1- Kargalar

34 3 1
                                    

Benim şarkım çalıyor her an. Her an kalbim uyumsuz bir ritimle çarpıyor, ruhum özgürce saçlarını savuruyor, dans ediyor, bazen ise bağırıyor. Ruhum kalbimin ritmine ayak uyduruyor, muhteşem bir uyum içersinde, yaşam senfonisini sunuyor bana. Ben ise sadece dans ediyorum, içimden geldiği gibi, o an ne istediysem onu yapıyorum, bazen hareketlerimin arasında kahkahalarla gülüyorum, bazense bağıra bağıra ağlıyorum. Hıçkıra hıçkıra dans ediyorum, gözyaşlarım yere birer birer düşerken ben ruhumu konuşturuyorum. Göğüs kafesimin içinde uçusup duran o kargaları susturuyorum bazen. Bağırarak onların sesini bastırmaya çalışıyorum. Bazen onları kafamın içinde hissediyorum, beynimin her noktasını kemiriyorlar, başımı duvarlara vuruyorum bazen. Seslerine dayanamıyorum çünkü, kaba cüsselerini sevmiyorum. Neden göğsümde, midemin hemen üst kısmında kelebekler uçuşmuyor ki... Hadi kelebeğide geçtim, belki bir serçe, olmadı bir bülbül... Ama olmuyor, kendimi bildim bileli onlarla yaşıyorum, onlar benim kalbimi yönetiyorlar, ben ise yönetimin her daim bende olmasını istiyorum, o yüzden kullanmıyorum kalbimi, hislerimi. Gururumu kırıyor çünkü, teslim olmamam gerekiyor o kargalara, kurtulmam gerek onlardan. Artık yalnızca düşünmek istemiyorum, sevginin şefkatin, aşkın ne olduğunu merak ediyorum. Kalbimi kargaların istilasından kurtulmak isiyorum, babasının öleceğini bildiği için kuleye kapattığı kız gibi, bir gün kırılacağını bildiği için kalbimin en uç noktalarında saklanan, kendine kargaları koruma edinen o küçük kızı bulmak istiyorum. Önce biraz pataklamak istiyorum, sonra elinden tutup ağacın dalında asılı bir salıncağa bindirmek istiyorum. İstediği gibi onu gökyüzüne ulaştırmak, birnevi çocukluğumu en güzel salıncaklarda sallamak istiyorum. Sallanırken ayaklarımı kaldırdığımda parmak uçlarımın bulutlara değmesini, belki gıdıklanıp dudaklarımdan bir kaç kıkırtı kaçmasını... Ah, birde ben sallanırken gök delinircesine yağmur yağmasını. Bedenimin her şeyden arınmasını, tertemiz olmasını...

Ben istiyorum ki tutayım elinden o çirkin çocuğu, önce bir güzel döveyim ki aklı başına gelsin, sonra yine tutayım ellerinden bir salıncağa bindireyim, gökyüzüne değdireyim parmak uçlarını... Güldüreyim biraz değil mi?

***

"Şimdi gideceğim ve o arabanın tekerliklerini patlatacağım, öyle mi?" Kafasını aşağı yukarı sallayıp restorantı dikizlemeye devam etti.

"Peki bu kişi senin eski erkek arkadaşınsa bunu neden sen yapmıyorsun Ceylin?" Baş parmağını kemirmeyi bırakıp endişeli ve bir o kadar da sinirli gözlerle bana baktı.

"Yapamıyorum işte Elea, denedim bir kere olmadı, başaramadım. Bir kere de sen dene." Kafamı sallayıp siyah kapşonlumu başıma geçirdim.

"Tamam, yapayım bari." Kafasını sallayıp beni omzumdan otoparka doğru itti. Hızlı adımlarla gösterdiği arabanın yanına gidip cebimde ki çakıyı çıkardım. Her tekerliğine birkaç kere soktuktan sonra hızımı alamayıp camlarına da sert bir tekme indirdim. Camların kırılma sesine karışan alarm sesi ile beraber gelen bağırışmalarla kafamı restorantın giriş kapısına çevirdi. Üç genç hem bağırıp, hem koşarak bana doğru geliyorlardı.

"Hassiktir..." Elimdeki çakıyı hızlı bir hamle ile kapatıp son hız koşmaya başladım, 3'üde arkamdan koşmaya devam ediyorlardı. Hızımı artırıken diğer ara sokağa kısa geçiş yapmak için çöp kovalarının üzerinden atlayıp duvarın üzerine çıktım. Duvarı aşıp diğer mahalleye geldiğimde peşimdekilerden biri aniden önümde belirdi.

"Cee-e." Yüzüne hem refleks hem de ihtiya duyduğum için attığım yumrukla birkaç adım sendelemiş, ardından dengesini kaybedip düşmüştü.

"Ben oyun oynamayı sevmem dostum."Arkama bakmadan koşarken aniden takıldığım bir şeyle yüz üstü yeri boylamıştım, bacağım fena halde sızlıyordu.

Senin ŞarkınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin