Mutfaktan bir ses geldi. Sadece şunu düşündüm :
- Kenara biriktirdiğim parayı,küçük vazoya benzer üzerini bembeyaz pullarla kapladığım şeffaf görünümlü kumbaramdan alıp tam 1.200 tl verip...
Aaaa hayır şuan bana kızıyorsun sevgili okuyucum ama evet ben bunu yaptım.- Aldım. 6 fincan takımı. Kulpları beyaz, bunu özellikle seçtim geri kalanı tamamen sarı . Neden pekii..
Beyaz saflığı temsil eder benim hayatım bembeyaz. Kulplar ise beni temsil ediyor diye düşündüm fincanı dimdik tutan.. Sarı ise bana güç veren şey. Bu iki renk benim olmazsa olmazım ruhunu tazeleyen. Niye buraya geldik aslında şöyle, yaşamın boyunca her şeyin elinden kayıp gitsede mutsuzluk seni yiyip kemirsede birşeylere anlam yüklersen yeniden kendini bulacağın kanısına vardım. Ve o yüzden umarım kırılan şey düşündüğüm şey değildir. Sakince gittim hiç panik olmadan bağırmadan. Kapıyı açtım Ecca kahkaha atmaya başladı.-Korktun değil mi?
Son bir kez daha kahkaha atıp :
-Bu fincanlar konuşuyor be... aynı senin gibi susmak bilmeyen düşüncelerin gibi!
Her şeye kendini yansıtmak zorunda mısın?
Hep en iyi olan sen olmak zorunda mısın?
Şaşkınlığım dinmedi elimi başıma koydum tepkisiz ona baktım.
Fincanlardan birini alıp içine su koydu , makinaya dökmek için elini havaya kaldırdı ve masamın üzerinde duran beyaz çerçevedeki resmime fırlattı.
Kırıldı.
Biraz bekle ve düşün!Sen benimde yerimde olsan ne tepki verirdin ?
Salona koştum. Bana ilk geldiğinde siyah sırt çantası ve yeşil kalın montu vardı. Bir hışımla tek elimle aldım önce onları sonra da Eccayı kolundan tuttuğum gibi kapıya çıkardım.
Kapımı tam 3 kez kitledim. Ecca ne dedi peki dediğini duyar gibiyim. Bağırdı. Ama bağırmak görsün...
Yaklaşık 1 saat kapıyı yumrukladı ve sadece şunları söyledi:
-Aççç!
-Yalvarırım kapıyı aç.
Ben ağır adımlarla mutfağa girip önce kırılan fincanı toparladım. Ne yaptığımı diğer bölümlerde öğrenmeni isterim...5 tane kalan fincanından birini çıkardım ve kendime kahve yaptım hemde bol şekerli.
Çok sevdiğim dizinin de 5.bölümüne gelmişim tesadüfe bakın tebessüm ettim ve kuruldum koltuğuma. Kendime şöyle söyledim.
-Değer verdiğin şeyler bir gün elinden teker teker kayıp giderse, ona verdiğin ilk anlamı düşün ve içinde koparmadan yaşat onu.