chapter one

842 48 81
                                    

Yılbaşı Partisi.

Herkesin merakla beklediği, büyük, görkemli ve bir o kadar da kusursuz şekilde planlanan bulunduğu burjuvazinin getirisi bir organizasyon.

En azından Stark ailesi için öyle.

Steve, Tony ile evlenirken en son düşündüğü şey bu sosyetenin içinde nasıl sağ kalacağıydı ama zamanla en umursamadığı şeyin dünyalar kadar önemi olduğunu fark etti.

En başta Tony'nin annesi bu tür şeylere önem gösteriyordu, eğer Steve göstermeseydi onu içten içe cinsiyetiyle kınadığı gibi bir de umursamazlığı ile kınayacaktı.

Neyse ki Steve durumu hemen fark etmiş, daha evliliğinin üzerinden altı ay geçmiş geçmemiş bu evde vereceği ilk yılbaşı partisini vermişti. O zamandan bu zamana da pek bir şey değişmemişti, her parti muhteşeme yakın olurdu, sosyetenin getirisiydi bu. Steve yaptığı resimlerde bilerek kusur yaratırken girdiği her topluluk içerisinde pürüsüzlük isterdi.

Partiden saatler öncesi her şey hazır olurdu, bu ailenin yaşadığı büyük ev, Steve şükrediyordu ki Tony'nin ailesi ile beraber yaşamıyordu, tüm organizasyonları kaldırabilecek kadar görkemliydi. Her şey için bir oda vardı, Steve saray dese hafif kaçmazdı, evde bilmediği veya nadiren birkaç kez girdiği o kadar yer vardı ki bazen bu durum canını sıkıyordu.

Ama bugün, bu malikane dünyanın en iyi eviydi, herkes büyülenmişti çünkü. En zengin tabaka bile buraya gelip yüzlerinden düşmeyen sahte gülücükleriyle kendi tablolarına ve tabii ki, evdeki antika eşyaların güzelliğine kaptırıyorlardı.

Eşinin en büyük zevkiydi geçmişten bugüne gelmiş eserler. Her şeye koleksiyon yapabilecek kadar severdi geçmişten gelenleri. Steve bunu gereksiz bulurdu ama Tony'nin araba koleksiyonu ve onun uğruna döktüğü paralar düşünüldüğünde her yıl onlarca açık arttırmaya gitmesine de ister istemez göz yumuyordu. Tony para harcamayı severdi, aslına kalırsa kim sevmezdi ki? Steve de severdi. Sadece Tony fazla zengin olmaya o kadar alışmıştı ki parası üzerine ağırlık yapıyordu sanki, hep dökme derdindeydi. Steve, Tony'nin bu sıkıntısına sesini pek çıkarmazdı. Biliyordu ki bunun pek bir çaresi yoktu, dünyanın en zengin on adamından biri olmayı bırakana kadar.

Parti genelde evin büyük bahçesinde akıp giderdi, tabii evde de gezinen onca davetli olurdu ama genel olarak bakıldığı zaman davetliler ön bahçede kendilerine gösterilen yerde zengin konuşması yaparak kendilerini öven sohbetlere girerlerdi. Tony bu konuda çok ustaydı, eğer gerçekten ticari açıdan işine yarayacak biriyse onu bazen kaba kaçabilecek tavrına rağmen nazikçe karşılar, hatta arada överdi bile. Fakat hiçbir işine gelmeyen sıradan biriyse de pis bir böcek görmüş gibi tiksinerek ezmekten hoşlandığını da Steve flört zamanlarından tanıklık etmişti.

Aslında Tony'nin düşündüren, biraz da rahatsız eden huyları olsa da aynı zamanda  aynı huylar bir o kadar onu sevmesine neden oluyordu. Sanırsa ister istemez o gösterdiği ukalalık ve havasına kapılmıştı onunla ilk tanıştığı zaman. Tony yıllar geçse bile hep aynı adam olacaktı, Steve bunu çok iyi biliyordu ve ondan rahatsız değildi.

Yıllara karşın Tony ne kadar aynı kaldıysa Steve de o kadar farklılık istemişti, aynı yerde dönmekten sıkılmıştı, Tony ile ilişkisindeki monotonluk bazen onu delirtecek kadar sıkıyordu, öyle ki mesleğini, sanatı bile üretemiyordu.

Bir gün sinirinden eşinin özene bözene aldığı antika heykellerden birini yere çarparak toz etti, sonra da pişmanlıktan kızaran yüzüyle yere oturup neler yaptığına baktı: Yıllarca saklanmış ve kocasının alabilmek için milyonlar vermiş olduğu heykeli yerlerde süründürmüş ve yok etmişti.

𝘢𝘧𝘵𝘦𝘳𝘨𝘭𝘰𝘸 ∝ 𝘴𝘵𝘰𝘯𝘺Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin