17. Bölüm: Gri

1.9K 141 22
                                    

Derin bir nefes aldım ve dolaba tekrar baktım. Yoktu. Yutkundum. O adam, neyin peşindeydi? İzlenme hissi devam ediyordu. Ama etrafıma baktığımda kimsenin beni izlemediğini fark ettim. Sanki görünmez olmuş gibiydi...

İçimdeki korku devam ediyordu. Kendim için değildi, sevdiklerim için korkuyordum. Aaron'a baktım, gülüyordu. Ama bilmiyordu nasıl bir tehlikeyle karşılaştığımızı. Jason'a baktım bu sefer. Morali düzelmiş gibiydi, gülümsüyordu.

Gülümsemeye çalıştım ve kafamı iki yana salladım. Düzelmem gerekiyordu. Herkesin içinde beni öldürecek değildi. Kendini tehlikeye atardı. Ve bunu bilecek kadar zekiydi.

İlk gördüğümde ki gibiydi. Sadece yarası iyi durumdaydı. Gözleri, gözlerinde korku yoktu, sadece hırs. Ve bu hırs benimle onu bitirebilecek kadar güçlüydü. Sanki bunu istiyordu, beni bitirmek istiyordu! İkimizin de sonu olacaktı.

Titrek bir nefes aldım. Gözleri gözlerimin önünden gitmiyordu. Şöyle bir şey vardı: Onu kimse görmemişti. Kimse dolaba bakmamış mıydı?

Etrafıma son kez baktığımda çaprazımda beni izleyen bir çift gri gözü gördüm. Herkes gibi gülmek yerine bana bakıyordu. Ve sanki izlerken dalmış gibiydi. Benim onu fark ettiğimi bile fark etmemişti. Beyninde olan düşünceler onu gerçeklikten soyutlamıştı.

Kaşlarım çatıldı. Beni izleyen bu kişiyi daha önce seride görmemiştim. Sarı saçları dağınıktı ve bu onu paspal yapmak yerine çekici bir hâl aldırıyordu.

Kim olduğu beynimde dolaşan kocaman bir soru işaretinden başka bir şey değildi.

Birkaç saniye bana dakikalar gibi geçmişti. Kahkahalar durmuştu. Kendimi gerçek dünyaya geri döndürdüğümde Remus'un sesini duymuştum.

"Parvati! Öne çık!"

Dolaba geri döndüm. Snape'in yerinde kan lekeleri içinde, sargılı bir mumya duruyordu. Parvati'ye yavaşça yürüdü. "Riddikulus!" Diye haykırdı Parvati.

Herkes sıraya girmişti. Ben Weasley'den sonraydım. Benden sonra Aaron ve Jason vardı. Jason'un arkasında gri gözlü çocuk vardı. Sonra ise Harry.

Weasley'in karşısına dev bir örümcek çıktı. "Riddikulus!" Diye böğürdü Weasley. Örümceğin bacakları yok oldu. Yuvarlanmaya başladı. Örümcek ayaklarımın dibinde durdu. Asamı çıkardım.

Böcürt'un şekli değişmeye başladı. Karşımda gördüğüm görüntü aynen şöyleydi:

Yerde kanlar içerisinde yatan bir köpeği gördüm. Sirius'du. Gözlerim doldu. Hayır, onu da kaybedemem.

Yutkundum ve ağzımı açtım. "Riddikulus." Ağzımdan çıkan sözcük bir fısıltıdan farksız çıkmıştı. Önümdeki görüntü bir palyaçoya dönmüştü. Arkamdan fısıltılar geliyordu. Tek duyduğum bir köpeğin ölmesi niye bu kadar onu korkutuyor oldu.

İçimdeki yıkılmış ifadeyi dışıma yansıtmadım ve duvar kenarına yaslandım. Dikkatler benden Aaron'a çevrilmişti.

Aaron'un böcürtü karanlıktı. Gülümsedim. Yanıma geldi ve Jason'a baktık. Jason titrek bir nefes aldı. Böcürt'ünü gördüğümde merakla kaşlarım kalktı.

Cansız yatan bir kurtun cesediydi. Neden korkuyordu? Aklıma Hera gelmişti nedensizce. Ama bu kurt simsiyahtı.

Jason geldi yanımıza. Sık nefesler alıyordu. Gri gözlü çocuğa döndü bakışlarım. Sanki varlığımı hissetmiş gibi baktı bana. Gözleri daha da içine çekerken beni yutkundum. Bu çocukta anlamadığım bir şey gizliydi.

Çocuk önüne döndü. Böcürt değişti ve 'avada kedavra' sesi duyuldu. Sonra bir çığlık. Ama görünürde sadece sis vardı. Sisin içinde parlayan iki silüet ve bir yeşil ışık.

Potter İkizi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin