34

1.3K 117 28
                                    

' Hayır Kook. Turneyi yarıda kesmek ne demek oluyor?'

' Taehyung gelmezsem aklım hep sende olacak.'

' jungk-'

'Uçağa biniyorum şimdi. Gelince görüşürüz bebeğim.'

En son mesajlaşmalarından  bir kaç saat sonra Jungkook hyunglarına söylemiş ve beraber Jungkook'un konseri bırakıp Tae'nin yanına gitmesi için  menejerden ve  şirketten  zor uğraşlar sonucu izin almışlardı hepsi çok endişeliydi. Jimin de gitmek için ısrar etse de sadece Jungkook'a izin vermişlerdi. Menejeri yoluyla özel uçak getirttitmişti bulunduğu bölgeye.

Her ne kadar dil dökse de Taehyung , genç adam onu elbette dinlememişti. hem korkuyordu bebeğine bir şey olmasından, hem de bir yanını kemiren bir düşünce vardı.

Taehyung ile şu ana kadar hiç korunmamışlardı. Akıllarına bile gelmemeişti. Düşünmeden edemiyordu. 

bir bebek olabilir miydi? Güzelinin minik karnında onlara ait bir parça oluşmaya başlamış olabilir miydi?

Uçağın rahat koltuğuna yaslanırken düşündü. Onlara ait bir parça. İkisinin yüzünün karışımı bir surat. Gece uykudan uyandıran minik bir insan. Bu düşünceler heycanlandırdı Jungkook'u. Bir anda kendisini gülümserken, ayakları gerilmiş öndeki koltuğa tekmelerken buldu. Yine de umut edip de hayal kırıklığına uğramak istemiyordu ama heyecanlanmadan, Miniğinin hamile olmasını ummadan edemiyordu.

---------

Duyduğu zil sesiyle hızla kapıya koştu Tae. Kalbi heyecanla atıyordu.

Onu yaklaşık bir aya yakın bir süredir görmüyordu ve kelimenin tam anlamıyla özlemden geberiyordu. Vücudu ve kalbi özlemle yanıyordu.

Kapıyı açtığı gibi genç adamın üzerine atladı. Dizlerinin bağı çözülmüştü sanki. Güvenli ve yapılı kollar tarafından sarılmışken bacaklarını da beline sarmayı unutmadı sevgilisinin.

'' Kook'm seni öyle çok özledim ki.''

Genç adam her zamanki erkeksi kokusu etrafını sararken, bu koku Tae'nin burnunu yakıp geçiyor, ciğerleriyse bayram ediyordu.

'' Güzelim, küçük aşkım benim. Tanrıya şükür kollarımdasın.''

'' Jungkook'un büyük elleri saçlarında, belinde ve yüzünde sürekli olarak yer değiştiriyordu. Bakışlarında elle tutulur bir endişe vardı. Miniğini hızla koltuklardan birine çekerken önce kendisi, kucağına ise onu oturtturdu. Bedenleri sıkıca birbirine kenetliyken sordu.

'' Ne oldu sana tatlım? Çok endişelendim. Hadi anlat bana.''

Derin bir nefes çekti içine Tae. Duygularını, endişelerini içinde yaşamak istemiyor, sevgilisiyle paylaşmak istiyordu. Biliyordu ki Kook'da aynı iç çatışmaya sahipti. Konuşmalılardı.

'' Kook. Bir kaç gündür böyleyim. Midem çok hassaslaştı. En ufak bir yemek kokusuna karşı bile çok duyarlılaştım. Sık sık kusuyorum. Buna rağmen iştahım çok arttı. Kilo alıyorum.''

Jungkook' u surat ifadesine karşılık devam etti.

'' Bakma bana öyle tamam mı. Senin aklından geçen neyse benimki de o . Ama seni beklemek istedim. Bir yandan da içim içimi kemirdi. ya istemezsen diye düşünmeden duramadım. Ne olur bana bir şey söyle sevgilim beni bu düşüncelerden kurtar yoksa delireceğim. '' 

Şefkatli kollar onu sarmalarken rahat göğse koydu kafasını. Sanki hayatı Jungkook'un tavşan dişlerinin olduğu dudaklarının arasından çıkan sözcüklere bağlıymışçasına onu dinlemeye başladı. Bir bakımada öyleydi.

ANGEL ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin