9

345 33 96
                                    

UYARI:

Bu bölümde yazar anlatımı kısmı 12 yaşından küçükleri etikeleyebilir. Unutmayın bu bir kurgu ve bunu sakın denemeyin!

Yıllardır, tamı tamına 6 yıldır beni yok sayan, bunun 3 yılında aşık olduğum ve beni sürekli tersleyen ama benim unutamadığım, belki de onun için gecelerce ağladığım çocuk.. Yeni bir başlangıç istiyor.

Uzattığı ele baktım. Bir de zümrüt yeşili gözlerine. Hemen cevap vermek çok zordu. Bir tarafım 'EVET!' diye bağırırken diğer tarafım 'HAYIR!' diye bağırıyordu. Belki evet dersem, arkadaşlıktan sevgililiğe gidecek. Ama hayır dersem, belki de düşman olacağız.

"Düşüneceğim."

Eli hala havadaydı. Tıpkı yıllar önce Malfoy'a yaptığı gibi.

"Olur, düşün! Ama emin ol pişman olmayacaksın!"

Hiçbir şey söylemeden içeri geçtim. Herkes oturmuş oyun oynuyordu.

"Heeey, ne oynuyorsunuz?"

Fred ve George senkronize bir şeklide cevap verdi:

"Sessiz sinema denen bir muggle oyunu."

Annem muggle doğumlu olduğu için bu tür şeylerde az da olsa bilgim vardı.

"Hmm, katılabilir miyim?"

Ginny hemen cevap verdi:

"Tamam! Takımlar şu şekilde;
-Hermione & Ronald
-Fred & George
-Annem(Molly) & Babam(Arthur)
Son olarak Harry ve sen kaldın, ben gönüllü hakemim!"

Harry ile aynı takımda olmak. Belki de o kadar kötü olmaz?

Ellerimi birbirine sürttüm.

"Hadi başlayalım!"

Yazardan:

"Draco Lucius Malfoy! Sana son kez söylüyorum. O. Kızla. Nişanlanacaksın."

Tahmin ettiğiniz üzere bu ses Lucius Malfoy'a aitti. Akşam yemeğini fırsat bilip Draco'yu sıkıştırmaya başlamıştı. Her kelimeyi bastırarak söylüyor, oğlunun gözlerine bakarak ona baskı uyguluyordu.

"Ben de sana son kez söylüyorum Lucius Abraxas Malfoy! O. Kızla. Nişanlanmayacağım."

Lucius ellerini masaya koyarak ayağa kalktı.

"Sen ne cüretle benimle bu şekilde konuşursun?!"

Draco da sinirle ayağa kalktı.

"Senin benim hayatıma karıştığını cüret hangisiyse onunla!"

Narcissa'nın gözleri ise bir oğlu, bir kocası arasında mekik dokuyordu. Her ne kadar oğlunun tarafında olduğunu belli etmek istese de, kocası ile arasının bozulmasını istemiyordu.

Draco sinirle odasına çıktı ve kapıyı çarptı. Babasının bağırışlarını hala duyabiliyordu.

"İster iste, ister isteme. Zorundasın!"

Genç her şeyi kırmaya başladı. Boy aynası, yatağının başında duran küçük aile çerçevesi.

Cam kırıklarını kendi kalbine benzetti genç, çok kırılgan, paramparça. Çocukken ne zaman kendine güvense, babası güvenini kırar, ondan nefret ediyormuş gibi davranırdı. Çocuk yeterli olmadığını, yanlış olduğunu düşünürdü o zamanlar. Büyüdükçe anlamıştı genç. Kendisi bu yanlış dünyada, en doğru olan şeydi.

Yerdeki cam parçalarında ki yansımasına baktı. Belki de zamanı gelmişti. Sevdiği kızdan 6 yıldır karşılık alamıyordu, babası kendini bildi bileli ona baskı yapıyor, sevmiyordu. Belki de nefret ediyordu. Herkes kendi isteği ile zorba olduğunu sanıyordu. Ama kimse bilmiyordu ki, o seçim şansı olmayan masum bir çocuktu.

Usulca yere eğildi. Eline bir cam parçası aldı. Bunun daha kısa yolu yok muydu? Tabiki vardı, kendine avada laneti çakabilirdi. Ama o, yıllardır içinde biriken acısının dışarı çıkışını izlemek, son kez acı çekmek istiyordu.

Yere çöktü. Cam parçasını eline aldı. İç sesi durumun ciddiyetini kavradı ve araya girdi:

"Hey! Ne yaptığını sanıyorsun?!"

"Sen dememiş miydin 'sen sevilmeyeceksin, mutsuzluğa mahkumsun.' diye?"

"Evet, dedim ama gerçekten kendini öldürecek misin?!"

"Ah hayır hayır! Ben gidersem Hannah Potter'a kalacak. Ve onu bir kere bile öpemeden gitmiş olacağım."

"O zaman amacın ne senin?!"

"Yıllardır içimde biriken ve damarlarımda akan acıyı kendi gözlerimle görmek."

"Sen kafayı yemişsin! Öldürmeyeceksen neden yapıyorsun?!"

"Öldürmeyecek kadar küçük, acıtacak kadar büyük."

Eline aldığı cam parçasını yavaşça damarlarına batırdı. Kan damarlarından firar ederken yüzünde ki sırıtış yerini almaya başladı. Canı yanıyordu ama bir o kadar da rahatlıyordu. Gözlerini yavaşça kapadı ve bir damlanın okyanustan ayrılmasına izin verdi.

"Ya hayır Harry- Ah!"

Kızın eli birden kalbine gitti. Kalbine sanki cam batmış gibi ağrıyordu. Harry telaşla kızın yanına geldi ve onu koltuğa oturttu.

"Hannah iyi misin?!"

Bütün kovuk halkı toplanmıştı kızın başına.

"Evet iyiyim, kalbime birden bire ağrı girdi."

"Eminsin değil mi? Su ister misin? Bir yere mi gitse-"

Kız işaret parmağını havaya kaldırarak telaş içinde arka arkaya soru sıralayan Harry'i susturdu.

"İyiyim."

--------------

hikayelerim ruh halime göre sıralı, misal lunalıda çok aşırı mutluyum, dearda ne mutluyum, ne üzgünüm. Ama bunda....

NEYSE BİTTİ PUHAHAHA

Still Love You //Harry×Reader//(Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin