tüm mutfak aletleri bulaşık tepsisinin içinde yıkanmışbir şekilde pırıl-pırıl duruyordu. Uzan zamandır onlara elimi sürmemiştim enson yıkadığımdan beri hala oradalar zaten onları kullanma ihtiyacı daduymuyordum. Mutfak oturma odasının içindeydi odayla mutfağı ayıran ufak birduvar vardı o kadar üzerinde tabaklar hazır bir şekilde içlerine yemekkoyulmasını bekliyorlardı, uzun zamandır... Oturma odasına geçtim ve orada durantekli koltuğa oturdum çok rahattı kollarımı iki yanına uzattım ve tavana bakıpiç çekmeye başladım sanırım bu yerde tek dostum tavan olmuştu ha-ha-ha nekomikti... Odanın içinde duran 2 tane 2'li koltuk ve bir tane de yemek masasıvardı ve televizyon. Uzun zamandır silinmemişti üzeri tozla kaplanmıştı ekranıise kapkaraydı. Televizyon açık bir dolabın üzerinde duruyordu ve dolabıniçinde en az 20 tane kitap vardı ve 5 adet CD vardı. Kitapların hepsi kişiselgelişim üzerine olan kitaplardı hepsini onlarca kez okumuştum ve CD-ler iseboştu 5 adet boş CD ama üzerileri resimle kaplıydı bir animasyon CD'si gibiydiler.Önceden onları ne kadar çalıştırmak istesem de hiç çalışmadılar. Bir kez bileolsa içlerinde ne olduğunu görmek istiyordum ya da tamamen bomboş birdisktiler... Bu odada daha durmak istemiyordum, uykum gelmişti. Odama doğruyöneldim tüm koridorları kaplayan kokular hala duruyor ve hala aynıcanlılıklarını devam ettiriyorlardı. Odama girdim ve kapımı kapattım. Odam halasoğuktu, dışarısı bile odamdan daha sıcaktı. Uyumadan önce gökyüzüne baktımbinlerce yıldız aralarında muhabbet ediyormuş gibi yanıp sönüyor ve kahkahaatıyormuş gibi dönüp duruyorlardı. Yıldız cıvıl-cıvıl gökyüzünü süslüyor veonlardan uzakta duran Ay onlara gıpta ediyormuş gibi tüm parlaklığınıpenceremin baktığı sokağa veriyordu. Onlara hiçbir şey vermek istemiyordu. Ayyalnız gibiydi ama kadim dostu güneş onu sürekli arkadan destekliyordu. Ayışığı sokağımı aydınlatıyordu beyaz olan sokak şimdi daha da beyaz olmuştusanki her yer karla kaplanmış gibiydi ama o kırmızı gül hariç o gene kendiniortaya çıkarıyor ve tüm beyazlığa isyan ediyormuş gibi orada durmaya devamediyordu. Ay onu daha da kırmızı yapmıştı. Kırmızı gül sürekli penceremebakıyordu ve bu beni nedense mutlu ediyordu Ay ve Güneş gibiydik ben ve kırmızıgül ne kadar da ay ve güneş gibi kadim dostluğumuz olmasa da bizde bir şekildebirbirimizi dost bellemiştik herhalde.