Özgür Ruh

2.8K 334 107
                                    

BAŞLANGIÇ

Dünyaca ünlü hırsız İstanbul'daydı. Bu haber İstanbul'a yavaşça yayılıyor. İnsanlar sokağa çıkmaz oluyorlardı. Bu hırsız onlarca ülkede vurgunlar yapmış, bir yönden de katildi. İstanbul onun gelişini korkarak haberlerden izliyorlardı. Gazeteler baskılara saatler öncesinden başlamıştı. Bugün İstanbul için çok önemli bir gündü. Gazete başlıkları; Kurtuluş İstanbul'da ? Kurtuluşun amacı ne ? diye gazeteler başlıklar atıyorlardı.

Polis karakollarının içleri telaşlıydı bir odadan diğer odaya giren polisler... telefonlar zır.. zır.. çalıyor. Bütün hatlar dolmuş telefonlar meşgule düşüyordu.

Hakan amir odasında deliye dönmüş bir halde odanın içinde bir yukarı, bir aşağı gidiyordu oda; yüksek tavanlı, koca bir masa ve arkasında bir sandalye vardı. Sandalyeye oturan Hakan amir masaya kollarını koydu ve karşı duvarın dibindeki vitrinin içinde madalyalar,plaketlerle dolu geçmişini gördü ve de bir anlığına dalıp geçmişine bir yolculuğa çıkmıştı. Bu anlarda kapıyı çalmadan giren Fırat komiser " Amirim nedir bu olup bitenler " dedi. Bir anlığına düşünen Hakan amir söze başladı. " Kurtuluş İstanbul'a geldi bu işin sorumluluğu sendedir " diyerek ilave etti. " Bu sorumluluğu yerine getirebilir misin? " dedi. Ortama sessizlik çökmüş açık pencereden içeriye doğru giren rüzgar kendini bende buradayım dercesine hissettiriyordu..

İki adam birbirlerinin gözüne bir taşı ikiye bölercesine bakıyorlardı. Sonra ortamın sessizliğini bozan Fırat komiser sözlerine başladı. " Bu iş tam bana göre " dedi. Hakan amir Fırat komisere gururla dolu bir bakış fırlatarak " Bende senden bu sözleri duymayı umuyordum " dedi sözlerine ilave etmeye devam etti. " Git hazırlıklara başla bu olayı ne kadar sakin bir şekilde bitirebiliyorsan öyle bitir " dedi. Amirinin iznini alarak odadan sessiz ve ağır bir şekilde kapıyı arkasından kapatarak çıkmıştı. Bu Fırat komiser kırklı yaşlarda saçına ak düşmüş bakımlı bir adamdı. Kırklı yaşlara geldiği halde halen daha genç gibi diriydi. Yıllar onu yaşlandırmamış aksine belki de daha da gençleştirmişti. Yıllar ona akla mantığa sığmayacak derecede tecrübeler,deneyimler kazandırmıştı. Uzun koridorlarda ilerleyen bu adam ağır ve düşünceliydi. Aklı hala Kurtuluşta idi. Kurtuluşu düşüne düşüne odasının kapısını araladı. Odasına tam anlamıyla girdiğinde ardındaki kapıyı kapatarak masasına doğru ilerledi.

Eski zamanlardan kalma sandalyesine oturan Fırat komiser masasının ortasındaki oyuğa bakarak daldı. Zaman geçmiş güneşin ilk ışıkları batıyordu. Masasında uyuyakalan Fırat komiser bir anda irkilerek nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Hala karakolda olduğunu anlayan Fırat komiser askılıkta bulunan uzun paltosunu giymeye başladı. Uzun bir günün ardından yorgun ve bitkin olduğunu hisseden komiser eve gidip derin bir uyku çekmeye çok ihtiyacı vardı.

Gizemli Evdeki Kız

Dar ve kirli sokaklardan ilerleyen üç adam yürüdüğü sokaklarda arkalarına bakmadan ilerliyorlardı. Belli bir süre zifiri karanlıkta yürüyen bu üç adam çöplerin içinde yatan kimsesiz olan bu dilenci ve sarhoş adama doğru bir bakıştılar içlerinden biri,  - Bu olayı adama yaptıralım ve bu olay duyulduğu zaman şüpheli bu olur.  Aralarında yaşça büyük olan adam da arkasına dönerek Salak ! sen ne dediğinin farkında mısın?  sözü söylediğine pişman olan adamın yüzü kızarmıştı, Onu sanki bir bebek gibi azarlayan adamın yüzüne hırslı ve öfkeli bir şekilde bakıyordu.

Yeniden yürümeye devam ettiler. Sokağın sonuna doğru ilerleyen bu adamlar kendilerinden oldukça emin bir şekilde yürüyorlardı. En sonunda sokak bitmiş, sokağın sol köşesinde bulunan beyaz gösterişli uzun ve geniş bir araba duruyordu özel  yapım olduğu belliydi. Sokağın başında bu aracı gören o üç adam da arabaya doğru ilerlediler. Arabanın yanına varınca camı açan karanlıktan yüzü belli olmayan adam, insanın içini ürperten, kalın bir ses tonuyla İnşaatçı adamı buldunuz mu ? deyiverdi. Aralarında bulunan sakallı herif içini korku kaplamış şekilde tiz bir sesle, Efendim... bulamadık ama aramaya devam ediyoruz umuyoruz ki en kısa zamanda  herhangi bir inşaat işçisini bulacağız " dedi.

Arabanın içerisin de oturan bu adam elinde bulunan siyah bastonunu arabanın içinde yere vurarak şapkasını da yüzüne doğru indirerek ortalığının da karanlığıyla da faydalanarak yüzünü göstermiyordu. Emredici bir tavırla konuşuyordu. Nedeni bilinmiyordu ki bu üç adama güvenmiyor ve de yüzünü de tanıtmıyor idi. Kızgın bir şekilde gür bir ses tonuyla Bulamadık da ne o işçi bulunacak bu işi de yaptıracaksınız anladınız mı? dedi. Üç adam birbirlerine baktı ve hep bir ağızdan  Anladık efendim dediler. Gizemli adam arabanın camını kapatarak şoför gidelim  dedi. Hareket eden araba işlek caddelere doğru gidiyordu, belli bir süre sonra gözden kaybolan arabaya doğru bakakalan bu üç adam düşünmeye başladı.

Bu inşaat işçisi bulunacak işlerini yaptıracaklardı. Biraz araştırıp soruşturduktan sonra herkes el çabukluğuyla bilinen Mustafa'nın evini gösterdiler. Mustafa'nın evine doğru giden bu adamlar hızlı, olduğunca aceleyle ilerliyorlardı. Bu ev tek katlı tek göz penceresi yıkık,dökük harabe gibi evdi. Duvarların boyası dökülmüştü. Adamlar eve yaklaştıkça adımlarını hızlandırıyorlardı. Kapının önüne geldiklerinde tahtadan mavi olan kapıyı sert bir şekilde sarstılar. Aralarında bir kişi  çabuk kapıyı açın diye seslendi. Ailesiyle oturan Mustafa hanımının haftada bir kez yaptığı tavuklu pilavı yiyordu ki kapıyı yumruk ikinci kez sarsmıştı. Daha yemeğinden bir lokma aldığı için sinirinden böğüre böğüre yerinden kalktı. Bitişik sokak kapısına doğru hızlı ve sinirli yürüyen Mustafa " kim o? " diye bağırarak seslendi. Sokak kapısının gözünden bakarak dışarıda duran telaşlı üç adamı gördü.

Ne istiyorsunuz, derhal cevap veriniz. Suskunluğa bürünen üç adamdan birinden ses geldi. Lütfen kapıyı açınız acele bir iş var. Mustafa sokak kapısını açtığında uzun boylu, üzerinde suni deriden yapılma ceketiyle, sakallı bir adam nazik bir sesle İçeri girebilir miyiz? dedi. Mustafa usta Kesinlikle olmaz ailem içeride gecenin bu saatinde ne istiyorsanız bunu dışarıda konuşalım  dedi. Ceketini bile almadan evden çıkan Mustafa usta sokak kapısını kapatarak adamlara şunu dedi. İşiniz nedir? söyleyin de sıcak evime gidip yemeğimi yiyeyim aralarındaki sakallı adam bir adım öne çıkarak el uzattı.  Ben Adıyamanlı iş adamı Kamil Bardakçının kahyasıyım bizim konakta bir iş var, işimizi bu gece görür müsün? diyecektim " dedi. Allah'ın selamını bile vermeyen adama, Mustafa usta daha önce hiç tanımadığı yabancıya dışarıda bulunan kanepeyi gösterdi. Buyur otur eskidir ama ayakta durmaktan daha iyidir  dedi. Mustafa ustanın gösterdiği yere oturan yabancı bu konuşmanın daha da uzamaması için konuya giriş yaptı. " Bizim işimiz bir saatlik bir iş bitirdiğinde sokak lambasının altındaki duran siyah lüks arabayla tekrardan evine getiririz.  Mustafa oturan ve ayakta duran adamların gözünün içine bakarak, Tam olarak nasıl bu iş diye sormuştu. Bu soruyu soracağını bildiği için hiç tereddüt etmeden " Yatak odasındaki dolabın yanındaki bazanın altındaki ahşap tahtalar kırıldı bu işe bir el atarsanız beyefendi adına çok minnettar kalacağız " diye cevap vermişti.

Mustafa usta kafasını kaşıyarak düşünmeye başladı. " Gelemem ben,dedi başka birini bulunuz! " diye çıkıştı. Sakallı adam " usta gece vakti kimseyi bulamadık herkes senin evini göstererek el becerisi yüksek dediler. Mustafa kimseye hissettirmeden alttan alttan gururlanıyordu. Fazla vakit kaybetmek istemeyen üç adam hep bir ağızdan Usta hadi gidelim dediler. Usta cebinden evinin anahtarını çıkartarak kapının anahtar deliğine sokmuştu ' tık ' diye bir sesten sonra tahta kapı gıcırdayarak açıldı.

Hanımı salondan çıkarak Ne oldu bey deyiverdi. Mustafa usta karısını öperek portmantoda bulunan ceketini giyerek İki saate dönerim merak etme dedi. Kadının içinde adeta fırtınalar kopuyor, havadaki kötü kokuları hissediyordu. Son bir söz olarak  Gitme yorgunsun, dur yemeğini yer dinlenirsin, yabancı adam Bahşişi de boldur yüz lira verecek diyerek Mustafa'nın sözünü kesti. Yüz lirayı duyan Mustafa usta eşinin sözlerinde korkuyu sezmiş gibi Endişelenme geri geleceğim, sesindeki rahatlık kadını bir nebzede olsa rahatlatmaya yetmişti. Dışarıya çıkarak sokak kapısını kapatan Mustafa  üç adamın arkasından ilerlemeye başladı. Sokak lambasının altında duran arabaya vardıklarında adamlar Mustafa ustaya.. Buyur arabaya ilk sen bin. Mustafa usta bu sözün rahatlığıyla arabaya binerken arkasındaki adam soğuk kanlılıkla cebinden çıkardığı siyah bezi hiç vakit kaybetmeden Mustafa ustanın gözlerine bağlamıştı.

Dehşete düşen Mustafa usta ne kadar bağırmak istese de bağıramadı sanki küçük dilini yutmuştu. Çığlık atamadan ağzına birde bez tıkayarak sert bir ses tonuyla insanı öldürürcesine Sesini kes, rahat dur diye homurdandılar. Yer, gök susmuş dünya sessizliğe bürünmüştü...

Özgür Ruh #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin