1
Saat sekiz olduğunda hava kararıyordu. Stoke Poges Kulüp Binası'nın kulesindeki hoparlörler, insan tenorundan daha kalın bir sesle golf sahalarının kapanışını duyurmaya başladılar. Lenina ve Henry oyunlarını bırakıp Kulüp Binası'na doğru yürümeye başladılar. İç ve Dış Salgılar Tröst tesislerinden, hormon ve sütleriyle Farnham Royal'daki büyük fabrikaya hammadde sağlayan büyükbaş hayvanların böğürtüleri duyuluyordu.
Alacakaranlığı helikopterlerin aralıksız vızıltısı doldurdu. Bir zil ve ıslık sesi iki buçuk dakikada bir, alt sınıf golfçüleri ayrı kortlarından metropole taşıyan hafif tek raylı trenlerden birinin kalkışını anons ediyordu.
Lenina ve Henry makinelerine atlayıp havalandılar. Sekizyüz metrede Henry pervaneleri yavaşlattı ve bir iki dakika boyunca kararmakta olan manzaranın üzerinde hareketsiz asılı kaldılar. Burnham Beeches Ormanı büyük karanlık bir havuz misali, batıda gökyüzünün parlak kıyılarına değin uzanıyordu. Kızıla boyanmış ufukta günbatımının son kalıntıları turuncudan sarıya ve soluk su yeşiline dönüşerek kayboldu. Kuzeyde, ağaçların ötesinde ve üzerinde, İç ve Dış Salgılar fabrikası, yirmi katındaki her pencereden taşan vahşi bir elektrik ışıltısıyla parlıyordu. Aşağılarında Golf Kulübü'nün binaları vardı -alt sınıflara ait dev barakalar ve bir ayırma duvarının diğer tarafında Alfa ve Beta üyelere tahsis edilmiş daha küçük evler. Alt sınıflar, siyah karınca sürüleri gibi kıpırdaşarak tek raylı istasyonuna yaklaşmaktaydılar. Işıkları yanan bir tren, cam korunağın altından çıkarak açık alanda yol almaya başladı. Karanlık ova boyunca trenin güneydoğuya uzanan rotasını izleyen gözleri, Slough Krematoryumu'nun heybetli binalarına takıldı. Gece uçan uçakların güvenliği için dört adet yüksek bacası projektörlerle aydınlatılmış ve tepelerine de kırmızı tehlike sinyalleri konmuştu. Bir kilometre taşıydı.
"Niye bacaların etrafında balkon gibi şeyler var?" diye sordu Lenina.
"Fosfor elde etmek için," dedi Henry duygusuzca. "Gazlar bacadan çıkmadan dört ayrı işlemden geçiriliyor. Ne zaman birini yaksalar P2O5 bacadan uçup giderdi. Şimdi yüzde doksansekizinden fazlasını tutabiliyorlar. Yetişkin cesedi başına bir buçuk kilodan fazla. Her yıl sadece İngiltere'de elde edilen dörtyüz ton fosforun büyük bölümünü oluşturuyor." Henry konuşurken mutlulukla karışık bir gurur duymuş, başarı kendisininmişçesine tüm kalbiyle neşelenmişti. "Öldükten sonra bile toplumsal fayda sağlayabileceğimizi düşünmek güzel. Bitkileri büyütebilmek gibi."
Bu arada Lenina gözlerini çevirmiş, dik olarak aşağıya, tek raylı istasyonuna bakıyordu. "Güzel," diyerek Henry'nin fikrine katıldı. "Ama Alfa ve Betaların aşağıdaki şu berbat Gama, Delta ve Epsilonlardan daha fazla bitki yetiştirmeyecek olması garip."
Fetva verircesine, "Tüm insanlar fiziko-kimyasal açıdan eşittirler," dedi Henry. "Üstelik Epsilonlar bile vazgeçilemez hizmetlerde bulunurlar."
"Bir Epsilon bile..." Lenina aniden, okulda küçük bir kızken, gecenin ortasında uyanıp, uykularında bir hayalet gibi asla peşini bırakmayan fısıltının ilk kez farkına varışını anımsadı. Ay ışığı huzmesini, sıra sıra küçük beyaz yatağı tekrar gördü. "Herkes herkes için çalışır. Hiç kimseden vazgeçemeyiz. Epsilonlar bile faydalıdır. Epsilonlar olmadan yapamayız. Herkes herkes için çalışır. Hiç kimseden..." diyen yumuşak sesi bir kez daha duydu. Onca gecelik tekrarlardan sözcükler aklındaydı, unutmamıştı, unutamazdı. İlk korku ve şaşkınlık şokunu hatırladı; uyanık geçen yarım saat süresince düşündüklerini; sonra da o sonsuz tekrarların sonucunda yumuşayan, zihnini yumuşatan, işleri yoluna koyan, sürünerek gizliden gelen uykuyu anımsadı...
"Herhalde Epsilonlar Epsilonluklarından memnundurlar," dedi yüksek sesle.
"Elbette memnunlar. Nasıl olmazlar ki? Başka birşey olmanın nasıl olduğunu bilmiyorlar. Bizler memnun olmazdık, tabii. Ama bizler farklı şartlandırıldık. Üstelik bizler farklı bir kalıtımdan geliyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesur Yeni Dünya
Science FictionCesur yeni Dünya bizi 'Ford'dan sonra 632 yılına' götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar" yazan Londra Merkez kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, 'anne...