Sekizinci Bölüm

205 14 2
                                    

Dışarda, tozun ve çöplerin arasında (köpekler şimdi dört olmuştu), Bernard ve John bir aşağı bir yukarı yavaş adımlarla yürüyorlardı.

"Anlamak öyle zor ki benim için," diyordu Bernard, "tekrar kurmak. Sanki farklı çağlarda, farklı gezegenlerde yaşıyormuşuz gibi. Anne fikri, bütün bu pislik, tanrılar, yaşlılık, hastalıklar..." Kafasını salladı. "Neredeyse akıl almaz bir şey. Açıklamazsan asla anlayamam."

"Neyi açıklamazsam?"

"Burayı." Köyü gösterdi. "Orayı." Köyün dışındaki küçük evi kastediyordu. "Her şeyi. Tüm yaşamını."

"Anlatılacak ne var ki?"

"En başından. Hatırlayabildiğin kadar önceden başlayarak."

"Hatırlayabildiğim kadar önceden başlayarak." John kaşlarını çattı. Uzun bir sessizlik oldu.

Hava çok sıcaktı. Bir sürü Meksika pidesi ve tatlı mısır yemişlerdi. "Gel ve uzan, bebeğim," dedi Linda. Büyük yatağa birlikte uzandılar. "Şarkı söyle," ve Linda şarkı söylemeye başladı. "Streptokok - Mikrop Cehenneme direk" ve "Uyusun da büyüsün Yumurcak, yakında şişeden çıkacak," diyordu. Linda'nın sesi giderek uzaklaşıyordu...

Büyük bir gürültü oldu, bebek ürkerek uyandı.

Dev gibi, ürkütücü bir adam yatağın yanında dikiliyordu. Linda'ya bir şeyler söylüyor, Linda ise gülüyordu. Linda battaniyeyi çenesine kadar çekmişti; ama adam çekerek tekrar açtı. Saçları iki kara ipe benziyordu, kolunda ise üzerinde mavi taşlar olan harika bir gümüş bilezik vardı. Bilezik hoşuna gitmişti, ama yine de korkuyordu; yüzünü Linda'nın vücuduna dayayıp sakladı. Linda elini üzerine koyunca kendini daha güvende hissetti. Linda, çocuğun pek iyi anlamadığı diğer sözcüklerle adama, "John burada, yanımdayken olmaz," diyordu. Adam önce çocuğa, sonra Linda'ya baktı ve yumuşak bir sesle bir şeyler söyledi. Linda, "Hayır," dedi. Ama adam yatağın üzerine, çocuğa doğru eğildi, suratı kocaman ve korkunçtu; kara saç - ipler battaniyeye değdi. Linda tekrar, "Hayır," dedi. Çocuk, üzerindeki elin kendisini daha sıkı kavradığını hissetti. "Hayır, hayır!" Ama adam çocuğun kollarından birini tuttu, çocuğun canı yandı. Çığlık attı. Adam diğer elini uzatıp çocuğu kaldırdı. Linda çocuğu bırakmıyor, "Hayır, hayır," diye bağırıyordu. Adam kısa ve öfkeli bir şey söyledi ve Linda'nın elleri aniden çözüldü. "Linda, Linda." Tekme atıp debelendi, ama adam çocuğu alıp kapıya götürdü, açtı, diğer odanın ortasında yere bırakıp uzaklaştı ve kapıyı ardından kapattı. Çocuk kalktı ve kapıya koştu. Parmak uçlarında dikilince ahşap kapı mandalına ancak yetişebiliyordu. Mandalı kaldırıp itti, ama kapı açılmadı. "Linda," diye bağırdı. Linda karşılık vermedi.

Büyük bir oda hatırlıyordu, karanlık bir oda; iplerle bağlanmış ahşap bir şeyler vardı ve bunların etrafında bir sürü kadın dikiliyordu. Battaniye yapıyorlar, demişti Linda ve gidip köşede çocuklarla oynamasını söylemişti. Bu arada Linda kadınların yanına gitmiş, onlara yardım ediyordu. Uzun bir süre çocuklarla oynadı. Birden insanlar, seslerini yükselttiler, kadınlar Linda'yı iterek uzaklaştırıyordu ve Linda ağlıyordu. Kapıya giden annesinin peşinden gelen çocuk, niye öfkelendiklerini sordu. "Bir şey kırdım da ondan," dedi Linda. Sonra o da öfkelendi. "Vahşi dokumalarını yapmayı nerden bileyim?" dedi. "Vahşi mahlûklar." Vahşinin ne demek olduğunu sordu. Eve döndüklerinde Popè kapıda bekliyordu ve onlarla içeri girdi. Elindeki sukabağından yapılma kabın içi su gibi bir şeyle doluydu; ama su değildi, kötü kokan ve insanın ağzını yakıp öksürten bir şeydi. Biraz Linda içti, biraz Popè içti, Linda kahkaha atıp yüksek sesle konuşmaya başladı; sonra Linda ve Popè diğer odaya geçtiler. Popè gidince çocuk odaya girdi. Linda yatakta öyle derin uyuyordu ki, uyandıramadı.

Cesur Yeni DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin