9.Bölüm *Sen Benim Ölüme Attığım En Güzel Adımsın*

114 8 1
                                    

Zifiri karanlık oda,uçsuz bucaksız bir yalnızlığı barındırıyordu içinde.Haliç odanın bir köşesinde bacaklarını kendine çekmiş,bacaklarına doladığı kolları çelimsiz,omuzları çökmüş bir çocuk masumluğuyla küçülmüştü.

Siyah gözleri ağır karanlığa boğulmuş,yitik bakıyordu.Üşüyordu Haliç.

Titriyor,dişleri birbirine çarpıyordu,farkında değildi.Gözlerini karanlığa dikmiş,zihninden hiçbir düşünce geçmeden,çıkması imkansız bir labirent olan hislerinde kayboluyordu.

Nefes alamadığını hissediyordu.Kalbinin üzerindeki ağırlık sinsi bir hastalık gibi ciğerlerine ilerlemiş,küçük bir nefes için haykıran zavallı ciğerlerinin hava almasını imkansızlaştırıyordu.

Acı bir hançerdi,kalbine usulca saplanan,oradaki kabuk bağlamış yaraların üzerinden adeta dalga geçercesine yavaştı.

Zaman geçmiyordu.Çaresizdi saniyeler,yorgundu saat.

Yitikti Haliç,kayıptı yaralarının arasında.Kırgındı.Yapayalnızdı.

Yalnızlık nefes almasını zorlaştırırken,yanında birilerinin olmasını,sevilmeyi istiyordu bir yandan.Bir yandan kimseye açıklama yapacak,iki kelime edecek gücü yoktu.Nefes almaya gücü yoktu.

Cama vuran yağmurun sesini gözlerini kapatarak dinledi.

''Ve temizlemediğinde artık yağmurlar kalbini'' diye mırıldandı.

Titrek göz kapakları ruhundan güç almak istercesine kapalıydı.

Derin bir nefes alarak,oldukça yavaş hareketlerle sindiği köşesinden kalktı.

Ağır adımları,çökmüş omuzları yaşlı birine ait olabilecek kadar yorgundu.

Üzerinde incecik,uzun siyah penye bir elbise vardı.

Kendini dışarı attı.Her an yıkılacakmış gibi durdu ayakta,durmaya çalıştı.

Gözleri kapalı,yüzünü gökyüzüne çevirdi.Yağmur damlaları göz pınarlarında akmayan yaşların yerini doldurmak istercesine süzülürken,bir elini kaldırdı.

Yağmur onu iliklerine kadar ıslatırken,yağmurun soğuk damlaları kalbine yağıyordu Haliç'in.Eksik kalan yerini tamamlıyordu yağmur.Kalbindeki yangınları söndürüyordu.Kalbinde kül olmuş kelimeler,içinde boğulmuş sevdalar vardı.

Terk edilmişlik yakıyordu canını.Okyanus'un yokluğu değersizliğini haykırıyordu yüzüne.

Böyle hiç olmamış gibi gitmek,yakışır mıydı Okyanus'a.

Hiç gitmemiş gibi gelmesini beklemek,hiç yaralanmamış gibi yaralarını sevmek yakışır mıydı Haliç'e.

Yağmur ruhundaki boşluklardan içeri dolarken yamuk,buruk bir gülüş belirdi yüzünde Haliç'in.

''Neden gittin?'' diye fısıldadı gökyüzüne.

Kim bilir,belki yağmur damlaları taşırdı sözlerini Okyanus'un yüreğine.

Tam bir saat,yağmurun altında,gözleri kapalı dikildi Haliç.Umutsuzca yangınının dinmesini bekledi.Sahi,hiç gelmeyeceğini bile bile beklemek,acıların dinmesini beklemek kadar aptalca mıydı?

Paramparçaydı yaralı yüreği,bir daha sevemeyecek kadar yorgundu.Okyanus'u bekleyecek kadar çaresizdi Haliç.Korku vardı tam kalbinde.Ürkek bir kuş gibi titriyordu.Çırpınıyordu kalbi.Zihninde anlamsız çığlıklar yankılanıyordu.Nefesi kesiliyordu korkudan.Okyanus'u sonsuzluğa teslim ederek onu kaybetmek,hiç sevilmemek,yalnız kalmak.

Okyanus MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin