26-sevgilim ol

15.8K 1.2K 685
                                    

Bir saniye. Gözlerini benden bir saniye bile ayırmamış, pembe saçlarımdan ince güzel dudaklarını çekmemişti. Kapıyı açtığım an kollarını belime sarmış ve boynumda derin nefesler almıştı. O andan beri bana sarılıyordu, şikayetçi değildim, kokusu ve güçlü kolları beni fazlaca iyi hissettiriyordu. Jungkook kendi odasına çekilmişti. Onunla yatağımın üstünde sarmaş dolaş oturuyordum ve bir an olsun yabancılık çekmemiştim. Sanki Yoongi ben doğduğumdan beri hayatımdaymış gibiydi. Sanki onu yıllardır tanıyor, platonik takıldığım aşkıma karşılık veriyor ve bu yüzden kavuşmuşum gibi sarılıyordum ona.

Kapıyı açtığım ilk an, güzel sarı saçlarının yerini siyah saçlar aldığını görmüş, nutkum tutulmuştu. Ay'ı kıskandıracak bir beyazlık taşıyordu bu adam teninde. Ve siyah öyle uyumluydu ki beyaz tenine, onu kendimden ayırıp, geceyi süsleyen yıldızları izlediğim gibi iç çekerek izlemek istiyordum çünkü tam olarak o manzarayı taşıyordu. Siyah saçlarına karışan pembe saçlarım, belki de gece ilk kez pembe bir yıldızı barındırıyormuş gibiydi.

Derin bir nefes çekip kollarımı indirdim çünkü bu gidişle ondan ayrılamayacaktım ve hiçbir şey konuşamayacaktık. Aklımdaki tüm düşünceleri yok etmek iki dudağının arasından çıkacak olan cümlelere bağlıydı. Bu kadar basitti.

Kollarımı çektiğimde mızmızlandı, hala belimde duran elleriyle çıkardığı anlamsız sesler kıkırdamama sebep olmuştu.

Kısılan gözlerime değen parlak bakışları içimi titretmişti. Sırf bu bakışlarıyla bile her dediğini her istediğini yaptırabilirdi bana.

"Jimin, çok güzelsin."

Ani gelen itirafıyla nefessiz kalmıştım. Gülüşüm silinmişti ve aralık dudaklarımla ona bakıyordum. Yanaklarım çoktan saçımın rengini almıştı, emindim. Mesajlarda her şey daha kolaydı ancak yüzüme karşı güzel olduğumu söylemesi yutkunmama ve başımı yere eğmeme sebep olmuştu. Kurdum içimde çoktan cilveli bir şekilde gülüyordu.

"Sarı güzeldi, ama siyah çok daha güzel olmuş," dedim kafamı kaldırıp saçlarını işaret ederek. Gülümsemişti. Geldiğinden beri onlara dokunmak istiyordum, yalnızca doğru anı bekliyordum. Tutamlarını parmaklarım arasında dolaştırmak için yanıp tutuşuyordum. "Beğendin yani?" dedi sırıtarak. Kafamı sallayıp yeniden ellerimle oynamaya başlamıştım. Dudaklarımı dişliyor arada bir derin nefesler alıyordum. Hangi ara bu hâle gelmiştik bilmiyordum ama iyi ki de bu haldeydik. Yanımda bir Tanrı gibi oturuyor ve bana güzel olduğumu söylüyordu. Saatlerce ağlamaktansa bu durum çok daha huzurluydu.

Bir iç çekiş duydum, sonra minik ellerime uzanan beyaz damarlı eller girdi görüş açıma. Açıkçası şu an her parmağına öpücükler kondurmak istiyordum, elleri için delirebilirdim. Ömrümün sonuna kadar yalnızca benim avuçlarımda olsun istiyordum. Canım sıkıldığında ses etmeden elleriyle oynayacak kadar özgür olmak ve onun da buna ses çıkarmayacak kadar çok sevmesini istiyordum.

"Ben safkan alfayım Jimin"

Elleriyle kurduğum düşlerden sıyrılıp şaşkın bakışlarımı yüzüne çevirdim. Birkaç kez daha safkan alfalar görmüştüm ancak Yoongi'nin safkan olduğunu daha yeni öğreniyordum. Tepkime gülümserken konuşmaya devam etti.

"Babam hep alfaların üstün olduğunu söylerek yetiştirdi beni ama hiç ayrım yapmadım. Hep katı bir adamdı, sadece o değil herkes öyleydi ailemizde. Gülmezdik bile hep ciddi olurlar bir araya geldiğimizde, sohbet nedir bilmezler. Böyle yetiştirildim, mizacım böyle ama asla babam gibi düşünmedim. Benim gözümde tüm türler eşit, ve eşimde kim olursa olsun, hangi türden olursa olsun benimle eşittir asla kendimi ondan üstün görmem. Omega olsa da, beta veya alfa olsa da, fark etmez mühürleyebilir beni, hep böyle düşündüm. Ben sadece doğamda olan bu sertliğin, ruh eşimde ya da eşimde de olacağını düşünüyordum o kadar."

bludfire: yoonmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin