Matty Healy from The 1975

272 6 5
                                    

-Baba hayır o lanet yere gitmek istemiyorum,dedim ama dinletemedim. Ben Ola . Geçen yaz tatilinde ailemle New York'tan buraya, Manchester'a taşındık. Burada mutluydum. Ta ki yaz tatili bitene kadar. Okulu unutmuşken ne kadar sevinçli olursam olayım insanın istemediği ot burnunda bitermiş. Demek ki yaz tatili bu nedenle çabuk bitti. Aslında okulu seviyorum. Daha çok severdim. Lise 4. Sınıf öğrencisiyim ve New York'ta okulun en popüler öğrencisiydim. Tıpkı Kötü Kızlar filmindeki Regina gibi. Ama buraya taşınınca böyle bir kariyeri baştan kurmak için çok uğraşmam gerekecek. Belki sırf öğretmenlerden daha üstün olmak için -önceki okulumdaki gibi- en sevdiğim dersi yani müziği asmam gerekebilir. Ama geri çekilmiyorum.

Babam David annem Denisse 'e :

- Tatlım lütfen sen de kızını ikna etmeye çalış . Ola bak gerçekten okulu çok seveceksin,dedi. Ona gözlerimi devirip:

-Tamam,ama giyecek hiçbir şeyim yok ki,dedim ve acınası bir şekilde ona baktım. Evet gerçekten giyecek hiçbir şeyim yoktu. Birkaç çift Prada, Gucci ve Alexander Wang çizme , Oscar De La Renta ve Anna Sui kürk , Louis Vuitton pantolonlar ...... Haricinde hiçbir şeyim yok. Babam gözlerini devirerek :

-Bugünlük idare et, eğer okula gidersen okul çıkışı alışverişe çıkabilirsin,dedi. Ben de :

-Pekala,deyip oflayarak giyinmek üzere odama çıktım. Pikaptan kısık sesle The Smiths dinlemeye başlayarak dolabımı karıştırdım. Chanel ayakkabılar, Louis Vuitton deri pantolonlar ve Givenchy köpek desenli siyah tişörtü giyip çantamı alarak evden babamla beraber çıktık. Kendi halimde bir süre yürüdükten sonra babamı fark ederek:

-Ne, baba saçmalama okulun ilk günü beni sen bırakırsan tam ezik olurum,dedim. Babam:

-Tamam, sakın kaybolma . Biliyorum büyüdün ama sen hala benim o ufak , minik , diye sıralayıp hala onun küçük kızı olduğumu söylerken duymazdan gelip yürümeye başladım. O sırada elbette ağzım kulaklarımdaydı. Arabayı alıp okulun önüne geldikten sonra içimden hem "waov!" Hem de " of olamaz" diyordum. Sonunda okulun içinden geçtim. Herkes beni görmezden geliyordu. O sırada biri yürürken bana sertçe çarptı. Bu sefer dayanamadım ve kızgınca:

-Hey, sen ne cüretle bana çarpabiliyorsun,diye haykırdım. İşte o anda tüm gürültü kesilmiş, herkes bana dönmüştü. Karşımdaki erkek bana şaşkınca bakıyordu. Genelde erkeklerin bana şaşırarak bakmasına alışkınımdır. O kişi -adı her neyse- uzun , dalgalı siyah saçlara sahipti ve çiçekli bir kadın gömleği, onun üzerine de siyah deri ceket ve sadece sol dizi yırtık siyah dar bir pantolon giyiyor ve kahverengi gözleriyle bana şaşkın ve alaycı bir şekilde bakıyordu. Dış görünüş bakımından diğer herkesten farklıydı ama bakışları herkesinkiyle aynı anlamı taşıyordu. Kesin havalı öğrencilerden falandı. Ona kim olduğumu gösterme vakti geldi. Kızgınca bağırmaya devam ederek:

-Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Peki kıyafetlerimin dahi senden , hepinizden değerli olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz? Bugün bu aptal okula ilk gelişim. Eski okulumda inanın sizden değerliydim ve bu durum ben nerede olursam olayım devam edecek. Umarım tüm bunları o küçük beyinlerinize sokabilmişsinizdir. Adım Ola ve herkes bana saygı duyacak. Her kim olursa olsun. Haydi yaşayalım da görelim,dedim ve saçımı bana çarpan çocuğun suratına savurarak yürümeye başladım. Sonra arkamdan bir ses duydum:

-Ben de Matthew. Ama herkes bana Matty der,dedi. Sonra herkes bana belli etmemeye çalışarak kıkırdamaya başladı. Hışımla arkamı döndüğümde o , orada yoktu.

Zil çaldı ve bir kız yanıma yaklaştı:

-Ben Daphne . Fena havalısın ha! Bu arada artık sağ kolunum. Sakın soru falan sorma ,dedi. Ben ne kadar şaşırsam da coolluğumdan ödün vermeyerek:

Fucking Love YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin