Ne diye gelmiştik dünyaya? Ölmek için. Ama ölmeden önce yaşayacağımız birçok şey vardı, sevmek gibi mesela.. Yada üzmek gibi, nefret etmek, kırılmak, gülmek, acı çekmek veya çektirmek. Bunları yapıp okuyup öğrenip, gezip tozup, ağlayıp gülüp, hastalanıp iyileşip dünya üzerinde ki bütün görevlerimizi tamamlayıp toprağa gömülmek için gelmiştik dünyaya.
Gözlerimizi ilk kez açtığımız dünyaya dualar eşliğinde bir ad'a sahip olurken, bir selâ ile de sonsuzluğa kapattığımız gözlerimizle veda ederiz.
Sevmek demiştim. Sevgi hep masum mudur? Saf kalbimizden geçen duygular mıdır? Sevginin de kirlisi yok mudur? Vardır. Yasaktır o sevgi. Halk arasında yadırganan, ayıplanandır. Yasak aşktır. Sevdiği kişi duruken sevmediğine yar olunca nasıl hisseder insan?
Belki midesi bulanır kendinden. Sevmediği kişinin koynuna girmek zorunda olduğundan, onun alyansını onun soyadını taşıyor diye tiksinir kendinden. Hele ki zorla verilmişse. Zorunlu olduğundan buna engel olamadığından gücü yetmediğinden çok kızıyordur kendine.
Yaşamayan bilemez diye boşa dememişler. Yaşamadan kimse kimsenin acısını da mutluluğunu da bilemez. Empati de bir yere kadardır neticede.
Peki yasak aşk'tan bir parça gelirse dünyaya, o zaman işler değişir miydi? İnsan saklar mıydı bunu saklanır mıydı bu durumdan ? Tüm cesareti ile dikilir miydi bütün insanlığın karşısına? Sevdiğimden bir parça der miydi dünyaya?
Bunu da yaşamayan bilmezdi. Yaşayan ise kendine göre en mantıklısını yapardı...
Herkes'e merhaba.
Ben Rüya Aksoy. Ailemin 2. Kızıyım.
Bir ablam var,
Annem "Şengül Aksoy"
Babam ''Fikret Aksoy"
Sevmediği kişiden ilk kızına sahip olmuş annemin sevdiği kişiden olan ikinci kızıyım. Yasak aşkın meyvesiydim. Sevdiğine kavuşamayan annemin ÇİLE'li çocuğuydum.DOĞDUĞUM GÜN
Annem bana hamile olduğunu bilmediği bir gece, beni rüyasında görmüş. Bir beşik varmış, ve içinde bir bebek.
Bir kız bebeği...
Yaklaşmış, yaklaşmış beşiğe doğru eğilip, "Rüya" diye fısıldamış.
Bu rüyanın ardından tam 1 ay geçtikten sonra bana hamile olduğunu öğrenmiş zaten rüyayı gördüğü zaman da yaklaşık 2 aylıkmışım. Tabi annem çok sevinmiş sonuçta çocuğu olacak.
Ama o çocuğunun hayatını mahvetteceğini nerden bilecek...Haftanın birkaç gününde hep çarşıya pazara gidip kıyafetler falan alırmış bana.
Babam da çok sevinmiş ama bir yandan da ya maaşım yetmezse doyuramazsam onları diye düşünüp duruyormuş
Ablam deseniz,
Doğmamı istemiyormuş.İstememesinin nedeni tek çocuk olmak değil tabiki. o da biliyordu eğer doğarsam nefes alışıma bile lanet edeceğimi.
Aslın da o benim iyiliğim için istemiyormuş neyse.10 şubat 2000
İşte benim doğduğum gün o güne lanet olsun...
O akşam annemin sancıları başlamış hemen hastaneye gitmişler. Ve ben doğmuşum.
Annemi odasına götürürlerken benide temizlemiş üstümü giydirmişler.
O gün hastanede kaldıktan sonra eve gelmişiz beni beşiğe koyup salona geçmişler.
Ablam odaya girmiş ve beşiğe doğru yaklaşmış.
Bir süre bana bakmış ardından,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİLE
FantasyBazen insan istemeye istemeye ölür. Bu ölüm, bedeninin cansız hâlde ruhu'nun ise özgürce gökyüzüne başka bir hayata başlaması için kanatlanıp uçmasıyla değildir. Bedeninin hâlâ bu fani insanlarla dolu, cani dünyada canını yakacak nefesler alıp,ruhu...