2.Bölüm *Toprak*

241 13 1
                                    

Aynaya baktı Haliç.Gözlerinin altı çökmüş ve mosmor olmuştu.Aldırmadı.Şeffaf denecek kadar beyaz teninde iki derin kuyu gibi görünen gözlerine daha da derinlik katıyordu koyu halkalar.Üzerine siyah,beyaz omuzlarını açıkta bırakan bir tişört ve altına siyah yırtık bir şort giydi.Beline inen düz siyah saçlarını şöyle bir karıştırdı,aynaya umursamaz bir bakış attı ve annesine seslendi "Ben çıkıyorum anne biraz dolaşacağım." Kapıyı hızla vurup dışarı çıktı.Hava güneşli olmasına rağmen rüzgarlıydı.Ellerini ceplerine koyarak yürürken bir şarkı mırıldanıyordu,bir Cem Adrian şarkısı.Kalabalığın arasında yürürken sonunda Kız Kulesi görüş alanına girdi.Oradaki banklardan birine gözünü kestirdi ,köşedeki simitçiden bir simit alıp yerine oturdu.Bir yandan martılara simit atarken bir yandan düşünüyordu.O sırada derinden gelen etkileyici bir erkek sesi böldü düşüncelerini.Hafifçe bir şarkı mırıldanıyordu."İstanbul bugün yorgun,üzgün ve yaşlanmış biraz kilo almış,ağlamış yine,rimelleri akıyor.Akşama doğru azalırsa yağmur Kız Kulesi ve adalar.Ah burada olsan,çok güzel hâlâ İstanbul 'da sonbahar"Bu şarkı Haliç 'in en sevdiği şarkılardan biriydi.Şuan karşısında Kız Kulesi varken ve İstanbul 'un gizemli büyüleyiciliğine kendini kaptırmışken bu şarkıyı böyle etkileyici bir sesten duymak ona  bulutların üstünde uçuyormuş hissi vermişti.En sonunda denizin sonsuz maviliğiyle buluşturduğu gözlerini etkileyici sesin sahibine çevirdi.Karşısında uzun boylu,hafif atletik vücutlu ,ela gözleri duygu yüklü,başak rengi saçları olan sesi gibi büyüleyici 18-19 yaşlarında bir delikanlı duruyordu."Burayı en az benim kadar seviyorsunuz galiba" dedi delikanlı ,Haliç'in gözlerinin derinlerine bakarak,yüzünde sıcak bir tebessümle.Haliç bir an utandı,başını öne eğdi.Böyle gizli zevklerinin birileri tarafından fark edilmesine alışkın değildi.En sonunda başını kaldırıp delikanlıyla göz göze geldi."Gerçekten de burası en sevdiğim ve huzur bulduğum yerlerden biridir" dedi hafifçe gülümseyerek.Delikanlı derin bir nefes alarak binlerce insanın üzerine sinen İstanbul'un kokusunu içine çekti.Sonra bir şey hatırlamış gibi Haliç'e döndü ve "isminiz ne?Benimki Toprak" dedi.Haliç ise birden bire oluşuveren yakınlığı garipsemişti ama aldırmadı."Haliç " dedi.Toprak sakince gülümsemedi ve Haliç 'in yanına oturdu.İkisi de gözlerini önlerindeki manzaranın güzelliğine daldırdılar.Bir süre öylece oturduktan sonra,Toprak ayağa kalktı."Sizi tanıdığıma memnun oldum,umarım buraya sık sık geliyorsunuzdur çünkü ben öyle yapıyorum"dedi ufak bir tebessüm ve duygu yoğunluğundan rengi bal rengine dönen ela gözlerini Haliç'in siyah elmas gibi parıldayan gözlerine dikerek.Haliç ise başını salladı ve "Emin olabilirsiniz "dedi.Toprak son bir kez daha içten gülüşüyle gülerek Haliç 'in yanından uzaklaştı.Haliç  Toprak'la vedalaştıktan sonra,Kız Kulesi'ne gözlerini dikip bakarak düşünmeye devam etti.Okyanus'u düşündü,tanışmaları aklına geldi.8. sınıftaydılar.Aynı okulda.Haliç Okyanus'un aksine o zamanlar da oldukça yalnızdı.Bir sonbahar sabahı,okulun bahçesindeki çınar ağacının altındaki banka oturmuş,kulaklıklarını takmış,elindeki yaprakları sararmış deftere bir şeyler çiziktiriyordu.Okyanus ise bahçede arkadaşlarıyla konuşuyor,şakalaşıyor,etek giymeyi unutmuş kızları kesiyordu.Zil çaldı,Haliç yerinden kalktı,okul kapısına doğru yürümeye başladı.o sırada Okyanus da kapıya doğru yürüyordu ama gözü güzel kızlardan birine takıldığı için maalesef Okyanus'u göremedi ve ikisini de neredeyse yere düşürecek bir şiddetle Haliç'e çarptı.Bunun üzerine Haliç,kızgın bir bakış atıp gitmeye yeltenirken Okyanus kolundan sıkıca tuttu ve ''Bakın burada kimler varmış? Yalnız tumblr girl ayaklarına yatıp cool olduğunu sanan küçük,ezik kız.Dikkat etmelisin,hem şimdi,hemde bundan sonra''dedi.Haliç ise dişlerini sıkarak''Seni şımarık piç,bundan sonra aptal sürtüklere bakacağına önüne baksan iyi edersin''Biraz ergence bir cevap olmuştu ama Okyanus tam bir ergen gibi konuşunca o da öyle karşılık vermişti.Bu olayın ertesi günü ,Haliç,okul bahçesinin kimse tarafından görünmeyen ve bilinmeyen bir köşesinde,gözyaşlarını hıçkırıklarına katarak ağlıyordu.kendisini inanılmaz yalnız hissediyordu ,kimse tarafından sevilmiyordu ve kendinden nefret ediyordu.Bir de  bunların üstüne Okyanus denen piç eklenmiş,onu nefret dolu bakışlarıyla süzdükten sonra arkasına bakmadan gitmişti.Haliç artık dayanamıyrodu,müzik,kitaplar,şiirler ona yetmiyordu.sarılıp ağlayabileceği sıcak bir bedene ihtiyacı vardı.Dünya üzerine geliyordu.O sırada hiç kimsenin bilmediğini sandığı yeri birisi bulmuş,ona sarılarak saçlarını okşuyor,arada bir hepsi benim suçum,diye mırıldanıyordu.Haliç çok şaşırmış,kim olduğunu görmek için arkasına dönmüştü.Okyanus'un pişmanlık dolu lacivert gözlerini görünce şaşırmış,hırçınlıkla kendini geri çekmeye çalışmıştı.Okyanus ise buna izin vermemiş,onu iyice kendine çekip yüzünü saçlarına gömerek,zar zor duyulan bir sesle,''Özür dilerim küçüğüm.affet beni.Bir de ben kanattım yaralarını,izin ver sarayım onları,affet beni'' dedi.Haliç şaşırmış,gözlerini kocaman açarak Okyanus'a bakmıştı.onun gibi popüler ve yakışıklı bir çocuk,sırf onu tersledi diye,sarılıp özür diler miydi? İnanması çok zordu.O gün Okyanus hep Haliç'in yanında olacağını,onu koruyup kollayacağını söylemiş ve usulca gimişti.Bu sözü verdikten sonra,önceleri zorunlu bir görevi yerine getirir gibi her gün Haliç'in halini hatrını sormuş,canı sıkkın olduğunda abi şefkatiyle sarıp sarmalamıştı.daha sonra ise aralarında gerçek bir sevgi bağı kurulmuş,her şeyi birbirleriyle paylaşmış,birlikte gülüp birlikte ağlamışlardı.Haliç birden Okyanus'u çok özlediğini hisseti,sonra da sanki ona ihanet etmiş gibi.Uzun zamandır -5 yıl kadar-Okyanus ve annesi dışında kimseye sevgiyle bakmamıştı.Şimdi ise Toprak'a karşı içinden bir sevgi dalgası yükseliyor,başak rengi saçlarını okşayıp geniş omuzlarına başını yaslamak istiyordu.Tuhaf hissetti.Artık gitmesi gerekiyordu,hava kararmıştı.Yavaşça yerinden kalktı,eski bir dostla vedalaşır gibi son kez Kız Kulesi'ne baktı.Buraya her geldğinde olduğu gibi içi tarifi olmayan bir huzurla doldu.Hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladı.Toprak'ı düşündü,sonra bu düşüncesinden utandı ve aklına Okyanus'un lacivert hareli gözleri geldi.Suçluluk duygusu her yanını saraken,böyle hissetmemesi gerektiğini kendine hatırlattı.Evinin kapısı görününce,adımlarını hızlandırdı ve çabucak anahtarlarını çıkarıp eve girdi.''Ben geldiim'' diye seslenip odasına girdi.Kitaplığının yanına gitti,kitaplarına sevgiyle dokundu.yatağına doğru gitti,telefonunu ve kulaklıklarını alıp kendini yatağa attı.Marina and the diamonds-Happy şarkısını açtı ve gözlerini yumup Toprak'ın ela gözlerini düşündü.sonra Okyanus'un lacivert,sert bakışlı gözlerini.Neyin ikileminde kalıyordu Allah aşkına? Ortada hiç bir şey yoktu.Sadece her zamankinin aksine yeni biriyle tanışmış ve ona karşı iyi şeyler hissetmişti.Hepsi bu.Gözlerini yumdu.Şarkıya eşlik ederken uyuya kaldı.

                                                                          ☆

Ertesi gün gözlerini açar açmaz aklındaki tek düşünce,Kız Kulesi'ne gitmekti.Belki Toprak da gelir,diye geçirdi içinden.Bu düşünce utanmasına sebep oldu.17 yaşında olmasına rağmen böyle şeylere öyle uzaktı ki.Aceleyle kahvaltı yaptı.Dolabının önüne geçip kıyafetleri gözden geçirirken oldukça kararsızdı.En sonunda siyah-elbette siyah-göğüs ve bel kısmı dar,eteği bol ve dizlerinin iki karış üstünde biten elbisesini,altına da dizlerinin üstüne kadar gelen siyah,uzun çoraplarını giydi.Bağcıklı siyah,deri botlarla birlikte.Saçını her zamanki gibi şöyle bir karıştırdı,ve dışarı çıktı.Hızla yürümeye başladı,ancak bu elbiseyle rahat edemiyordu.Fazla kısaydı ve o kesinlikle pantolon kızıydı.Bunun üzerine adımlarını yavaşlattı,sakince ama hoşnutsuz bir şekilde yürümeye başladı.Hızlı yürümek özgür hissettiriyordu,normal hızda yürümek bile kendini tutsak hissetmesine sebep oluyordu.''Ne diye elbise giydim sanki,kendimi Toprak'a beğendirmek için mi?''diye içinden geçirirken Kız Kulesi'nin önündeki bankına geldiğini fark etti,geçip oturdu.Kulaklıklarını taktı,bakışlarını Kız Kulesi,deniz ve gökyüzü arasında eşt bir şekilde paylaştırarak derin düşüncelere daldı.Tam o sırada dünden tanıdık bir ses duyuldu.''Merhaba Haliç Hanım,bende sizi düşünüyordum'' dedi ela gözlerinden gelen sevgi pırıltılarını Haliç'e aktararak Toprak.''Lütfen bana sen de,Toprak.Yani bir sakıncası yoksa tabii'' Pot mu kırmıştı yoksa?Utançla başını öne eğdi Haliç.Ancak ''Böylesi çok daha iyi oldu Haliç'' diyen Toprak'ın neşeli sesi pot kırmadığını kanıtlıyordu.Usulca banka oturdu Toprak,narin bir bibloyu kırmaktan korkar gibi,nazikçe sordu Haliç'e ''Nasılsın?'' Haliç soluk bir gülümsemeyle yanıt verdi ''Her zamanki gibi'' Daha dün tanıştığı birine her zamanki gibiyim,demişti.Ne kadar da aptaldı.Yine kendini aptal ve işe yaramaz hissetti,başını önüne eğdi.Toprak ise daha dün tanışmış olmalarına aldırmıyor gibi duruyodu.Elini çok yumuşak bir tutuşla Haliç'in çenesine koydu ve önüne eğdiği başını yukarı kaldırdı.Haliç gözlerini kaçırdı,Toprak ise inatla gözlerine bakmaya devam etti.Haliç en sonunda dayanamayıp baktı gözlerine Toprak'ın.Ela gözleri ışıldıyordu.toprak yüzünü Haliç'in yüzüne yaklaştırdı,nefesleri birbirine karışıyor,Haliç'in kalbi boğazında atıyordu.Toprak fısıltıyla sordu''Bu kara gözlerdeki derin hüzne sebep olan şey nedir?''Haliç'in kalbi bu kadarına dayanamayacaktı galiba.Bu yaşına kadar hiçbir erkekle bu kadar yakın olmamıştı.Toprak'ın nefesi onun nefesine karışıyordu ve bu başını döndürüyordu.Tam cevap verecekken gözleri Toprak'ın ela gözlerinden başka bir şey gördü:Tanıdık bir siluet.Hızla başını geri çekti ve ona tanıdık gelen siluete baktı.Gözlerinin lacivert gözlerle buluşmasıyla kalbi duracaktı neredeyse.Ayağa kalkmaya yeltendi,ancak Okyanus ona ateş saçan okyanus mavisi gözleriyle baktı ve onu oturduğu yere çiviledi.Okyanus neden bunu yapmıştı?Neler oluyordu Allah aşkına?

Okyanus MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin