ANGEL ✓

38

Salatasını yerken bir yandan instagram keşfetine düşenlere bakarak vakit öldürüyordu Jungkook, yaklaşık on dakikadır. Taehyung'un fotoğraflarının altına gelen kötü yorumların hesap sahiplerini spamlamayı da unutmamıştı. Onun fotoğraflarının altı rengarenk kalpleri hakediyordu sadece.

Sevgilisi tuvalete gitmek için kalkmıştı ama hala ortalarda yoktu. Biraz endişelenmişti ama onu çok sıkmak istemiyordu. Tae'nin hamile olduğunu öğrendiklerinden beri sık sık yaşadıkları bir durumdu bu. Jungkook onu olabildiğince rahat, iyi hissettirmeye çalışıyor, ilgisini eksik etmeden kişisel alanına çok müdahale etmemek için çabalıyordu.

Taehyung'un yanından ayrılışının on beş dakikasında sıkıntıdan  önlerinde açık olan, sevgilisinin zorla izlettiği çizgi filme bir göz gezdirme kararı almıştı ki Jungkook'a bir mesaj geldi.

Bilinmeyen numara: selam yakışıklı

Bu mesajı belki garipsiye bilirdi ya da direk engelleye bilirdi tabi numara minik bebeğinin canı sıkıldığında insanları işletmek için aldığı numara olmasaydı.

Sahi minik bebeği bunu düşünememiş miydi?

Onu biraz sinir etmekten zarar gelmez diye düşünerek tuvalet kapısının yanındaki kolona gizlenerek cevap yazdı.

Jungkook: selam tatlım

Jungkook:  seni tanıyor muyum

Anında görüldü olmuştu bile. Bir kaç saniye sessizlik olduktan sonra tuvaletten kısık bir tıslama ve bağırma sesi geldi.

'' Ne?''

Jungkook onun tepkisine gülerken bir yandan da sessiz olmaya çabalıyordu. Miniği çok saf ve tatlıydı.

Numarayı rehbere kayıt ettiğinde tekrar mesaj gelince ekrana baktı.

Şapşal Tae'm: tabi ki de tanıyorsun. O ateşli geceyi unuttun mu?

Cevap beklerken sinirle tırnaklarını yediğine emindi Jungkook.

Orospu Jungkook: çok fazla ateşli gece geçirdim. Hepsini hatırlasaydım inan bana hafızam da yer kalmazdı. Bu yüzden seni tanımam için kendi fotoğrafını atmaya ne dersin?

Kaşındığını kendi de biliyordu ama Taehyung'un nereye kadar götürebilir, nerede patlar diye merak ediyordu. Çok sürmeyeceğine emin gibiydi. Bu gece koltukta yatmamayı diledi içinden.

Sinirli nefes seslerini hala duyabiliyordu.

Şapşal Tae'm:

İnternetten bulduğu herhangi bir kadın fotoğraflarını attığında gergindi Taehyung. Jungkook ise onun bu fotoğrafı pinterestten bulduğuna yemin edebilirdi ve şapşal bebeğinin tatlılığına gülüyordu.

 Orospu Jungkook: Tanrım Anna! seni nasıl tanımam. Altımda harika inliyordun çok iyiydin.

Daha fazla dayanamıyordu Tae. Çoktan gözleri dolmuştu bile. Anna kimdi tanrı aşkına ? Jungkook onu aldatıyor muydu?

Hamilelik  hormonlarıyla birlikte tamamen sinirleri boşaldığında kendine hakim olamadan bağırdı içeriye doğru.

'' SİKİK JEON !!!''

 Jungkook oyunu bitme vakti geldiğini kavradığı gibi sıçtığını da şu an anlıyordu. Sevgilisi tuvaletten çıkmadan koşarak koltuğuna geri döndü. Kapının hızla açılması ve Taehyung'un salona dalması aynı saniyelerde gerçekleşti. Son gördüğü şey ise göz yaşları içinde kendisine sinirle uçan minik sevgilisiydi.

---------------

''Çok mu yandı canın?''

Bir anlık sinirle Jungkook'un üstüne uçunca saçma bir şekilde kafası Kook'un dudağına çarpmıştı. Patlayan dudağa pansuman yapmıştı ve şuan oturduğu kucakta çok suçlu hissediyordu.

Asık surat ve hüzünle bükülmüş dudaklara bir öpücük bıraktı Jungkook, yaralı dudaklarının el verdiği kadarıyla

'' Önemli değil bebeğim, inan acımıyor canım. Hatalı olan benim. Duygularını bu denli yoğun yaşadığın bir dönem ve seni kızdırdım.''

'' Üzüldüm. Beni aldatacaksın sandım çok korktum.''

Şu an o tiz çıkardığı sesi ve zorla ağlamasının ilgi istediğinden kaynaklandığını ikisi de biliyordu.

'' TaeTae'm sana aşığım. Seni nasıl aldatıyım güzelim ?''

Ağlaması kesilirken aptalca sordu minik çocuk

'' Güzel miyim gerçekten?''

Bu cümlenin bir benzerini Jungkook geçmişte Taehyung'A sormuştu.

Bunu hatırlayıp gülümserken sevgilisinin alnına bir kaç öpücük kondurdu.

'' Tabi ki öylesin, güzelimsin sen benim.''

'' Öyleyim. Ben çok güzelim.''

Kendi söylediğine tatlı tatlı kıkırdaması odayı huzurla doldururken daha güzel bir hayat hayal edemeyeceğini düşündü Jungkook.

Evlerinde mutluluk ve sevgiyle geçen - biraz da atraksiyonlu- sıradan bir gündü.