Bölüm 4 - Obsidyen Davetiye (Kısım 1)

262 38 36
                                    

"Seni kaybettiğim zaman yaşadığım ilk his baştan aşağıya bedenimi uyuşturan çıldırtıcı bir panik oldu. Sonrasında ise büyük bir suçluluk duygusu. 'Ne olur ne olmaz' diye düşünüp eyleme geçirmediğim her düşünce tek tek boğazıma sarıldı. Ve hemen ardından pişmanlık duygusu. Keşkelerimin içinde boğulmaya ramak kala hepsini ezip geçecek bir başka hisse kapıldım sonra. Hepsinden daha güçlü, pes etmeme engel olacak kadar güçlü hem de."

Ranpo, saatlerdir aynı yolda yürüyor olmanın verdiği bitkinlikle yoldaşının koluna asılmış çamurdan renk değiştirmiş iskarpinlerini sürüyerek ilerliyor, bir taraftan da yanındakinin sanki duyulmamak için çaba gösteriyormuşçasına mırıltılı ve son derece 'sanatlı' konuşmasını dinliyordu. Bulundukları açıklığın kenarında, Poe'nun keşfettiği taştan bir geçit sayesinde şekil değiştiren meyvelerin ve hipnotize edici su birikintisinin bulunduğu kabus yuvasından kurtulmuşlar; hemen sonrasında önlerine çıkan, bulundukları ortama fazlasıyla tezat siyah mermerden bir yolda yürümeye başlamışlardı. Ranpo dayadığı başını Poe'nun kolundan kaldırıp yüzüne baktı ve konuşmasına lakayıt bir soruyla eşlik etti.

"Neymiş o his? Açlık mı? Yorgunluk mu?"

"Öfke."

"Ah." Ranpo başını geri koyup iç geçirdi. "Bu arada ne zaman dinleneceğiz? Ne zaman yemek yiyeceğiz? Bunların yokluğu da beni öfkelendiriyor. Kolunu bir pirzola olarak görmeme az kaldı. Yoksa önce Karl'ı mı gözden çıkarsam..."

"Ranpo! O benim dostum. Şakası bile komik değil." Poe diğer kolunun üzerine ağırlık yapan rakunuyla göz göze geldi. Karl kendisi hakkında kötücül planlar yapıldığından bihaber, meraklı burnunu sahibinin saçlarının arasında gezdirip siyah eldivenli patileriyle omzuna sıkıca tutunuyordu. Ranpo, Poe'nun bu çocuksu ciddiyetinden faydalanıp onu daha da köşeye sıkıştırmaya niyetlendiyse de bunu yapacak gücü olmadığından kaldığı yerden devam eden sıkıcı konuşmasını dinlemeyi seçti.

"İleride gördüğüm şey gerçek bir ışıksa bir yerleşim yerine varmamıza az kalmış demektir." dedi Poe ileride bir noktayı göstererek. "Zaten bu yol eninde sonunda bir yere çıkacak. Bundan eminim. Azıcık sabret lütfen."

Ranpo, Poe'nun işaret parmağıyla gösterdiği yöne baktı fakat boyu yetmediğinden görmeye çalışmak için çabalamadı bile. Görmüş gibi yapıp başını onaylarca salladı.

"Neyse ne diyordun? Öfke, değil mi?"

"Doğru, öfke. Tek başıma geçirdiğim her dakika bunu bize yapanın kim olduğunu ortaya çıkarıp içimde biriken öfkeyi ona kustuğumun hayalini kurdum. Öfke ve intikam birbirleriyle öyle uyumlu iki duygu ki... Hedefi vurduktan sonra yaşattığı hissi en iyi içki bile veremez."

"Ne kadar konuşkansın. Birden çenen açıldı."

"Ah, kusura bakma ben... şikayet etmeyince rahatsız olmadığını düşündüm."

Ranpo belli belirsiz gülümseyip tutunduğu kola biraz daha sıkı sarıldı. İçindeki kurnaz tilki, biraz önce vazgeçtiği 'eğlenme' fikrini bir türlü rahat bırakmıyordu.

"Ne rahatsızlığı? Bu halini daha çok beğendim." dedi nazikçe. "Daha sık konuşmalısın."

Kendisine yöneltilen bu anormal fiziksel yakınlık ve beklenmedik iltifat atağı, genç adamın zihnini saniyeler içinde karmaşaya sürükledi. Ranpo'nun bu davranışı o kadar 'Ranpo' değildi ki bir önceki rüyaya dönmüş olabilecekleri ihtimalinden bile şüphelenmiş, nasıl karşılık vereceğini bilememişti. İçindeki tedirgin mutlulukla dudakları gerilip kocaman, dışarıdan gören birinin ürkütücü sayabileceği bir gülümsemeye dönüşmek üzereydi ki Ranpo'nun konuşmaya devam etmesiyle bu gülümseme daha çiçeklenmeden çürüyüp soluverdi.

Artık SayfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin