3.BÖLÜM *Kafa Karışıklığı *

180 13 6
                                    

Haliç tek ayağının üzerinde altı kez döndükten sonra havaya sıçradı.Havada iki kez döndü ve ustaca kendini yere bıraktı.Üzerinde sıyah bale kıyafeti vardı.Kabarık eteği onda hiç alışılmadık bir iz bırakıyordu.Simsiyah saçlarını başının tepesinde sıkı bir topuz yapmıştı.Dört yanı aynalarla kaplı bir bale salonundaydı.Sadece salonun sol tarafında sekiz tane tabure vardı izleyiciler için.Burası özel bir bale okuluydu.Haliç'in bale hocası Nilgün Hanım'ın her zaman söylediğinin aksine Haliç gözlerini kapamış,aynalardan kendini kontrol etmeden bale yapıyordu.Salonda kimsenin olmamasının verdiği rahatlıkla hareketleri her zamankinden daha rahat ve uysaldı.Dansın sonunda,ani bir haraketle döndü ve oldukça zarif bir şekilde yere uzandı,yavaşça ellerini ayaklarına uzattı ve başını diz kapaklarına kapattı.Gözünden bir damla yaş süzüldü.Müzik onda ortada bir şey olmamasına rağmen hüzün uyandırıyordu.Ve dans etmek.Daha doğrusu bale.Hislerini fiziksel olarak ifade etmek en sevdiği şeylerden biriydi.Tam o sırada salonda bir alkış duyuldu.Tek kişinin alkışladığı belliydi.Büyük salonda alkış sesi yankılanıyordu.Haliç şaşkınlıkla doğruldu.Toprak taburelerden birine oturmuş,alkışlıyordu.Gözleri hayranlıkla parıldıyordu.

''Ne işin var senin burada?'' dedi Haliç.Sesi suçlar gibi çıkmıştı.Yüzünde endişeli bir ifade vardı.

''Haliç mükemmel dans ediyorsun.Cidden bunu benimle paylaşmayacakmıydın yoksa?'' Dedi Toprak.kırılmış gibiydi.

''Sen nereden biliyorsun bale yaptığımı?'' diye aksi bir şekilde cevap verdi Haliç.

''Tesadüfen buradan geçiyordum.Seni buraya girerken gördüm.Kızma lütfen''dedi Toprak.Af diler bakışlarıyla.

Haliç baktı gözlerine Toprak'ın.Neden böyle bakıyordu bu?En kötüsü de içinde bir şeylerin kıpırdamasıydı.Bu yeni his ona çok yabancıydı ve bu his ona zayıf olduğunu sezdiriyordu.Bir zayıf nokta istemiyordu Haliç.Haliç'ten cevap gelmeyince devam etti Toprak;

''Gel Kız Kulesi'ne gidelim seninle.Dertleşiriz biraz.Üzgün görünüyorsun seni tanıdığımdan beri.Hadi gel''

Haliç gitmek istemiyordu.En son hiç birşey olmamasına rağmen Okyanus onları bankta o kadar yakın görmüş,bir daha da ne aramış,ne sormuştu.Haliç Okyanus'u defalarca aramış,mesaj atmış ancak cevap alamamıştı.En sonunda Okyanus'un evine gitmiş,ama kapıyı Okyanus'un annesi Jale teyze açarak Okyanus'un uyuduğunu söylemişti gözlerini kaçırarak.Okyanus'un neden bu kadar abarttığını,neler olduğunu bilmiyordu.Ama o böyle davrandıkça canından can gidiyordu.Çünkü Okyanus gitmişti,belki de hiç gelmeyecekti.Haliç nefessiz yaşayamazdı,Okaynus bunu biliyordu ama gitmişti işte.Haliç bunları düşününce gözleri doldu.Onu kaybetmeye dayanamazdı.Hemde bir yabancı yüzünden.

Gözlerinden taşan yaşlar yavaşça yanaklarına süzülerek tatlı bir pembeliğin üzerinde belli belirsiz iki yol çizdi.Toprak acı çeken bakışlarla Haliç'e baktı.Haliç'in beyaz yüzünü elleri arasına aldı,yavaşça alnını öptü.

''Şşşş ağlama.Lütfen ağlama.Ağlama tamam mı?Ağlama canın yanıyor,lütfen ağlama'' dedi Toprak.Sesi o kadar yumuşak ve anlayışlı çıkmıştı ki.yavaşça Haliç'i kendine çekti.İnce belini sardı kolları.Haliç'in üzerindeki ince bale kıyafeti varla yok gibiydi.Haliç'in tenini hissetmek tüylerini üpertti.Yüzünü Haliç'in saçlarına gömdü.

Haliç şaşkındı.Daha bir hafta önce tanıştığı,adından başka hiçbir şey bilmediği birine sarılıyordu,kokusunu içine çekiyordu ve kollarında huzur buluyordu.

''Tamam gidelim'' diye cevap verdi en sonunda Toprak'ın sorusuna.Daha fazla onun kokusunu içine çekerse sarhoş olacaktı.Toprak başak rengi saçlarını şöyle bir karıştırdı.Bal rengi gözlerini kırpştırdı ve;

Okyanus MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin