Yağmurlu bir gündü. Kırmızı saçlı oğlan gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu. Ayakları titriyor vücudunda ki yaraları hissetmemeye çalışıyordu. Vücudu kanıyordu.
Yüzünün büyük bir kısmı mahvolmuş ve kolları çok daha berbat bir halde. Ayaklarını kendisini taşıması için zorluyor. Gidecek bir yeri olmadığı için nereye gittiğinin bile farkında değil. Turkuaz gözleri etrafa bakınıyor ancak vücudunun ağrısı yüzünden ne gördüğünü algılayamıyor.
Gözleri zar zor görüyor ve bayılmanın eşiğinde gibi hissediyor. Vücudu tam bir çöp ancak her ne kadar mahvolursa mahvolsun Touya hep ayakta kalmayı başarmıştı, şimdi de bunu yapması gerekiyor. En son hatırladığı şey çok sinirli olduğu. Özgünlüğü kendi vücudunu yaktığını hissetmeden aktif olmuştu. Çok uzun bir süre alevlerin içinde kalmıştı, Touya şimdi o dumanın hissi ile öksürmek istiyor ama öksürürse büyük ihtimalle boğazı acıyacak ve kan kusacak. Natsuo'nun okuldan yeni geldiğini ve odasında ki alevleri görünce telaşla birilerini çağırdığını hatırlıyordu. Kardeşinin bunu yaparken ağlamaya başladığını ve şok olduğunu hatırlıyordu ancak bunun için yapacak bir şeyi yoktu, şuan kendisi için üzülmeliydi.
Yangını istemeden de olsa evden kaçmak için kullanmıştı. Evleri üç katlıydı ve Touya üçüncü katta olan odasının camından aşağı atlamıştı. Odası kül olmuş olmalıydı, mavi alevleri bunu öbür ateşlere göre daha da hızlı yapardı. Kendisinin külü olduğunu düşünebilecekleri çok eşya vardı ve bir külün nasıl DNA'sına bakabilirlerdi ki? Touya'nın o an düşündüğü şey evden kaçmak değildi, tek isteği hayatı boyunca nefret ettiği alevlerinden kaçmaktı ve kapı çok uzaktı, yangın odasından bile dışarıya çıkmıştı ve Touya oraya gidemeyeceğini hissetmişti. Pencere o an tek seçeneği gibi gelmişti ve ordan düşünce tek isteği ordan uzaklaşmaktı. Öldüğünü sanıyorlardı ve Touya bu şansı tepmeyecekti.
Hastaneye gidemezdi, o zaman adını söylemek zorunda kalır ve babasının kim olduğunu öğrenirlerdi. Babası oraya gelir onu tedavi ettirir ve alevlerini kontrol edemediği için onu aşağılardı. Onu döverdi. Sadece sorun çıkardığını ve bir başarısızlık olması bile yeterince berbatken böyle hareket etmesinin nankörlük olduğunu söylerdi. Touya'nın emin olduğu bir şey varsa bir tane daha darbeyi kaldıramayacağıydı. Ölümünün sebebinin o adam olmasını istemiyordu, en azından bu olacaksa o adam tarafından olmayacaktı. Turkuaz gözlerinden her şeyden yorulduğu belli oluyordu. O evden kaçmak her zaman aklının bir köşesindeyken bu belki ona verilen bir lütuftu. Eğer hayatta kalmayı başarırsa her şey daha güzel olabilirdi. Daha önce çok yaralanmıştı, bu yaralar önemli olmamalıydı.
Touya nasıl hayatta kalması gerektiğinden emin değildi, eski yaşantısı tamamen babasından olabildiğince kaçmaya odaklıydı. Dışarıda nasıl yaşanır bilmiyordu ancak alışabilirdi, bunu yapan çok kişi vardı çok daha büyük zorluklar gören Touya için bu hiç bir şeydi. Şu anda bir ara sokaktaydı. Henüz karanlık tam çökmese de genelde keşlerin ve evsizlerin takıldığı bir yere benziyordu. Yeni evi burası olabilirdi. Her yer o şeytanın yanından iyiydi.
Touya yere çöktü, bacakları daha fazla devam edemezdi. Ama yine de ordan iyiydi. Bunu kendi kendine tekrar ediyor ve artık o evde olmadığı için şükrediyordu. Sonunda özgürdü, bir kuş kadar özgür. Touya manyak bir kahkaha attı. Özgürlüğünü ve rahatlamasını temsil eden bir kahkaha. Uzun sürdü, ancak sonlara doğru öksürdü ve öksürdüğü kan yere bulaştı. Kan her yere bulaşabilirdi, umrunda değildi. Tanrı aşkına iki kolu tamamen mordu bu kimin umrunda olurdu ki!? Artık bazı yerlerinde derisi yoktu. Gülümsüyordu ama ağlıyordu da. Kapattığı gözlerinden akan tek şey kandı. Touya yavaş yavaş acının azaldığını hissediyordu, acaba ölüyor muyum diye geçirdi içinden ama hayır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|All For One|Dabi×Shigaraki|BNHA|Fanfiction
FanficKötüler Birliğine üye olan Dabi o lanet bara her girdiğinde Shigaraki kırmızı gözleri ile onu kesiyordu. Dabi bununla çok eğleneceğe benziyordu. Tabii kendini biraz kaptırmıştı ve pek şikayetçi değildi. Dabi bu eğlence'nin hayatının sonuna dek devam...